YAZI DİZİSİ 1

YAZARLAR

VAAT EDİLMİŞLİK VE SEÇİLMİŞLİK YALANI

Yazan Muammer KARABULUT

Her zaman olduğu gibi, yine kandırdılar ve yalan söylediler. Bu sefer ki yalanları teoloji alanında oldu. Özellikle Siyonist çevreler, çoğu insanların dini konulara inanırken, cömert ve hızlı davrandığını bilirken, aynı refleksi, sorgulama ve araştırma konusunda göstermediklerini çok iyi biliyorlar.

Tabii ki bu alanda yalnızca Siyonistlerin Yahudi dinini kullanarak, kendilerine siyasal bir çıkış yakaladıkları, “vaat edilmiş” ve “seçilmişlik” gibi çok bilinen yalanlarına değineceğim.

Tevrat’a göre, “Tanrı tarafından seçilmiş olmak” fikri bir zamanlar dini bir görev anlamına geliyor. Modern Almanya'da bu, ırksal bir kader haline geldi ve Yahudilere geri çevrilen bir silah oldu.

Alman milliyetçiliğinin, “seçilmiş halkı” nasıl bir ırk mitine dönüştürdüğüne dair ilk ipuçları şöyle oldu: İncil'de İsrail'in seçilmişliği, üstünlük değil, antlaşma ve sorumluluk, yani Tevrat'ı yerine getirme dini yükümlülüğü anlamına geliyordu. Ancak modern Avrupa'da Alman düşünürler bu kelimeye yeni bir anlam kazandırdı: kaderin, “seçilmiş bir ulusu.”

Napolyon'un yenilgisinden sonra Johann Gottlieb Fichte (1762-1814) ve Johann Gottfried Herder (1744-1803) gibi Alman filozoflar, halkları için kutsal bir görev aradılar.

Fichte, Almanların, “insanlığın asli ruhunun taşıyıcısı olmaya çağrıldıklarını" söyledi. Böylelikle, “çağrılmış” da “seçilmişe” dönüştü.

Sonra, Nazi ideolojisinin teolojik ve antisemitist yaratıcısı Paul de Lagarde (1827-1891) geldi ve şöyle yazdı: “Alman ulusu, Tanrı'nın geleceğinin halkıdır, yeryüzündeki seçilmiş aracıdır.”

Bu dönüm noktasıydı; seçilmişlik ulusal hale geldi. Ve aslında seçilmişlik hikayesi, bir inancın nasıl ideolojiye dönüştüğünün de hikayesidir.

-Sorulması gereken-, dini inanç, ulus kimliğine dönüşür mü sorusu olmalıydı! (Devam edecek)

Yorumlar (1)

N. Yilmaz 10 Saat Önce

Yani...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.