Öne Çıkanlar Uşak Allah Diyet Pepsi UNICEF

YİNE, “KÜRT-İSLAM” OYUNU MU?

Yazan Mustafa DÖNMEZ

Ermenistan Devleti, Türkistan önünde bir tampon devlet olarak kuruldu. Türkiye’nin Orta Asya’daki Türk Devletleri ile bağını kesmek içindi. Rusya ve İngiltere ittifakı vardır. Ermeni sınırının Türkiye bölümünde Rus askerleri nöbet tutar. (An itibari ile Ermeni soykırım iddiasını uyduranlar Ruslardır diyen Ermenistan Başbakanı Nikol Vovayi Paşinyan’a her an Rusya tarafından bir darbe yapılabilir veya bir suikasta kurban gidebilir)

Ermeni tampon devletini Çarlık Rusya desteklediği gibi Kürt tampon devletini de destekliyordu. Hiçbir konuda uzlaşmaz görünseler de emperyal devletler konu Türk ise yapışık ikizler gibi aynı politikada birleşirler. Rusya kaynaklarında yapılan araştırmalarda Türk- Rus savaşlarında tamamında Kürtlerin Rus tarafını tuttukları belirtilir. 1917 ‘den itibaren Rus politikası İngiltere’den ayrıldı.

‘Kürt Devleti’ proje safhasında kalmasının en başat nedeni Sevr’in uygulanamamasıdır. Musul’un İngilizler tarafından işgali Mondros Ateşkes Anlaşmasına aykırı idi. İngiliz İstihbarat belgelerine göre Musul’un işgali ve burada Türklere düşman Kürt Milliyetçiliğinin desteklenmesi hayati idi. Ortadoğu bölgesinde Su ve Petrol’ün kontrolünün Kürtler üzerinden Türkler ve Araplar arasına tampon devlet çekilmesi ile mümkün olacağını düşünüyorlardı. O tampon devlet ‘Kürdistan’ devleti olacaktı.

Doktor Olson, Londra'daki istihbarat dosyalarından, bize şöyle aktarıyor; Seyyid Abdülkadir, 1921 Temmuz ayında Simko dahil bütün Kürtleri Türklere karşı ayaklandırabileceğini bildiriyor, İngilizlerden yardım istiyor diyordu. Seyyid Abdülkadir İngilizlerden Musul (Kerkük’te içinde) Vilayetinde tampon bir Kürt Devletinin kurulmasını istiyordu. (R.Olson, The Emergence of the Kurdish nationalism . op.cit. p.75)

Kazım Karabekir’in Azerbaycan’a ilerlemesinin önünde Kürtleri engel oluştururken görüyoruz. Kazım Karabekir, Büyük Ermenistan Devleti projesini, Rus ve İngiliz işbirlikçisi Kürt şeflerin üzerinde kılıç gibi tutması ile onları durdurduğunu anlatıyor.

İngilizler, Musul'da Türker karşısına çıkacak Kürt Milliyetçiliğini ciddi şekilde ayağa kaldırdılar. Birbirleriyle anlaşamayan Kürt grupların dillerini geliştirdiler, yerel giysilerini kendi tezgahlarında dokutup dağıttılar. Açtıkları kurslarda Türk düşmanlığını işlediler. Bir günde Kürtlerin Turan soyundan oldukları, Encyclopedia Britannica’dan değiştirerek Kürtlerin soyunu İran soyuna bağlamışlardır.101 sene aynı kalan basım İngilizlerin Osmanlıyı parçalamaya karar vermesinden sonra değişmiştir. Oysa bu maddeyi kaleme alan kişi Sir Henry Creswicke Rawlinson (1810- 1895) adında bir İngiliz’dir. İran'da, Irak'ta, Türkiye'de uzun yıllar çalışmış, 16 kitabı yayımlanmış, kazılardan çıkan, kayalara kazınmış olan Asuri belgelerine dayanarak Kürtlerin Turan kökenli bir halk olduğunu savunmuştur. Rawlinson, asker, diplomat ve Asuri tarihi uzmanıdır. (Kürtçüler Turani olmadıklarına o kadar inanmışlardı ki 2003 yılından itibaren DNA’nın çift sarmal yapısının açıklanmasından (yaklaşık üç milyar baz DNA dizinlemesi kesinleştikten sonra) genetik merkezlerde karşılaştıkları sonuç hayal kırıklığı yarattı. Ezici çoğunluk Turani çıktı.)

Hasratyan, Noel'in, Süleymaniye'ye 1918 yılı sonunda geldiğini yazıyor. ‘Kürtleri isyana özendirmek ve İngilizlere bağlamak temel görevleri arasındaydı’ diyor. (M.A. Gasralyan, ed., Kurdskoe Dvijeniev Novocii Novoişee Vremya, M., 1987. str. 102)

İngiliz gizli İstihbarat belgelerinden, Musul kaybedildikten sonra Churchill'in, Türkiye içindeki Kürtleri ayaklanma ve hareketlerden caydırmaya özen gösterdiğini görüyoruz. Albay Noel’i etkisizleştirdiğini de. Aynı durumu sınırlarımızın ötesinde ayrı düştüğümüz Musul’da göremediğimizi belirtmek gerekiyor. Sanki bugünler o tarihte planlanmış gibi.

Günümüze dönersek, önümüzü aydınlatan tarihsel veriler ışığında Suriye ve Irak kuzeyinde Kürtlere "manda" öneriliyor. Bunun pazarlanmasını ise büyük kardeşin küçük kardeşe yardımı olarak anlatıyorlar. Önce Türkiye’ye bağlı bir manda yönetimi* (federasyon) sonraki zamanda devlet olma sözü veriliyor. Oyun içinde oyun. Düşünceme destek başka bir ayrıntı; Seyyid Abdülkadir'in kurduğu Kürt Teali Cemiyeti'nin mührünün diğer yanında "Autonomic du Kurdistan" yazar. Ne tesadüf değil mi? Demek ki 102 yıl önce başlayan oyun bugün yine aynı düzlemde devam ediyor. ("manda" yönetimi fikrini formüle eden kişi Güney Afrikalı General Smuts’dur.)

T.C. Devlet aklı, oynanan oyunun farkında mıdır? Farkında ise niye masadadır? Anlayışsızlık sanki yöneticilere yapışmış gibidir. 1916 yılında yapılan İngiltere- Fransa arasındaki gizli anlaşmayı (Sykes-Picot) Rusya’da devrim yapan Bolşevikler açıkladılar. Suriye Komutanı Cemal Paşa Osmanlı’nın parçalanma planını öğrendiğinde Arap aşiret liderlerini topladı. Araplar, Sykes-Picot anlaşmasını Cemal Paşa’dan öğrendiler. (06 Aralık 1917 Harp Ceridesi) Cemal Paşa Arap aşiret liderlerinin üzüleceğine o kadar çok inanmıştı ki haberi alan Arapların sevinci onun daha bir üzüntüye sevk etti. Şaşırma sırası İngiltere’de idi. İngiliz İstihbaratı doğruyu söylese de İngiliz Yöneticiler Osmanlı’nın cihat ilan etmesinden hep korkmuşlardı. Tam bir fiyasko olacağını hatta Osmanlı tebaası Arapların Cihat’a karşı adeta Türklere karşı cihat ilan etmeleri planlarını sadistçe güncellemeye itmişti. 600 yıllık koca bir İmparatorluk vandal operasyonlarla masaya yatırılmıştır. Adeta Türkler yok sayılmıştı. Osmanlının paylaşım anlaşması Filistin’de özellikle Gazze’de büyük bir sevinç yaratmış, kutlamaya dönüşmüştü.

Burada önemli bir ayrıntıyı belirtmek gerekir. Sevr planı yayınlandığında Türk düşmanı Kürt şefleri itiraz etti. İtiraz noktaları, kendilerinin yaşadığı toprakların Ermenilere verilmesiydi.

MASUM TEKLİF!

Ermenilerle ilgili en son gelişme ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın Azerbaycan’ı Ermenistan üzerinden Türkiye sınırındaki Nahçıvan Özerk Bölgesi’ne bağlayacak Zengezur koridorunu 100 yıl boyunca kiralayıp işletmeye talip olduklarını açıklaması Türkiye’de yeni bir tartışma başlattı. Medyamız bu haberi geçti ancak tarihsel derinliğinden bahseden olmadı. Dolayısıyla tartışmalar yüzeyseldir. Konu Türkiye için hayatidir. Bu önerme bugünün değil 100 yıl öncesinin projesidir.

Şöyle ki; Çarlık Rusya yıkılınca ve Osmanlı 1. Dünya Savaşında yenilince Çarlık Rusya topraklarında üç bağımsız devlet kuruldu. Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan. Bağımsızlığını ilan eden üç ülke federasyonla birbirlerine bağlanmak istediler. İngiliz ve Amerikan heyetleri bu işi organize ettiler. Tam bu sırada Yunanlılar Polatlı’dan ters yüz olup geri döndüklerinin haftasında Rusya bu üç bağımsız devleti ortadan kaldırdı. Kurucu Atalarımızın Ruslarla gizli ittifakı olduğunu biliyoruz. (Enver Paşa’nın amcası Nuri Paşanın kazanımlarından vazgeçme pahasına) Ruslarla sınır komşusu olduk. Bugün Amerikalıların bize önerdikleri proje Rusya tepki gösterecektir. Türkiye bu karışıklıkta projeye sıcak bakmamalıdır. Azerbaycan ve Türkiye’ye bu teklife olumlu bakmanın bu aşamada fayda getirmeyeceğini düşünüyorum. Ayrıca Rusya Ukrayna’yı savaşla çökertirse ki öyle görünüyor. Türkiye ve Azerbaycan’a karşı sırf bu nedenle bedel ödetebilir. Ruslar Harp Okullarında (üç tanedir) ‘Zakafya’ dersleri vardır. Rusya’nın kırmızı çizgilerinden birisidir. Zakafya, Türkçe, Kafkas ötesi demektir.

Profesör Kouderie'nin, The Times’da yazdığı makalede; Hasta Adam'a, (Osmanlı) sadece reçete yazan bir doktorun yeterli olmadığını ve aynı zamanda tedavisinin denetlenmesi gerektiği, zaman zaman eli kırbaçlı bir doktora ihtiyaç olduğunu, O kırbaçlı doktorun İngiltere olduğunu anlatıyordu. Bugün İngiltere’nin yerini Amerika’nın aldığı pek açıktır. Osmanlı’yı 1914’te Reval’de bitirme kararı verilmişti. Sonraki yıllar uzatma, Türk askerini kıyıma uğratmadır.

Hep onurumuzla oynadılar. Bir taraftan işbirlikçi Kürt şefleri, diğer tarafta İşbirlikçi Siyasal İslamcılar. Büyük Türk Milletini hep aşağıya çektiler. Dışarda ise 2. Beyazıt döneminden itibaren bağrımıza bastığımız Yahudiler ’in içinden yeşeren, İnsanlığa düşman Chabatcılar.

Atatürk ve arkadaşları Büyük Türk Milletini ayağa kaldırdı. Kürtler ve Hazar Türk Yahudilerinin büyük katkıları vardır. Tarihe bakarak bugün de durumun Osmanlı’nın son dönemiyle benzerlikleri dikkat çekicidir. Düşüncem; bozulma ve dağılma sürecinden kazançlı çıkabileceksek (ki ben çıkacağımızı düşünüyorum.) Biz olan Kürt, Hazarlı ve Ne Mutlu Türküm diyenlerin birlikteliğiyle çıkacağız.

Batılılar, bu topraklara, Osmanlı Devleti kurulmadan önce ve sonra, "Türkiya' dediler. Profesor Cahen'in isabetle işaret ettiği gibi, Haçlı Seferleri'nden itibaren bu topraklar Türkiye'dir. Üzerinde yaşayanlar Türk’türler. Aksi tek bir örnek yoktur ve hep öyledir. Eşrefi Bitlisi bile Anadolu için ‘Devlet-i Türki’ dedi. Türkler bu topraklara Müslüman olmadan önce geldikleri ve uzun bir dönem böyle yaşadıkları için tüm Batılı tarihçiler bizlere ‘Türk’ dediler ‘Müslüman’ demediler. Siyasal İslamcılar geçmişte Londra bugün ise Washington ve Siyonist İsrail patentlidir. Müslümanları ayrıştırmak içerikli oluşumlardır.

Farisiler (İranlılar) Şarkiyun ya da Saracen Halkları ’da ‘Türk’ dediler. Şimdilerde Anayasamızın 42 ve 66 maddelerinde Türk adına takılarak değiştirmek isteyenlere hatırlatmak gerekir. Osmanlı kurulmadan önce de bugünkü vatanımızda yaşayanlara Türk deniyordu.

Gözümüzün içine baka baka sınırımız ötesine on binlerce silah, araç gereç, teçhizat ve mühimmat yığdılar. 100.000 PKK’lıya Amerikan bütçesinden her ay düzenli maaş ödeniyor. Müslümanları vahşice öldüren İncirlik ve Kürecik üslerine ev sahipliği yapıyoruz. Bizi yönetenler, Amerika’dan bahsederken, ‘Stratejik Müttefikimiz’ diye söze başlıyorlar. Binlerce canımızı alan hırsız, gözü dönmüş halk canilerinden yardım bekliyorlar.

Avrupa Kürt Araştırmaları Merkezi Başkanı Eva Savelsberg; Türkiye sınırından birkaç km uzaklıktaki Kamışlı’da eğitilen teröristlerin Irak’a taşındığını, itiraz edenlerin anında infaz edildiğini açıklıyor.

Bizim de içinde baş rol aldığımız Ortadoğu sahnesi; Bertolt Brecht'in ‘Üç kuruşluk Opera’ adlı eserinin uyarlaması gibidir. (Önceli ise ne ilginçtir; 18. yüzyıl İngiliz Balad’ın Dilenciler Operası’dır.)

Geçmiş tarihin sayfalarını İstihbarat belgeleri ile Harp Ceridesi günlüklerini incelerken ve bu satırları yazarken, olgulardan çıkardığım sonucun en yakıcı düşüncesi, Türkiye’nin en büyük sorununun; ‘Türk’ sorunu olduğudur. Belki kurucu önderimiz Atatürk bunu sezdi ve İzmit’te ve Nutuk’un11 Bölümünde’ MİLLETİME TAVSİYEM’ başlıklı söyleminde şöyle diyor;

‘Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın’ (Devam edecek.)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Yunus Tiryakioğlu 2 saat önce

Bunlar, onların kafasına göre takiliyor