
Yazan Muammer KARABULUT
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Kıbrıs’ta müzakereleri yeniden başlatmak için kararlı olduğunu açıkladı.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis’da 24 Eylül’de, New York’ta BM’nin 80. Genel Kurulu’nda Kıbrıs sorununa çözümü için, “uluslararası hukuka bağlılık mesajı” verecekmiş.
Bu son gelişmeler ile bahsettikleri Kıbrıs adasına bakalım;
Kıbrıs’ın Güney’inde bulunan Troodos’daki az bilinen radar üssünde sinyal istihbaratı yapılıyor. Adanın en stratejik yeri diyebiliriz.
-Kimin kontrolünde?
-İngiltere, ABD ve anlık istihbarat alan İsrail’in.
- İngiltere’nin tüm tarafların hazır olduğu masada yani Türkiye, Yunanistan, Birleşik Krallık ve Kıbrıs Rum ve Türk toplumunun temsilcilerine imzalatılan, 1960 kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıs Anayasasına koyarak kabul ettirilen, egemen askeri üslerinden Akrotiri ve Dikelya vardır. Bu sayede Kıbrıs’a Birleşmiş Milletler cemiyetinde bağımsızlık da kazandırılır.
KIBRIS 1830’DAN İTİBAREN SİYONİSTLERİN KONTROLÜNDE
Görünürde bu İki üssün varlığı, Kıbrıs halkını korumak gibi gözükmüş olsa bile, tamamen İngiltere’nin bölgesel çıkarları için vardı. Yine bu iki askeri üslerin kullanımı, ABD ve en son olarak da İsrail’in bölgesel çıkarlarına hizmet etmektedir. Zaten ada’nın Osmanlı tarafından 1876’da İngiltere’ye kiralanmasından ve önceki tarihine bakıldığında, tüm antlaşmaların arkasında Siyonist Yahudilerin adı vardır. İngiltere’de bu anlamda kullanılan ülkedir.
Kıbrıs’ın İngiltere serüveni, Yahudi asıllı Benjamin Disraeli’nin 1830 yılında henüz 26 yaşında ziyaret etmesi ile başlatabiliriz. Çünkü daha sonra Kıbrıs’ı, II. Abdülhamit’in 4 Haziran 1876 tarihinde ki kiralama törenine, İngiltere adına Yahudi asıllı ilk başbakan olan Beaconsfield Kontu Benjamin Disraeli ve Dışişleri Bakanı Kont Salisbury Markizi katılmıştır. Siyonistlerin Kıbrıs adasına yayılma meselesi, Davis Trietsch tarafından Birinci Siyonist Kongre'den bu yana resmen benimsenen bir görüştür.
Siyonistlerin Filistin’den önce istediği, “Dan Adası” olarak gördüğü Kıbrıs’ta, Türkler ve Rumların çatıştırılması ile birlikte kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ömrü de fazla sürmez. İsrail’in 1948 yılında kurulması ile aslolanın, Siyonist İsrail’in bölgesel çıkarları ve Büyük İsrail Projesi olduğu da ancak Gazze ile anlaşılır.
Kıbrıs Cumhuriyeti kurucuları arasında İsrail olmamsına rağmen, İsrail 2014 yılında ilk tatbikatını yapar. İsrail’in başlattığı bu tatbikatın nedeni, Türkiye’nin Kıbrıs adasının güneyinde 2014 yılında başlattığı sismik araştırmalardır. Bu araştırma ne tesadüf ki aynı yıl (2014) Yunanistan, GKRY ve İsrail’in birlikte “Onisilos-Gideon” adlı hava savunma tatbikatı yapmasına neden olmuştur.
İSRİL’İN VARLIĞI, KIBRIS CUMHURİYETİ ANAYASASINA AYKIRIDIR
Kıbrıs meselesi ile ilgili tüm görüşmelerde uluslararası hukuka bağlılık zemini sürekli dile getirilirken, Kıbrıs Rum yönetiminin adada hiçbir zaman özne olmamış İsrail lehine kararlar alıp Kıbrıs Cumhuriyeti varlığını hiçe sayan duruşu, Kıbrıs meselesinin çözümü adına uluslararası hukuka bağılılık telkinleri ile çelişen bir durumdur.
Asıl Ada’da tartışılması gereken, İsrail’in uluslararası hukuka uymayan varlığıdır. Fakat İsrail’in bu durumu hiçbir müzakerede gündeme gelmediği gibi kulisten gelen bilgilerde de konuşulmadığı anlaşılıyor.
Kıbrıs’taki, İsrail’in varlığı ve hızla gelişen örgütlü tapulu işgali, bugüne kadar Kuzey ve Güney’de devam eden mülkiyet sorunun da önüne geçmiştir.
AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu’nun 20 Haziran 2025 günü yaptığı konuşmada, “eğer yeterli önlem alınmaz ise bir gün ülkemizin artık bize ait olmadığını fark edeceğiz” demiştir. Stefanu açıklamasını, “felaket tellallığı olmadığını son zamanlarda, İsrail vatandaşı kişilerin kapalı bölgeler (gettolar) oluşturma girişimlerine tanık olduklarını. Bu girişimler arasında Siyonist okulların ve sinagogların kurulması, önemli ekonomik birimlerin ve geniş arazi alanlarının topluca satın alınması olarak” gösterdiğin söylüyordu.
Bu vakitten sonra AKEL’den yapılan açıklama ile Kıbrıs sorunu; artan oranda Yahudi yerleşimleri nedeniyle ve asıl CHABAD ekseninde İsrail de dahil olmuştur.
AB FONLU STK’LAR İSRAİL İŞGALİNE SESSİZ!
Adada kalıcı barış adına kuzeyde ve güneyde AB tarafından da fonlanan sivil toplum örgütlerinin, Ortadoğu barışının yıkıcı unsuru olan İsrail'in burnunun diplerine kadar gelmiş olması durumuna dikkat çekmemesi de oldukça ilginçtir.
Kıbrıs görüşmelerini bundan sonraki süreçte, “İsrail'den önce ve İsrail'den sonra” diye ikiye ayırmak gerekiyor. Soykırımcı Siyonist İsrail'in, Adada ki askeri gücü ve Kıbrıs’ı askeri üs olarak kullanması bir milat olarak görülmelidir.
Dolayısıyla değil orta doğuyu, uydurdukları inançları gereği dünyayı kıyamete götürmeyi hedefleyen İsrail'in Kıbrıs Adası'ndan uzaklaştırılması, bölge ile birlikte dünyaya barışı getirme potansiyeline dönüşmüştür.
Bu yüzden adanın askeri güçlerden arındırılması gerektiği konusu ampirik bir yaklaşım gibi gelse de, tarafsız bir gözle bakıldığında yapılması zorunlu olan bir durum gibi görülmektedir.
Bu amaçla da, müzakerelerde ele alınması gereken ilk konu, İsrail’in Kıbrıs’ı işgale yönelik durumu olmalıdır.
ÜSLERİN YANINDA BİR DE TATBİKATLAR VAR
Hiçbir tehdit olmamamsına rağmen, Ada da Yunanistan hava ve deniz kuvvetleri ile Nikiforos-Toxotis 95 tatbikatları sonrası, başta İsrail ile 11 Şubat 2014 tarihinde başlatılan, “Onisilos-Gideon” adlı hava savunma tatbikatı, bugün ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve diğerleri ile devam etmektedir.
Kıbrıs’ta askeri tatbikatların yanı sıra, GKRY’de 2003 yılından itibaren, Gazze’deki soykırımı destekçisi ve Netanyahu’ya emir verecek kadar güçlü yapılanmaya sahip olan CHABAD’ın örgütlenmesi de vardır. Aynı örgüt Kuzey’de de 2008 yılında faaliyet göstermeye başlamıştır. Kıbrıs genelinde, Yahudi yerleşimci olmamasına rağmen Larnaka’da Sinagog adı ile açılan CHABAD evi bugün Kuzey’de ve Güney’i küresel ağlarına bağlamışlardır. Ada’da dikkat çeken taşınmaz mal alımını organize ederek, Kuzey’de ve Güney’de kolonileşmeye gidecek bölgeleri seçerek, yoğun inşaat faaliyetleri sürdürmüşlerdir.
Kıbrıs’ta 1830 yılında ilk adımı atan Siyonist kuşatma aradan geçen yaklaşık 200 yıl sonra ancak 7 Ekim 2023 yılında Gazze’nin işgali ile başlayan Soykırım sürecinde anlaşılmaya başlamıştır.
Hedeflerinde, Rumların tehdit olarak gördüğü Kıbrıs Türkleri değil Rumların kendisi de vardır. Onun için Kıbrıs’taki tehlike Siyonist işgaldir. Bu nedenle de BM’nin kararlı olduğu Kıbrıs sorununun çözümünde yapılacak olan müzakerelerde; Ada’daki tüm askeri üslerin kaldırılması, CHABAD evinin ve diğer misyoner faaliyet gösteren sözde dini yerlerin kapatılması öncelikli istek olmalıdır.
Tabi ki karşılıklı olarak, Kuzey’deki Türk askeri de eş zamanlı olarak çekilecektir.
Kıbrıs, “batmayan silah adası” değil, bir tane silahın olmadığı, “barış adası” olacaktır.
SİYONİST OYUN ANCAK BÖYLE BOZULUR
Belki BM müzakerelerinde Ada’yı askerden arındırma girişimi, Türkiye, Yunanistan, İngiltere, KKTC ve GKRY resmi görüşmecileri tarafından müzakere edilmez. Fakat Türkiye, Yunanistan, KKTC ve GKRY’de yaşayan halk, Gazze’de olanları görerek oluşturacağı kamuoyu, henüz bilinmeyen, görülmeyen veya “gizli” olan bu planı devreye sokabilir. Bu plana imza atacak resmi seçilmişleri seçebilir.
Ayrıca Kıbrıs’ta Siyonistler olmadığı takdirde veya tehdit olarak görüldüğü zaman, Ada’da, Türklerin ve Rumların sorunu teferruattan ibaret olacaktır.
Eğer BM’nin kararlı olacağı müzakerelerde, adadaki askeri üslerin kaldırılması ve tatbikat yapılmaması görüşülüp karar alınmazsa, Kıbrıs’ta ne Türk ne de Rum kalacaktır.
Yani