
Yazan Mustafa DÖNMEZ
İttihat ve Terakki'nin dört kurucusu vardır. Abdullah Cevdet ile İshak Sükuti Kürt dür. Mehmet Reşit Çerkez, İbrahim Temo Arnavut kökenlidir. Kalpleri Büyük Türk Milleti için atıyordu. Daha sonra İttihak Terakki’ye Mustafa Kemal ve arkadaşları da katılacaktır.
Kürdoloji üzerindeki en güvenilir yayınların yapıldığı Rusça kaynaklar, İtihat ve Terakki kulüplerinden "Kürt kulüpleri" olarak söz ediyorlar, Kürtler, İttihat ve Terakki kulüpleri içinde örgütlendiler ve bir yarı legalite kazandılar. Sonradan Kürtler üzerinde Rusya, Fransa ve sonra İngiliz istihbaratının Kürdü Türk’ten ayrıştırma çabaları hız kazanıyor. Sovyet Kürdolog Hasretyan’ ın yazdıklarından anlıyoruz ki 1912 yılı şubat ayı ortasında Erzurum’da Kürt ve Ermeni delegeler Çarlık Rusya’nın istihbaratı gözetiminde bir toplantı yapıyorlar. Abdülrezzak burada bütün Türklere karşı güçlerin birliğini ve genel bir başkaldırı için örgütlenme yapılmasını öneriyor. Aynı kesim 1919 Haziran ayına gelindiğinde Erzurum'da bir "Kürt Kongresi"nde bir araya geliyorlar. Dikkat edilirse Mustafa Kemal’in önderliğinde toplanan Erzurum Kongresi ise temmuz ayında yapılıyor. Erzurum kongresi, Kürtçü ve Ermeni teröristlerin ağır tehditleri altında yapılıyor.
Lozan’da İngilizlerin, Kürtleri Türklerden ayrıştırma görüşmelerinde de aynı durum söz konusu. Lozan’da Türkler Kürtleri bırakmıyor. Bugün bu ayrılık siyasetini ABD güdüyor. Ermenilerin yerini bugün İsrail aldı. Kürtleri Yahudilere bağlamaya çalışıyorlar. PKK’nın sözcülüğünü yapanlar bu tarihsel süreçten gelenlerdir. Onlar Türkü Kürt’ten ayıran hareketlerine ara vermeden devam ediyorlar. Göreceksiniz kadim Türk Milleti’nin ezici bir bölümü bu oyuna dün gelmediği gibi bugün de gelmeyecektir. Tarihsel perspektiften bakıldığında Komisyon bir adım ileri gitmeyecektir.
Amerikalılar ile yapılan anlaşmalar onları içimizde aktif görevlerde tutmamızı gerektiriyor. Adeta mecbur kılıyor. İçimizde cirit atan istihbarat elemanlarını saymıyorum bile. İstihbaratınızı CIA’nın eline verirseniz Diyarbakır ve Mamak hapishanelerinde dipçik ve cop zoruyla Kemalizm okutulması normaldir. Neresinden bakılırsa bakılsın, tarihin çok acı bir şakası oluyorlar. El birliğiyle Türkü Kürt’ten ayırmak için türlü planlar sahne alıyor.
A.Öcalan sorgulamasında ‘ben Saidi Nursi’nin devamıyım’ sözü anlamlıdır. Said-i Kürdi'nin Said-i Nursi adıyla bir tarikat lideri olarak Türk-Kürt ayırımında önemli bir akım yaratması üzerinde araştırma yapılabilse arkalarında, MOSSAD, CIA ve gölgede faaliyet gösteren MI6 şefleri çıkacağı görülebilecektir. Ayrıca FETÖ’nün bu düşünce akımının içinden çıktığı unutulmamalıdır.
Asıl temel sorunlarımızdan birisi; Türkiye’nin Kürtler ile ilgili Atatürk’ün yarım bıraktığı devrimleri sürdürememesidir. Kürdoloji Enstitüsünü Ruslara ve Fransızlara bırakmak yerine, Anadolu Medeniyetleri Üniversitesi kurarak kadim Anadolu dillerini ve kültürlerini etüd eden, yok oluşlarını önleyen kurumlar kuramadı. Aşiret yapılarını, elde tuttukları büyük toprakları Kürtlere dağıtamadı. Bayar-Menderes zorbalığının dayanağı da Kürt toprak sahipleri ve şeyhleri oldular. Eğer Mustafa Kemal’in devrimleri tamamlanabilse idi tüm bu yalan ve fitnelerin önü alınabilirdi. Devam edecek