Yazan SABAHATTİN İSMAİL
Çok güvendiğim bir iş insanı...
Babasını, kardeşlerini, tüm ailesini yakından tanıyorum...
Tümü de vatansever, milliyetçi, bu devletin temelinde harcı olan insanlar...
Ailenin soyadını, kendisinin, babasının, kardeşlerinin adını yazsam bu ülkede tanımayan çok az insan çıkar...
Sözleri, kimlikleri çok güvenilir bir aile...
İş insanı dostum kahrederek anlatıyor;
Anlattığı olayın kahramanları, yüzsüzlükte, rüşvette sınır tanımayan ve bu toplumda herkesin artık tanıdığı, 6'lı ÇETENİN çok iyi bilinen lideri ile çetenin 2. adamı olan kardeşi A....
Onlar kendilerini çok iyi biliyor.
Bu yazıyı okuyunca panikleyeceklerini biliyorum.
İş insanı kardeşimin adını vermiyorum.
O korkmuyor, çekinmiyor, "NAMUSLULAR DA EN AZ NAMUSSUZLAR KADAR CESUR OLMALI" şiarına inanıyor ve adımı da yazabilirsin diyor...
Ne ki, ben, bu rüşvet çetesinin bir iş insanına verebileceği zararı tahmin ettiğim için, onun adına korkuyorum. Onu, şerlerinden korumam gerektiğini düşünüyorum... Çünkü, birkaç aylık ömürleri kaldı ama, şimdilik güç rüşvetçilerin elinde...
Bu gücü kullanarak insanlara zarar verebilirler...
Buna karşın İş insanı dostum, herhangi bir dava söz konusu olursa, mahkemede tanıklık yapma sözü verdi.
Hodri meydan, kendilerini ifşa etsinler, dava etsinler, mahkemede tanıklık yolunu açsınlar... Değerli kardeşim mahkemede herşeyi kanıtlarıyla herşeyi anlatmaya hazır....
Ben dinlerken kahroldum, siz de okurken kahrolacaksınız....
Okuyunuz:
***
"- Yıl 2012 ...
....... adlı yetkilinin yeni görevindeki ilk yılıydı..
Türkiye'den enerji alanında bir profesör hocam ile KKTC 'de, çöplerden elektrik üretmek için bir proje üzerinde çalışmaya başladık.
Hocam bu konuda Almanya'ya giderek, uzman bir Alman firmasında bu teknoloji hakkında bilgiler aldı, yerinde incelemeler yaptı.
Bu teknolojinin verimli olması için günde kaç ton çöp gerektiğini, bu çöplerin evlerde ayrı çöp poşetlerinde nasıl ayrıştırılacağını, projenin kaç yılda kendi kendini amorti edeceğini, üretilecek elektrik birim fiyatının ne olabileceğini uzmanlarla çalıştı.
Daha sonra adaya geldi, ilgili bakanlıkları ziyaret ederek bilgi verdik.
Belediyelerle toplantı yaptık, kurulacak tesise günlük toplam kaç ton çöp teslim edilebileceğini ve bize tonunu kaç paraya satacaklarını konuştuk.
Böylece üretilecek elektriğin birim maliyetini çıkardık.
Buna göre üretilecek elektrik o günkü fiyatından yüzde 30 daha düşük olacaktı. Böylece hem halk daha ucuz elektrik kullanacaktı, hem de fabrika ve tesisler daha ucuz elektrik kullanacaklarından üretim maliyeti düşecekti, böylece halk tüketim maddelerini daha ucuza alabilecek ve çarşı ucuzlayacaktı...
Belediyeler de çöplerden gelir elde edecekti.
En önemlisi çöp gömme sorunu ortadan kalkacak, hem devlet tasarruf edecek, hem topraklarımızın altında çöp yığınları oluşmayacak, hem de zaman zaman çıkan çöp yangınları nedeniyle halkımız zehir solumaktan kurtulacaktı.
Tesise 70 işçi, mühendis ve uzman istihdam edecektik.. Böylece işsiz gençlere de ekmek parası sağlayacaktık...
Proje YAP, İŞLET, DEVRET şeklinde olacaktı ve belli bir süre sonra tesis devlete veya Belediyeler Birliği'ne devredilecekti..
Ortaya çıkabilecek çevre sorunlarını incelemek için Çevre Dairesi ve mühendisleri ile de görüştük. Dairede toplantılar yaptık...
Hatta ilgili Bakanlığın maddi katkıları ile daireden 4 çevre mühendisi ve yetkiliyi Almanya'ya götürdük, ülkemize tesisi kuracak olan Alman Firmasında inceleme yapmalarını sağladık...
Yatırım için artık son aşamaya gelmiştik. İsmini artık herkesin bildiği .......adlı yetkilinin projeyi hükümete götürüp onay kararının çıkmasını bekliyorduk.
Bir gün yetkilinin kardeşi olan ve bu tür işlerde öne çıkan A.... bana geldi ve
" ...... abimin selamı var, bu iznin çıkması için diğer yetkililere para vermesi gerektiğini, bunun için kendisine 1.5 milyon dolar vermemiz gerektiğini" söyledi.
ŞOK olmuştuk..
Bunun rüşvet anlamına geldiğini ve bizim bu anlama gelecek bir ödeme yapmamızın mümkün olmadığını, bunu Alman firmasına izah edemeyeceğimizi, ancak bize yer gösterirlerse, bu ülkenin çocukları için bir okul yapabileceğimizi söyledik. Yanımızdan ayrıldı.
Bu arada biz de Alman firması ile temas ederek, ülkemiz çocukları için hediye olarak bir okul yapıp yapamayacaklarını sorduk.
"Elbette yaparız, eğitim çok önemli" dediler
Bir süre sonra yetkilinin kardeşi A.... yine geldi..
" ...... Abisinin okul teklifini uygun görmediğini, 1.5 milyon dolar vermezsek kendisinin konuyu onay için kurula götürmeyeceğini ve bu işi unutmamızı" söyledi...
Tekrar Alman firmasına konuştuk ve utana sıkıla, okul yerine, 1.5 milyon dolar nakit istendiğini söyledik.
Alman firması ise bunun rüşvet olduğunu, rüşvetin ise kendi ülkelerinde suç olduğunu, bunu yaparlarsa hapse gireceklerini söyleyerek talebi reddettiler...
Devletimiz adına çok mahcup olmuştuk. Yerin dibine girmiştik. Hem proje gerçekleşmeyecekti, hem devlet yeni bir okuldan olacaktı, hem halk ucuz elektrikten mahrum olacaktı, hem Belediyeler çöpten para kazanamayacaktı, hem devlet ileride modern bir tesisin sahibi olamayacaktı, hem de ülkemiz çöp sorunundan kurtulamayacaktı...
İçimiz yanmıştı, kahrolmuştuk, ama yapacak birşey yoktu.
1.5 milyon dolarlık rüşveti bizden alamadılar diye böylesine dev bir yatırımı ve çok yararlı bir projeyi sabote ettiler. Onları hiç affetmedim ve affetmeyeceğim.."
KAHROLDUM!
Bu samimi ifşaatı dinleyip de kahrolmamak olası mı?
Böyle aç gözlü, doyumsuz, utanmaz, arlanmaz insanların, bulunmaz hint kumaşıymış gibi, 20 yıldır en yetkili yerlerde bulunması nasıl bir iştir?
Gün gelecek, hasbelkader bulundukları yerden indiklerinde bunların hep araştırılacağını, şimdi konuşmayan insanların o zaman korkusuzca ifade vereceklerini, sahip oldukları astronomik zenginliğin ve korkunç mal mülk varlığının bir maaşla nasıl elde edildiğinin sorgulanacağını hiç mi düşünmüyorlar?
Bunların, ailelerinin ve yakın çevrelerinin son 20 yıldaki para ve mal varlıklarındaki korkunç artışın kaynağını sorgulayacak bir devlet kurumu yok mu?
Bu türden ahlaksız tekliflere maruz kalan, reddeden veya işlerinin yürümesi için boyun eğmek zorunda kalan herkesi, konuşmaya davet ediyorum.
Kendileri, çocukları, torunları için, bu halk, bu devlet için bu cesareti göstermelidirler.
Unutmayın.
BİR ÜLKEDE NAMUSLULAR DA EN AZ NAMUSSUZLAR KADAR CESUR OLMAZSA O ÜLKE BATAR
Sırada VARAN 9 VAR...BEKLEYİN
***
DÜZELTME
Dün yayınladığım, Şirketler Mukayitliğinden temin edilen GRAND PLUS SİGORTA şirketi ile ilgili belgelerde, şirket direktörü olarak görülen Pembe Çınar, söz konusu şirkette müdür/direktör olarak 3 ay çalıştığını, ancak düzeni beğenmediği için 3 ay sonra istifa edip ayrıldığını, bunu da para kambiyo ve şirketler mukayitliğine bildirdiğini, buna karşın bir süre adının kayıtlardan silinmediğini, ancak onları şikayet edeceğini söyleyince istifasının gerekli yerlere bildirildiğini bir gazeteci dostum aracılığıyla bana bildirmiştir.
Ayrıca eşi de telefon ederek bu durumu teyit etmiştir.
Durumu ilgililerin ve kamuoyunun bilgisine getirmeyi, gazetecilik etiği açısından gerekli görüyorum.



