
Yazan Sabahattin İSMAİL
1821'de Mora Yarımadası'nda ve 1897-1898'de Girit'te Yunanlıların yaptıkları katliamlarda on binlerce Türk, Arnavut, Çerkez ve Yahudi vahşice öldürüldü
Yunanlıların yayılmacı "Megali İdea" hayallerinin ve Türk düşmanlıklarının sonucu olan bu katliamlar, onlar için utanılacak, yüz karası bir durumdur, ancak barbarlıkları yüzlerine vurulmuyor, Dünyaya teşhir edilmiyor.
Bu nedenledir ki "yavuz hırsız ev sahibini bastırır" misali , yağ gibi üste çıkarak, bizi Ermenilere, Pontuslulara, İzmir ve Kıbrıs Rumlarına soykırım yapmakla suçlamaya kalkıyorlar
Bu nedenle Mora, Tripoliçe, Girit'te Türklere uyguladıkları soykırımı herkes öğrenmeli ve her fırsatta yüzlerine vurmalı
TRİPOLİÇE KATLİAMI
Mora Yarımadası'ndaki Yunan isyanı, 25 Mart 1821'de Filiki Eterya örgütü öncülüğünde Patras'ta başladı ve hızla Mora'ya sıçradı.
Başta Türkler olmak üzere, Arnavut, Çerkez ve yahudiler, sistematik bir yok etme politikasına maruz kaldı.
Katliamların zirvesi, 23 Eylül 1821'de, Mora eyaleti merkezi olan Tripoliçe (Tripolitsa) şehrinde yaşandı.
Katiller şehri yaz aylarında kuşattı, yiyecek suyunu kesti, buna karşın ardı ardına yapılan saldırılar püskürtüldü. Direniş 3 ay sürdükten sonra, kent 23 Eylül 1821'de düştü .
Şehri ele geçiren Yunan katiller, Cuma'dan Pazara kadar 3 gün boyunca vahşi bir katliam yaparak kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden on binlerce sivili işkenceyle katletti, evlerini, paralarını, mallarını yağmaladı
Şehirde yaşayan yaklaşık 30-40 bin Türk, Arnavut, Çerkez ve Yahudi, acımasızca kılıçtan geçirildi, insanlar canlı canlı yakıldı, kuyulara atıldı, toplu mezarlara gömüldü. Kadınlara tecavüz edildi, bir kısmı esir alınarak köleleştirildi
Katliam ancak öldürülecek Türk kalmadığı zaman sona erdi.
19 Ağustos 1821'de ise bu kez Navarin'de 3.000 Türk katledildi. Katliamlar en ücra Türk köylerine kadar yayıldı.
Mora İsyanı sırasında 70 bin Türk'ün öldürüldüğü tahmin ediliyor.
Bu katliamlar milli marşlarına konu edilerek bir gurur ve kahramanlık vesilesi yapıldı
75 YIL SONRA GİRİT'TE
1896-1898'de ise Girit'te katliama başladılar.
Adada barışı sağlamak için güya garantör olarak bulunan İngiltere, Rusya, Fransa gibi ülkelerin askerlerinin göz yummasıyla 1897'de, Lassithi ve Hanya gibi şehirlerle birçok köyde ENOSİS sloganı ile Türklere yönelik saldırılar yapıldı, büyük vahşetler yaşandı.
Katliamlar ve zorunlu göç sonucu Adadaki 90 bin Türk nüfusu sıfırlandı ve Girit 1913'te Yunanistan tarafından ilhak edildi
YABANCILAR NE YAZDI?
Katliamlara tanık olan İngiliz gazeteciler olayları " Türklere, Arnavutlara, Çerkezlere ve Yahudilere karşı organize bir işkence, katliam ve soykırım" olarak tanımladı.
WİLLİAM ST. CLAİR
Örneğin İngiliz Tarihçi ve Yazar William St. Clair " That Greece Might Still Be Free: The Philhellenes in the War of Independence ' (1972) adlı eserinde, katliama tanık olan yaklaşık 100 yabancı subayın gözlemlerini derledi ve " Tripoliçe katliamı, Mora'daki en büyük katliamdır....Şehirde Cuma'dan Pazar'a kadar süren vahşette, 10.000'den fazla Türk öldürüldü...Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar dahil siviller toplu infaz edildi, cesetlerin kuyulara atıldı...Yağmalar katliamla birleşti" diye yazmıştır
Devamla, katliama tanık olan bir subayın ifadesini şöyle aktarır:
- "Şehrin her sokağı cesetlerle doluydu; atlar bile cesetler üzerinden yürüyordu."
St. Clair, Yunan rahiplerin "Hiçbir Türk Mora'da kalmamalı" diye vaaz verdiğini, bu çağrının katliamı tetiklediğini ve vahşetin sistematik olduğunu da belirtmiştir
THOMAS GORDON
Katliamlara tanık olan ve Yunan saflarında savaşan İngiliz Askeri ve Tarihçi Thomas Gordon ise "History of the Greek Revolution (1832)" adlı kitabında, "8.000 sivil Türkün öldürüldüğünü, Yunan komutanı Theodoros Kolokotronis'in katliam ve yağmayı yönettiğini yazarak şöyle diyor:
- "Şehirde üç gün süren kaos sırasında, Müslümanlar evlerinden sürüklenerek çıkarıldı; kadınlar ve çocuklar dahil binlercesi kılıçtan geçirildi. Cesetler sokaklarda yığılıydı, açlık çeken çocuklar bile vuruldu."
Gordon, katliamı "barbarlık ve kontrolsüz bir vahşet" olarak niteler ve Yunan "devrimcilerin!" Avrupa'daki "özgürlük" imajını zedelediğini belirtir.
WALTER ALİSON PHİLLİPS
İngiliz tarihçi Walter Alison Phillips de " The War of Greek Independence, 1821–1833 (1897)." adlı eserinde katliamı şöyle anlatır:
- "Üç gün süren vahşi bir çete saldırısı yapıldı. Yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmadı; kadınlar ve çocuklar işkenceye uğradıktan sonra öldürüldü. Sistematik etnik temizlik yapıldı, 10 binden fazla kişi katledildi. Yabancı bir subay yazdığı raporda 'Şehir, kan gölüne döndü; Yahudiler bile hedef alındı ve malları yağmalandı. Bu olay Yunan isyanını Avrupa'da lekeledi ve filhellen desteğini azalttı"
DAVİD HOWARTH
İngiliz Yazar, David Howarth ise "The Greek Adventure (1967)" adlı eserinde, " Katliamda Türklerin kolları ve bacakları kesildikten sonra yavaş yavaş yakıldılar...10.000-15.000 arası Türk öldürüldü. Yunanlar, soykırıma girişti
İNGİLİZ BELGELERİ
Britanya Sömürge ve Dışişleri Ofisi Belgelerinde yer alan yabancı subayların raporlarında da "10.000'den fazla sivilin katledildiği, katliamın planlı bir etnik temizlik olduğu ve Kolokotronis'in yağma yaptığı anlatılır
Fransız ve Alman Helensever Fransız diplomat François Pouqueville ile Alman subay Johann Jakob Mayer de mektuplarında benzer vahşet sahnelerini şöyle aktarırlar:
- "Şehirdeki kuyular cesetlerle doluydu; açlık ve susuzluktan halsiz kalanlar bile infaz edildi."
Bu yazarların eserleri, katliamların vahşi, aşırı ve sistematik olduğunu, kadın-çocuk ayrımı yapılmadığını ve Yahudilerin de hedef alındığını belirtir.
KIBRIS'A YANSIMASI
Kıbrıs Rumlarının 1821'de Yunan isyanıyla birlikte başlayan ENOSİS talepleri, Mora ve Girit'te yapılan katliamların, Kıbrıs Türklerininin kolektif hafızasında canlı kalmasını sağladı.
Kıbrıs Türkleri Tripoliçe, Navarin, Girit ve diğer bölgelerdeki katliamları, bir "uyarı" olarak aldı ve " direnmezsek yarın sıra bizde" korkusu bilinç altına işledi.
Bu travmanın, ENOSİS talepleriyle canlı tutulması, hem Rum/Yunan'a karşı güvensizlik yarattı, hem Türk ulusçuluğunu ve Anavatan Türkiye'ye 4 elle sarılma duygusunu güçlendirdi, hem de ENOSİSE karşı direnişi sağladı.
ENOSİS'in, KATLİAM VE YOK OLUŞ demek olduğunu herkes anlayarak yediden yetmişe milli varoluş mücadelesine katıldı.
"KIBRIS GİRİT OLMASIN, KIBRIS TÜRKLERİ KATLEDİLMESİN, KIBRIS'TA TÜRK VARLIĞI KORUNSUN" şiarı, Girit ve Mora katliamlarını hiç unutmayan Türkiye'nin, Türk Ulusunun ve Ordumuzun da temel güdüsü olmuştur
Bu temel güdüye, Anadolu'nun savunmasının Kıbrıs'tan başladığı şeklindeki doğru stratejik yaklaşım da eklenince, 1974 Barış Harekâtı'nı yaşama mutluluğuna eriştik
Dolayısıyla Barış Harekatı ve KKTC ilanıyla elde ettiğimiz güvenlik ve kazanımları korumak ve Rum- Yunan ikilisinin GİRİT, TRİPOLİÇE, MORA, AYVASIL, ATLILAR, MURATAĞA, SANDALLAR, TAŞKENT toplu katliamlarını tekrarlamalarına geçit vermemek için, Anavatana, garantörlüğe, KKTC 'ye dört elle sarılmaktan başka bir seçeneğimiz yoktur.
Hala daha ENOSİS hayali gören Türk düşmanı, ırkçı, soykırımcı eli kanlı Rum zihniyetiyle, hangi formül altında olursa olsun, birleşik bir Kıbrıs ve ortaklık kurmak intihar demektir