MENEMEN İSYANININ ARKA PLANI

YAZARLAR

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ, “KUBİLAY’IN BAŞININ KESİLMESİNE” ONAMA VERDİ!

Yazan: Muammer KARABULUT

Aşağıdaki yazıyı 20 Aralık 2006 tarihinde kaleme aldım.

“23 Aralık Günü, Kubilay’ı Anma ve Menemen Gerçeklerinden Söz Etme!!!”

İki gün sonra, 43. Piyade Alayı’nda görev yapan Piyade Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın, 23 Aralık 1930 tarihinde İzmir’in Menemen ilçesinde şehit edilmesinin yıldönümüydü.

Her yıl olduğu gibi, o gün de her tarafta sözde anma mesajları yayımlanacak, ancak asıl konuşulması gereken gerçekler bilinçli biçimde örtülecekti. Sanki görünmez bir mutabakat varmışçasına, kimse Menemen’in arka planından söz etmeyecek, ve yine ŞEHİT KUBİLAY gerçekte neden öldürüldüğüyle anılmayacaktı.

Türkiye, bugünlere; gerçeklerden kaçma, olayların üzerine kararlılıkla gitmeme, yalanla örtme ve kıvırmayı alışkanlık hâline getirme telkiniyle gelmiştir.

Olan olmuştur.

Artık bu alışkanlıktan vazgeçmek zorundayız.

Türk Milleti için büyük bir onur kaynağı olan demokratik, çağdaş ve laik Türkiye Cumhuriyeti, Menemen ve benzeri olayların üstünün örtülmesiyle bu noktaya gelmiştir.

Bu nedenle bugün, Menemen’den gerçek anlamıyla söz etmenin ve Kubilay’ı gerçekler ışığında anmanın tam zamanıdır.

Mesele, Derviş Mehmet’in yaralı Asteğmen Kubilay’ın başını bağ testeresiyle nasıl kestiği değildir.

Asıl mesele; Derviş Mehmet ve arkadaşlarının, Menemen’de bu isyanı hangi emirle, nereden ve nasıl başlattıklarıdır.

MENEMEN İSYANININ ARKA PLANI

Menemen isyanında iki kritik isim vardır:

1-Hüsnüyadis (Hüsnü Bey – Giritli, Manisa Mutasarrıfı, Nakşibendi tarikatı mensubu)

2-Menemen eski Belediye Başkanı Şeyh Sükuti.

Bu iki isim de, 23 Aralık 1930’dan önce Yunanistan’a kaçmış, tescilli vatan hainleridir.

Hüsnüyadis; “Manisa işgal edilmeyecek” diyerek halkı oyalamış, Yunan işgal kuvvetlerini tek kurşun atmadan törenle karşılamış bir kişidir.

26 Ağustos 1922’de Türk ordusunun Afyon’u aşarak batıya ilerlemesiyle, 8 Eylül 1922’de Yunan güçleriyle birlikte Manisa’yı terk etmiş, Yunanistan’a gitmiştir.

Hüsnü olan ismi Hüsnüyadis’e, Müslüman inancı ise Yunan Ortodoks Hristiyanlığına dönüşmüştür. Yunan istihbaratının emrine girmiş, Yunan Milli Bankası’ndan maaş almıştır.

Manisa’yı terk ederken ardında;

5 bin ölü, tecavüze uğramış çocuklar, yakılmış ve yıkılmış evler bırakmıştır.

“İşgal edilmeyecek” denilen Manisa’nın üçte ikisi yanmış, enkaz hâline gelmiştir.

EMİRLER NEREDEN GELDİ?

Menemen isyanının:

Yöneticisi: İngiltere İdare edildiği yer: Yunanistan / Elefsis (Eski Lavriyon Kampı) Karar tarihi: 15 Haziran 1930

Kararı alanlar:

Giritli Hüsnüyadis Nakşibendi Said Molla Şeyh Sükuti Giritli Derviş Mehmet

Uygulayanlar:

Erbilli Şeyh Esat, Derviş Mehmet, Giritli Sütçü Mehmet, Şamdan Mehmet, İsmail, Alioğlu Hasan, Yahudi Jozef ve diğerleri…

İşte “bir-iki sarhoş ve esrarkeşin işi” denilerek küçümsenen Menemen isyanının gerçek tertipleyicileri ve inanç yapısı budur. Kafa kesen bu inanç, dün Cumhuriyet’i yönetenler tarafından dikkate hiç alınmadı. Bugün ise hepsi başka başka isimler ile aramızda aynı İNANC’ı yaşamaya devam ediyor.

- Nasıl devam ediyor?

-Manisa’da zamanında Said-i Nursi’nin cenazesinden dönen Hüsnüyadis’in kardeşi Hacı Zebar ÇİÇEK’in eli öpüldü! Hacı Zebar ÇİÇEK, Kurşunlu Han Talebe Yurdunda kalan çocukların okuma ve okul masraflarını karşıladı. Bu yurtta kalan çocuklara Mustafa Kemal’in deccal olduğu öğretilirken, Menemen isyanına karışan ve idam edilen kişilerin ŞEHİT olduğu anlatıldı!

Menemen isyanı sonrası idam edilen Yahudi Jozef, asılanların torunlarından birisi olan Nejat ARUSAN, Manisa’nın eski Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanlığı yaptı. Bugün ise AKP Manisa Belediye Başkan yardımcılığı görevini yürütmektedir. Diğeri ise geçen senelerde kayıp Atlantis kent kalıntılarının Manisa’nın Spil dağında olduğunu İngiliz Arkeolog Peter James’e dayandırarak açıklamaya çalışan, “İsa’nın İkinci Gelişi ve Mehdilik” konusunda seminer veren, Manisa’da Şeyh KIBRİS’yi ağırlayan Dr. Suat ARUSAN’dır.

ARUSAN 8-9 Mart 2006 tarihlerinde Manisa’da ortaya çıkartılan “Şakşak Çetesi” adlı suç örgütü ile oğlundan dolayı ilişki kuruldu ve tutuklandı. Aradan yalnızca 10 gün geçmesine rağmen, Afet Ilgaz 20 Mart 2006 tarihinde Milli Gazete’de (!) “Tabii Beslenme, Tabii Tedavi” başlıklı yazısında, “…Hicri yılbaşının başladığı şu günlerde Peygamber Efendimizin hadisleri ışığında, beslenme ve tedaviye O’nun verdiği önemi hatırlatarak okurlarıma bu yolda alınacak bazı önlemleri ve tavsiyeleri, bu işi dert ve mesele eden bir doktor arkadaşımın uygulamalarıyla anlatmak istiyorum. Manisa’da bulunan ve televizyon programları da yapan Doktor Suat Arusan’la, “aynı kafada” oluşumuz, onun tedavilerinde gözettiği Peygamberi tavsiyelerle ilgilenmeme sebep…” olduğunu yazdı. Ama her zaman olduğu gibi kimsecikler anlamadı!

Hüsniyadis ile birlikte Yunanistan’a giden ve orada Menemen isyanını tertipleyen Derviş Mehmet’in ikinci eşinden (Menemen-Sümbüller Köyü) torunu ise TBMM Başkanı Bülent ARINÇ’tır! Derviş Mehmet ile Hüsnüyadis kardeş çocuğudur.

-Evet, Menemen olayı ancak, “bir-iki sarhoş ve esrarkeş” yapabilir. Yurdunu ve milletini sevenler ile inançlı insanlar böylesi bir isyanı ve vahşeti yapmayı bırakın, akıllarının ucundan dahi geçirmezler. Ama ne yazık ki Menemen gibi benzer isyanların yaşanması ile Laik Türkiye Cumhuriyet’ine yapılan saldırılar, inançlı insanların akıllarının bu şeyh kılıklı insanlar tarafından alınması ile olmaktadır… Yoksa, tarihler 3 Nisan 2006’yı gösterdiğinde Türkiye Cumhuriyeti bir başka Giritli Hüsnü ile FGÖ üyesi Eyüp Can SAĞLIK (Baba ve Piç İsimli kitabın yazarı olan Elif ŞAFAK’ın eşi) ile Finansbank’ın Yunan Milli Bankasına satışı için Atina’da ne işi olabilirdi? Yine soruyoruz, NE İŞİ OLABİLİRDİ??? Söylenemeyeceğini biliyoruz, işleri Laik Cumhuriyet, Devletin BAŞI ve yaşadığımız coğrafyadaki T.C. Devleti’nin egemenlik haklarıdır. 20 Aralık 2006

YARGITAY ONADI

Bu yazı nedeniyle, 2 Mart 2007 tarihinde hakkımda 100.000 TL’lik manevi tazminat davası açıldı.

Dava ilk aşamada davalı lehine sonuçlandı.

İtiraz ettim. Ancak dönemin FETÖ etkisindeki yargı yapısını aşmak mümkün olmadı.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Esas No: 2009/12739 – Karar No: 2010/8166 ile kararı onadı. Kararı, Manisa’dan gönderilen icra emriyle öğrendim.

Manisa Adliyesinde 26 Nisan 2007 tarihinde yaptığım ilk ve son savunmamda, “ …yazarım. Düşüncelerimi ifade ediyorum, düşüncelerim doğrultusunda yazdıklarımın hepsinin arkasındayım, hepsi de belgelidir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda hainlik yapanlar, karşı çıkanlar bugün yine aynı faaliyetlerin içerisindedir. Ben bunu belgeleri ile yazdım, dikkat çektim.”

Yazımda kimseye hakaret etmedim, iftira atmadım. Mahkeme de kararında hakaret veya iftira sayılabilecek tek bir kelimeye yer vermemiştir.

Buna rağmen Yargıtay onamasıyla; tarihsel gerçeklerin dile getirilmesi, kişilik haklarına saldırı gibi değerlendirilmiştir.

SON SÖZ

Bu karar, Kubilay’ın şehit edilmesine yol açan sapkınlığa dolaylı onay niteliğindedir.

Bu onama; bugün de benzer faaliyetler içinde olanları cesaretlendirmekten başka bir anlam taşımamaktadır.

Hiç kuşkusuz bu karar; başta Şehit Kubilay olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda emeği geçen herkesin kemiklerini sızlatmıştır.

Yorumlar (2)

Talat A 2 Gün Önce

Geçmiş olsun 2006 derin uykuda olduğumuz bir zaman .. ve fetö

R. Degerli 2 Gün Önce

40 kez mi?

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.