5gvirusnews Haber Merkezi Manisa / 12 Aralık 2020
Bu soru işreti GETAT Sertifikalı Genel Cerrahi Uzmanı aynı zamanda Manisa’daki Yurttaş Şifa Merkezi’nin kurucusu Dr. Muzaffer Yurttaş bir yazısı ile öğrendik.
Yazısında kullandığı resim ise 15. Yüzyıla aitti. Ortada ki kişinin altında AVICENA, solunda GALENVS, sağında ise HPOCRATES yazıyordu. Özellikle oradaki kişiyi Türkiye’de 100 kişiye soralım 1 kişi bile İbn-i Sina olduğunu söylemeyebilir. Resmi araştırdım, Türkiye sayfalarında 3 adet, İngilizce aramalarda ise binlerce üstelik daha önce görmediğimiz daha bir çok bilgi ve gravür ile karşılaştım.
Bill Gates gibilerinin kontrolünde olan DSÖ’nün peşinden gidenlere ders olsun.
İşte Dr. Muzaffer Yurttaş’ın o kıskanılacak yazısı;
Hipokrat, “tıbbın babası” olarak bilinir, ama 15. yüzyılda Avrupa'da yapılmış olan bu gravürde, İbn-i Sina ortada başında taç ile, sol tarafında Hipokrat, sağ tarafında Galen yer almak üzere hekimlerin hükümdarı olarak gösterilmiş.
“İlim ve sanat değerinin bilinmediği yerden göç eder” diyor İbn-i Sina. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü'ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi't-Tıb'dır (Tıbbın Kanunu). Bu iki eser Orta Çağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain'de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.
Peki bizim tıp fakültelerimizde, -İbn-i Sina ne kadar anlatılır?
-Ne kadar onun eserlerinden bahsedilir?
Cevap -“hemen hemen hiç”.
Ne acı bir durum değil mi?
Şifa kaynakları bitkiler bizde, kaplıcalar bizde, güneş ve toprağın en verimlisi bizde ancak biz Batı hayranlığına devam ediyoruz. Köklerimize dönmemiz gerekiyor. 6 yıl tıp eğitimi içinde Tıbbı Nebevi’den bahsedilmiyor. Öğrenciler Tıbbı Nebevi ve Geleneksel Tıp konusunda ne bir makale, ne bir kitap okumadan mezun olmaktalar. Fakülteden mezun olurken yapılan yemine Hippokrat Yemini deniliyor. Batı Tıbbı’nın yanında Doğu Tıbbı, Tıbbı Nebevi de öğretilmelidir. Hipokrat ve Galen’in yanında İbn-i Sina, Merkez Efendi gibi bizim değerlerimiz de öğretilmelidir.
Özümüze ve kendimize dönmeliyiz. Batı ve Doğu’nun analizini yaparak insanlığın hizmetine sunmalıyız. Batı’nın ilaç deposu ve tıbbi cihaz çöplüğü olmaktan kurtulmamız gerekiyor. Sağlıkta israf en aza indirilmelidir. Batı’da kupaterapi, Akupunktur, Hirudoterapi – Sülük tedavisi uygulanıyor artık. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından Tamamlayıcı Tıp Hizmetleri Daire Başkanlığının kurulması ve yönetmeliklerin yayınlanması ülkemiz tıbbı açısından sevindirici ve ümit verici gelişmelerdir. İlim ehline düşen araştırmak ve gizli hazineleri ortaya çıkarmaktır.
Anadolu’da 12.000 çeşit şifalı bitki bulunmaktadır. Bunun 4.000 tanesi ülkemizde endemik olarak yetişiyor. Yani bu bitkiler sadece Anadolu’da yetişmektedir. Bu kadar şifa dolu bir ülkenin insanları olarak bunlardan yeteri kadar yararlanabiliyor muyuz? Hayır bunların % 1 inden ancak yararlanıyoruz. Zeytinyağı, üzüm, brokoli, çörekotu, çay ülkemizde bol miktarda bulunmaktadır. Biz bunları tüketmek yerine nebati yağlara, kahveye, kolaya, cipse yöneliyoruz. Ülkemizde kişi başı 3 litre zeytinyağı tüketilirken, Yunanistan yıllık kişi başı 20 litre tüketiyor. Biz 250 gram üzüm yerken Avrupalı 1500 gramın üzerinde üzüm yemektedir.
Özümüze dönmeli, kendimize gelmeliyiz. Kendi kültür ve tarihimizde var olan güzellikleri yeniden keşfetmeliyiz. İki kişi birbirinden ayrılırken, “Allah’a emanet ol” yerine, “kendine iyi bak” diyoruz ya, maalesef kendimize ve içimize bakmayı da bilmiyor ve beceremiyoruz.
Ülkemizde gün gelecek sağlıklı yaşamla ilgili daha çok kurum oluşacak. Her üniversite bünyesinde Tamamlayıcı Tıp Hizmetleri bölümleri kurulacak, Tıbbı Nebevi fakültelerimizde ders olarak okutulacak ve ülkemiz kendi ilacını kendi şifalı bitkilerinden elde edecek aşamaya gelecek. Ben bunlara gönülden inanıyorum. Sağlık ve şifa diliyorum.
Teşekkürler Muzaffer abim.