5GVirusnews Haber Merkezi İstanbul 19.6.2020
Platformumuzun sözcüsü, gazeteci yazar, İnsan Hakları aktivisti Abdurrahman Dilipak’a, Kemal Özer’in “Maske Takmayarak sivil iteatsizlik yapacağım, ceza yazarlarsa hakkımı mahkemede arayacağım” sözlerini sorduk.
Dilipak konuyla ilgili olarak, “Gazetecilerin genişletilmiş eleştiri özgürlükleri, kamu otoritelerinin artırılmış tahammül yükümlülükleri vardır. Herhangi bir kişi yaptığında suç olan bir şey, gazeteci yaptığında suç olmayabilir. Çünkü burada suçun manevi unsurunu oluşturan ‘kast’ kişisel çıkar ve öfke değil, kamu yararıdır. Bu eleştiri, bazen alışılmışın dışında sert ve acıtıcı da olabilir.” dedi.
Gazetecinin “sivil iteatsızlığı” aynı zamanda suçun manevi unsuruna ilişkin “kast” “kamu yararı” olunca, bu, yasasının basını “kamu hizmeti“ sayan yasal düzenleme ile birlikte düşünüldüğünde yapılan eylem, belli bir konudaki yoğun şüpheler üzerine kamuoyu oluşturmaya yönelik bir eylem olarak kendini göstereceğini söyleyen Dilipak, “nihai hedef olarak yargıyı adres göstererek, hukuk yolunu adres göstermesi ile, esasen gerçek niyetini ortaya koymuş” olacağını söyledi.
Kemal Özer’in yasa yolu ilde elde etmeye çalıştığı sonuç kamu yararına olduğuna belirten Dilipak, “Halk sağlığına, kamu güvenliğine açık ve yakın bir tehdit oluşturacak bir durum söz konusu değildir. Yani anarşi ve terörü kışkırtmak gibi bir eylem yoktur. Yargı üzerinden idari bir tasarruf konusunda gerekçeler alınacak, kendi iddialarına bilirkişiler üzerinden doğru bir cevap almaya çalışacaktır. Bu çerçevede bir suçtan söz etmek mümkün” olmayacağını özellikle belirtti.
HAK ARAMA YÖNTEMLERİ
Kemal Özeri yakından tanıdığını, kendi alanında uzmanlıkları olan dürüst bir kişilik olduğunu, MÜSİAD, Mazlum-Der de çalıştığını, Konya’da Türkiye’nin ilk Server Provider’lerinden biri olduğunu, daha sonra, “Tüketici Hakları” ve “Gıda Hareketi”nde önemli çalışmalara imza attığını, FETÖ konusunda ilk çalışanlardan olduğunu ve değişik konulardaki kitapları, röportajları ile ses getiren önemli bir kişilik olduğunu ve hassasiyetleri konusunda kararlı, cesur, ısrarcı, bazıları için rahatsız edici bir “tavır sahibi“ olduğunu söyleyen Dilipak, Hak arama yöntemleri ile ilgili olarak ise ayrıca şunları ifade etti: Hak arama yöntemleri temelde 3 dür. Yasama, Yürütme, Yargı. TBMM’nin denetleme yetkisi var. Kişi, TBMM Dilekçe Karma Komisyonuna ve İnsan Hakları Komisyonuna başvurabilir. Milletvekilleri üzerinden, yazılı, sözlü soru önergeleri verilebilir, konu mecliste gündem dışı gündeme getirilebilir. Başta CİMER olmak üzere, tüm kamu otoritelerinden bilgi istenilebilir ve şikayette bulunulabilir. Yargıda bir çok yollar mevcut. Yönetmelik için idare yargı ve Danıştay’a gidilebilir, denetim için Sayıştay’a ihbarda bulunulabilir. Savcılığa gidilebilir. Yargıda tespit davası, ya da kamu yararı davası açılabilir, tüketici mahkemeleri var. Uzlaşı için Milli Hakemliğe başvuruda bulunulabilir. İl ve ilçelerde İnsan Hakları, Tüketici, çevre komisyonları var. Valilik, Kaymakamlık, yerel yönetim, emniyet’e kendileri ile ilgili şikayetlerde ve taleplerde bulunulabilir. Yargı yolunda iç hukuk yolları tüketildikten sonra BM İnsan Hakları Komiserliğine, hükümetlere karşı Uluslararası Ceza Mahkemesine, AİHM’ne gidilebilir.
Özer için şimdi ceza yazılırsa, o cezaya karşı “yarar ya da zarar şartı” yerine geldiği için dava açma hakkı doğacak ve elindeki konuyla ilgili bilgi ve belgeleri mahkemeye taşıyacak, iddialarını dile getirecek ve bu konu bu süreçte tartışma konusu olacak ve bu tartışma haberleştirilerek dava konusu kamuoyuna mal olacak. Bu süreçte yeni davalar açılabilir. Birleştirme kararları, müdahiller, müştekiler, bilir kişi, iç ve dış akademik kuruluşlar, medya, meslek örgütlerinin konu ile ilgili mütalaaları mahkemede müzakere edilerek bir karar ittihaz edilmeye çalışılacak. Bu anlamda konu bir “Hak savunusu” olarak dünyada genel kabul gören bir entelektüel dava örnekliği teşkil edecektir.
