Yazan Mustafa DÖNMEZ
Katar, 2024 Mayıs ayında Trump’a 1,2 trilyon dolar yatırım sözü verdi ve ABD başkanına 400 milyon dolar değerinde Boeing 748 hediye etti. Aynı gün diğer Körfez ülkelerinden toplamda 4 trilyon dolar Amerika’ya yatırım yapma sözü alındı. 4 ay sonra İsrail jetleri Katar üssünden kalkan Amerikan tanker uçaklarından yakıt ikmali yaparak Katar’ı bombaladı. Katar Amerika’nın en büyük ortaklarından. Ortadoğu’nun en büyük hava üssünü barındırıyor. Amerika, yakıt ikmali yanında vurulacak üslerin uydu bağlantılarıyla anlık görüntülerini havadaki İsrail uçaklarına yükledi. Al Udait üssünde yaklaşık 500 milyar dolarlık Amerika teçhizatı var. Amerikalılar üs anlaşması yaparlarken Katar’ın her türlü hava saldırılarından korunacağı garantisi vermişlerdi. İsrail uçaklarının,Katar’dan kalkan İngiltere’nin yakıt tanker uçakları da yardım ettiler.
Bir yıllık Dünya’nın satın alma gücü 100 trilyon dolar. Amerika’nın dış borcu ise 35 trilyon dolar. Putin’in danışmanı Kobyakov; 08 Eylül 2025’te basına yaptığı açıklamada, Amerika’nın dış ülkelere olan 35 trilyon borcunu sıfırlayacak kripto para planı hazırladığını açıkladı.
İngiltere’de bugün 1 milyondan fazla insan sokaklarda protesto gösterisi yapıyor. Amerika ve İngiltere arasında 18 Eylül’de imzalanan 250 milyar sterlinlik yatırım anlaşması, İngiltere Başbakanı Keir Starmer tarafından, ABD ile İngiltere tarihinin bu alandaki en büyük anlaşması olarak açıklandı.
Katar, ABD ve AB’deki yatırımlarını geri çekerse finansal piyasalarda şok etkisi yaratacağı konusunda hemen tüm iktisatçıların ortak yönde açıklaması var.
Amerika ve İngiltere, Katar’ı ve Arap devletlerini karşısına alacak şekilde İsrail’in Katar’a yaptığı saldırıya neden yardım ettiler? Küreselcilerin mekânı İngiltere’nin Amerika’nın kripto planında, Siyonist para baronlarıyla büyük uzlaşısını mı izliyoruz? İsrail’in işlediği soykırım cüreti bu büyük uzlaşıdan mı geliyor? Trump destekçisi Charlie Kirk’ün ustaca planlanmış bir şekilde öldürülmesinin tam da Katar saldırısı sonrası olması ilginç bir tesadüf müdür? AB Başkanı Ursula Von Der Leyen, aynı gün yaptığı açıklamada; ‘Nostaljiye yer ve zaman yok. Güce dayalı yeni bir dünya düzeni için savaş hatları şu anda çiziliyor’ dedi.
Verilere ve gelişmelere dayanarak yapmış olduğum önermem doğru ise; pek yakında İsrail ve Türkiye’nin perde arkasında yapılan büyük uzlaşısı aleniyet kazanabilir. Bir sabah Türkiye’nin, İsrail ile kol kola girmiş görüntüsü ortaya çıkarsa şaşırmamak gerecektir. Sabır unutmak değildir. Sabır bir işin gününü, saatini, olma ânını kestirebilmektir.
Trump, 10 günlük İran saldırısının arkasından 08 Ağustos 2025’te Zengezur koridoru anlaşmasını yaparken (Ne tesadüf ki, o gün Rusya’nın Kafkasya harekâtı yıldönümüne denk getirildi) Çin’in Kuşak Koridoruna da büyük bir kama anlamına geliyordu. Türkiye bu anlaşmayı olumladığı o gün kurulmaya başlayan yeni dünya düzeninde Amerika’nın dümen suyuna gireceğini ilan etmişti.
An itibariyle iki gündür Amerika’nın en üst düzey askeri yetkilileri nükleer bombadan etkilenmeyecek sığınakta toplanmış durumdadır. Rusya bu senaryoya uzun zamandır hazırlanıyordu. Litvanya, Letonya, Estonya ve Polonya’nın son günlerde Rusya’yı hava sahalarını ihlal ediyor söylemleriyle yoğun bir şekilde suçlamaya başlamaları, Rusya Dışişleri Bakanlığı Resmi Sözcüsü Mariya Zaharova, defalarca dile getirdiği ‘hayali bayrak’ senaryolarına karşılık vermeye hazır olduklarını açıklamaları, Rusya ve NATO arasında her an savaş çıkabileceği ihtimaline dikkat çekmektedir.
Cumhurbaşkanının Trump ile görüşmesinden ortaya çıkan gelişmeleri bu düzleme yatırılarak değerlendirildiğinde önerme/düşüncem destekleniyor; Türkiye- İsrail ve Amerika yeni dünya düzeninde aynı saftadır. Türkiye, iki büyük sınır komşusu; İran ve Rusya ile ilişkilerini bitirmek veya en az düzeye çekmek zorunda kalacaktır. Olağanüstü durumlar olağan dışı koşulları dayatabilir ve hak ve özgürlükler eşi benzeri görülmemiş seviyelere gelebilecektir.
ANLAŞMANIN KODLARI ATATÜRK’ÜN İZLEDİĞİ DIŞ POLİTİKAYA AYKIRIDIR.
Ukrayna lideri hakkında aşağılayıcı sözler sarf eden Trump, Alaska’da görüştüğü Putin ile birçok konuda anlaştıklarını söylemiş olsa da kısa bir zaman sonra Putin’den istediği tavizleri alamayacağını anladığında fikir değiştirerek Ukrayna liderine Rusya ile sürdürdüğü savaşın arkasında olacağını açıkladı. Türkiye bugüne kadar ABD, Rusya, İran ve Çin arasında süren ilişkilerde göreceli serbest hareket etmiş görünse de bugün itibarıyla yol ayırımına gelmiştir. Türkiye anılan ülkeler ile yaptıkları anlaşmalarda bugüne kadar sözlerinde durmadıklarını, yaptıkları anlaşmalara uymadıklarını anlamış olmalıdır. Dış siyasette eşitlik gözeten Atatürk’ün ölümünün 6 ay sonrasında, 12 Mayıs 1939 tarihinde İngiltere ile yapılan anlaşmalarla ‘buyruk alan’ duruma getirilen Türkiye’ye verdiği zarar, İnönü ye yıllar sonra hatırlatıldığında İnönü; ‘o anlaşmalar aceleye getirildi’ demiştir. O anlaşma sadece siyasal ve askeri anlamda değil kültür ve eğitimde de İngiltere’ye söz hakkı vermişti. Faik Ahmet Barutçu’nun, ‘Siyasi Hatıralar’ kitabı aslında bir günlüktür. Bu kitabı okumadan bugünü anlamak mümkün değildir. O günün İngiltere’sinin yerini bugün Amerika almıştır.
İkinci paylaşım savaşı daha yeni başlamışken ve Amerika savaşa girmemişken, 11 Ekim 1940 yılında Amerika Dışişleri Bakanlığı, uzmanlarından üç sorunun cevabını arıyor. 1. Türkiye Irak’ı yönetebilir mi? 2. Arap dünyasında liderlik yapabilir bir konumda mıdır? 3. Osmanlı yönetimine geri dönülebilir mi?
Aldıkları cevap özetle; Yönetme konusuna şüpheli derler ve eklerler, ‘Araplar Türklere saygı duyarlar ancak güvenmezler’ 07 Kasım 1941 de ise Amerikan Kongresi şu kararı alıyor. ‘Amerika’nın savunması Türkiye’nin savunmasından geçer’ Oysa Türkiye’nin herhangi bir talebi yokken bu karar alınıyor. Bir ay sonra, 04 Aralık 1941’de Amerika Başkanı Kongre’nin kararına istinaden yine Türkiye’ye danışmadan şöyle bir duyuru yapıyor. ‘Türkiye’nin korunması bizden sorulur’ (İnönü’nün Söylem ve Demeçleri adlı kitapta İnönü’nün ağzından bu sözlerin teyidini görebiliyoruz)
1941 yılında Almanya Rusya’ya saldırdığı günün akşamı, ‘Stratejik’ anlaşma yaptığımız İngiltere başbakanı Winston Churchill, Avam Kamarasında (House of Commons) yaptığı konuşmasında, ‘Ruslar 1. Dünya savaşında kendilerine verilen sözlerin karşılığını alamadılar, Rusya’nın yanındayız’ demiştir. Churchill, Ruslara; Boğazları, Doğu Anadolu’yu ve İstanbul’u teklif ediyordu. Sözlerin ve anlaşmaların hiçbir değeri yoktur. Batı ile yapılan anlaşmalar hem Büyük Türk Milletine hem de komşu halklara telafisi mümkün olmayan ağır sonuçlar yaşatmıştır. (Faik Ahmet Barutçu’nun ‘Siyasi Hatıralar’ kitabında tam metni vardır) Türkiye başı öne eğik, buyruk alan ülke saflarına katılmıştır. Yardım yani dilencilik ikili ilişkilerde öne çıkan unsur olmuştur. 1969 yılından itibaren ‘NATO Türkiye’yi korumaz’ diyen tüm aydınlar cezaevine atılmış, sindirilmişlerdir. Emperyalist devletlerin kendilerine bağlı ülke liderlerinin önüne koydukları; ‘büyük oynamak istiyorsan gerektiğinde sürün, yalvar ve yaltaklan, yolunu bulursun’ diyalektiğidir. Ermeni yasa tasarısını Trump kabul ederken Amerika’nın Türkiye ile yaptığı 16 Mart 1987 tarihli savunma anlaşmasının ek maddelerine konulan taahhütlere aykırıydı. Basınımızda yer almayan bu husus Amerika ile yapılan anlaşmaların geçersiz olduğunun ilanıdır. Türkiye bugünkü iktidar döneminde bu konuyu gündeme taşıyarak itiraz etmedi.
İnsan beyni, bir trilyon sinir hücresiyle dünyanın okyanuslarında bulunan toplam su moleküllerinden daha fazla elektriksel sinyal modellerini depoluyor. Cumhurbaşkanı Amerika’ya gittiğinde bu tarihi bilgiler kendisine aktarılmış olabilir mi? Veya bunları biliyor olabilir mi? Türkiye gücünün ve eşsiz Jeostrateji ve jeopolitik konumunun farkında mıdır? İktidar ortağı MHP liderinin görüşme öncesinde Türkiye’nin alternatifleri konusunda yaptığı açıklama bu farkındalığın işareti midir? Öte yandan görüşmelerde gizlilik kararının alınması ve Amerika’ya önerilmesi, gazetecilerin sordukları soruların önceden kendilerine bildirilmesi konuları ne tarzda bir vatan ve memleket piyesi olduğunu, nasıl ve ne kıratta bir tez taşıdığını, kuru kalabalıkta anlayanlar belki kendi darağacını herkesin kuracağından daha korkunç olarak kendisi hazırlıyor olabilir. Ancak görünen o ki; Türkiye’nin önünde fazla seçenek yoktur, ya kuruluş ayarlarına dönerek emperyalist ülkeler karşısında, sırtını halkına dayayacak, ilişkilerde eşit statüde olacak ya da geleceğini Vahdettin gibi onların eline, insafına teslim edecektir. Milletimiz büyük bir teşkilat mirasına, güçlü bir yapılanmaya, önemli bir potansiyele ve tarihî bir zenginliğe sahiptir. Coğrafyamız üzerinde kazanılan önemli zaferlerle büyük değişiklikler meydana geldi. Yine çok önemli savaşlar ve geri çekilmelerle, dahası ızdıraplı toprak kayıplarıyla bugünkü Türk vatanı oluştu. Bu nedenlerle, ‘yönetimde meşruluk’ sadece ve sadece; bağımsızlığının bedelini kanıyla, canıyla ödemiş olan Büyük Türk Milletinden alınabilir. Gazze’de insanlar açlıktan ölürken yaşadıkları toprakları üzerinde tatil köyleri düşleyen, soykırımcıların destekçilerinden değil.
İbrahim 1 Saat Önce
Sözün bittiği yerdeyiz. Tanrı Türk'ü korusun