Öne Çıkanlar KKTC ABD PCR CIA COVID19

HEPİMİZ ÇIPLAK (2. BÖLÜM)

Yazan Muammer KARABULUT

Küresel güçlerin dünya hakimiyeti için olmazsa olmaz noktalarından birisi durumuna gelen Kıbrıs da 2. Dünya Savaşının devam ettiği 1940’lı yıllarında, İsrail devletinin kuruluşuna giden yolda her açıdan karşı karşıya gelir.

Bugünkü İsrail’in kuzeyinde, Akdeniz’e kıyısı bulunan, “Akkâ ele geçirildikten sonra, Filistin koşulsuz olarak Türk yönetimine verilmeli midir, yoksa daha iyi bir yönetim sistemine yol açacak kimi devrimler mi yapılmalıdır?” sorusu, İngiliz basını aracılığı kamuoyuna servis edilirken, Filistin’in Yahudilere, “geri verilmesi” konusunda bir kampanya da yürütülüyordu.(*) 

(*) Sokolow, History of Zionism (Ziyonizmin Tarihi), C. I, bölüm XIX vd.; ayr. bkz. Times gazetesi, Londra, 9. 3. 1840 ve 17. 8. 1840; Globe gazetesi, 31.6. 1840.

KİRALIK KIBRIS’TAN İŞGAL EDİLEN KIBRIS’A

Ne yazık ki İngilizler, Kıbrıs Antlaşmasının 8 Temmuz 1878’de kamuoyuna duyurusu yapıldıktan hemen sonra, Lord John Hay komutasındaki bir İngiliz filosu Larnaka limanından adaya girerek 11 Temmuz’da resmen yönetimi devraldı.

Bu devir ile birlikte İngilizlerin 1840 yılında yapmak istedikleri Kıbrıs işgalinin nedeni, Siyonizmin amaçlarından değişik olmadığı da anlaşılıyordu. İngiltere, Kıbrıs’la Akkâ’yı işgal ederse, Yahudilerin Filistin’e götürüleceklerine ve “İncildeki gerçeğin Kutsal Topraklara döneceğine” inanıyorlardı. Disraeli, İngiltere Kıbrıs’ı alırsa, ergeç Filistin’le Suriye’nin de İngiliz etkisi altına gireceğini umut ediyordu.

Tüm bu gelişmelerden sonra İngiltere’ye karşı savaşan Osmanlı’nın devamı olan Türkiye Cumhuriyeti devleti,   26 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Antlaşması ile İngiltere’nin Kıbrıs’ta yarattığı bu olup bittiyi kabullenmek zorunda kaldı.

Ve Lozan’daki Kıbrıs’ı hiç tartışmadık!

Lozan Antlaşması’nın Kıbrıs ile ilgili maddesinde;

Madde 20 — Türkiye, Britanya Hükümetince Kıbrıs’ın 5 Kasım 1914’te açıklanan ilhakını tanıdığını bildirir.

Madde 21 — 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs Adasında yerleşmiş olan Türk uyrukları, yerel yasanın belirlediği koşullara göre, İngiltere uyrukluğuna geçecek ve böylece Türk uyrukluğunu yitireceklerdir. Bununla birlikte, bu Türkler, isterlerse, bu Andlaşmanın yürürlüğe konulmasından bağlayarak iki yıllık bir süre içinde, Türk uyrukluğunu seçebileceklerdir. Bu durumda, seçme haklarını kullandıkları günü izleyen on iki ay içinde Kıbrıs Adasından ayrılmak zorunda kalacaklardır.

İşbu Antlaşmanın yürürlüğe konulması günü Kıbrıs Adasında yerleşmiş bulunup da, yerel yasanın belirlediği koşullara uyularak yapılan işlem üzerine, o gün İngiltere uyruklusunu edinmiş ya da edinmek üzere bulunmuş olan Türk uyrukları da bu nedenle Türk uyrukluğunu yitireceklerdir.

Şurası da kararlaştırılmıştır ki, Kıbrıs Hükümeti, Türkiye Hükümetinin izni olmaksızın Türk uyrukluğundan başka bir uyrukluğu edinmiş olan kimselere İngiltere uyrukluğu tanımayı reddetmek yetkisine sahip olacaktır.

İngiltere Lozan anlaşmasında ki Kıbrıs ile ilgili maddeleri de koyduktan sonra  adayı tam anlamıyla bir savaş üssü haline getirmiştir. Adanın dört bir yanında, “48 farklı istihbarat istasyonu” açarak, bu istasyonlar sayesinde Türkiye, Kuzey Afrika, Akdeniz’in bütünü, Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasını izlemeye ve dinlemeye başladı.

Bu noktalarda İngiltere, Fransa ve İtalya işbirliği ile  Doğu Akdeniz’de EMSIB adı verilen, “Eastern Mediterranean Special Intelligence Bureau/Doğu Akdeniz Özel İstihbarat Bürosu” da faaliyet gösterir.

Kıbrıs’ın askeri bir üs haline gelirken, ada da varlığı istenmeyen yalnızca Türk Silahlı Kuvvetleridir. Onu da Annan Planı çerçevesinde başlatılan müzakere sürecinde gündeme gelir. Adadan Türk askerinin varlığı derhal ve şartsız olarak çekilecektir. Buna göre adada İngiltere'nin yaklaşık 10.000 askeri mevcudiyetini koruyacak, İngiliz üslerinde konuşlanmış durumda olan Amerikan istihbarat birimleri ve özel deniz piyadeleri de yerlerinden ayrılmayacaklardır. (Devam Edecek)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Yilmaz 12 saat önce

Vay be yeni duydum

Avatar
Feride 12 saat önce

Halkın yarıdan fazlası yemek ve dizi izlediği bir toplumda herşey olur. Eli vubukkular bunlar tarişamaz