
Yazan Mustafa DÖNMEZ
"Lozan'da Türkiye ile İngiltere arasındaki en büyük sorun Musul'du. 'Misak-ı Milli' sınırları içinde kalan Musul, Mondros Mütarekesi’nden sonra işgal edilmişti. Mütareke koşullarına aykırı olarak yapılan bu işgalin üzeri sonraki yıllarda kapatıldı. İngilizler Kerkük’ün de içinde olduğu Musul’u savaşarak almadılar. İçten vurulmuştuk. Ordularımız bozumdayken, İngilizlere kılavuzluk edenler yüzyıllardır kardeş dediklerimizdi.
Bir başka üzerinde konuşulamayan durum ise eğer Lozan’da Musul verilseydi, karşılığında EGE Adalarının önemli bir bölümü alınabilirdi. İngilizler teklif ediyorlardı. Lozan’da Atatürk Musul’u vermedi. Atatürk doğduğu yer olan Selanik’i değil Musul’u vasiyet etti. Vasiyette saklandı.
Üstü örtülen bir başka konu, Musul Irak Devletine bırakıldı. Irak parçalanırsa Osmanlı’nın devamı olduğu uluslararası tescilli Türkiye’nin ilhak etme hakkı vardır.
Hüsamettin Cindoruk’un anılarında görülüyor ki (o zaman TBMM başkanı) ‘’Özal’ın odasına girdiğimde, Cumhurbaşkanlığı makam odasında Türkiye ve Irak’ın ayrıntılı haritaları asılıydı. Özal bana dönerek, Amerika’nın Körfez Savaşları Planlarında benim de payım var. Silopi’den Suriye sınırına kadar 40 km’lik bir alandan askerlerimizi rahatlıkla sevk ederek çok kısa bir zamanda Musul’a ulaşır, oradan devam ederek Kerkük ve Erbil’i ele geçirebiliriz. Şartlar elverirse coğrafi hiçbir engeli olmayan arazide ilerleyerek Bağdat üzerinden Basra’ya dayanırız.’’ H.Cindoruk bu konuşmayı Demirel’e aktardığını söylüyor.
Özal Amerika’nın hediye ettiği koltuktan Emperyalizme meydan okuyordu. Taraflarına yerli ve milliyim mesajı veriyordu. Ölümü şaibelidir.
Silivri esirliğinde MİT Başkanı Teoman Koman’la birlikte yatarken konuyla ilgili sabaha kadar süren sohbetlerimizi birinde şöyle diyordu: ‘Özal’ı şahsi olarak severdim. Ancak tam bir Amerikan görevlisiydi. Amerika’ya çok güveniyordu. Oysa onların çizdiği sınırın dışına çıkan affedilmezdi ve bunu anlamak istemiyordu’
Konuyla bağlantılı olarak Yalçın Küçük’ün duruşma aralarından birinde yaptığı ve hafızamda özel bir yer eden konuşması çok ilginçti: ‘Özal öldürüldü. Bu katliamla birlikte ezik ve güdük Türk Politikacıların devri başladı. Öldürülen politik ufuktur. Artık en cüce en öndedir’
Belki Yalçın Küçük’e burada bir ekleme olabilir. Menderes’inde Özal’a benzer düşünceleri vardı.
Adnan Menderes ile ilgili ve konumuza bağlı bir düşünceyi yazmadan geçemeyeceğim. Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü İsrail Büyükelçiliğinde çok gün birlikte viski partileri düzenlerlerdi. İstihbaratçıların gözetimlerindeki bu buluşmaların hemen hemen tamamının memleket meseleleri ve dış politika konularında üzerinde olduğu bilinirdi. Konuşma dili ise tabii ki Türkçe yani çevredeki herkesin duyup da anlayabileceği bir dil idi. Menderes İsrail’e çok yakındı. Tabii ki Hazar soylu Türk Yahudilerine. Onların idamının gerçek nedenini Türk halkı bilmiyor. Çünkü Türkiye üzerine politika yapanlar İsrail’deki Türk varlığını ve ikilik düzenini bilmiyorlar. Konuşanlar ise tasfiye ediliyor. Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü’nün Türkçü davranışları vardı. Türkler Müslümandır demiyorlardı. Türk birlikteliğine aşırı hassastırlar. Onların Kıbrıs Milli Politikaları kimseye benzemez (ayrı bir kitap konusudur) Ülkemizde konuşulmayan üstü örtülen bir başka konu; Menderes’le birlikte idam edilen Dışişleri Bakanı F. Rüştü Zorlu yerine hiçbir milli davranış göstermeyen Selim Sarper’in getirilmesidir. Selim Sarper Siyonist’ti.
Bugünkü yaşadıklarımızı bu bilgiler ışığında tekrar düşünmekte fayda vardır.