Öne Çıkanlar DSÖ Elektrokmanyatik Şehzadeler Belediyemiz İznik Deprem

KARANTİNALARIN HEDEFİ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZ..

Bir anahtar soru;

virüsler, bu güne kadar inanılan öğretilerden gerçekten tamamen farklı ise, görünür viral bulaşmaları veya viral enfeksiyonları nasıl açıklayabiliriz?

Pek çok insan, hasta olan diğer insanların yanında olduktan hemen sonra, hasta olmayı deneyimlemiştir.

Peki; asıl mesele nasıl?

Olası cevap; alıcının bünyesinin enfeksiyon noktasında, açılmasıdır.

Kişi hastalanacağı için endişe duyarsa, (korku, bağışıklık sistemini düşürür) ve bilinçsizce bu düşünceyle, hasta kişiyle bir tür duygusal sürüklenme yani frekans eşleşmesi geliştirir ...

Her şey enerjidir.

"h e r f r e k a n s b i r

a n a h t a r d ı r"

Açar, kapatır.

Diğer olası nedenler arasında toksit beslenme, çevresel toksitlere maruz kalma, zihinsel nedenler, duygusal nedenler, detoksifikasyon sayılabilir.

Tüm bu nedenlerden biri veya birkaçının çatışma şoku, her bireyi hastalığa açık hale getirir.

Önce şu anlaşılmalı, "vücut hastalığa yakalanmaz,

"v ü c u t h a s t a l ı ğ ı

y ak a l a r" bize bulaşmak üzere olan kötü mikroplarla değil, zihinsel ve duygusal durumumuzla, bağışıklık sistemimizle, mikrobiyomumuzla ve duyarlılığımızla ilgilidir…

Güçlü bir mikrobiyota'ya sahipsek, hastalıklarla dolu bir sıvının içine batıp çıksak h a s t a l a n m a y ı z! ...

Güçlü bir mikrobiyota'ya sahipsek, "sözde" bulaşıcı herhangi bir hastalığa sahip kişinin, korunmasız yanında kalsak,

h a s t a l a n m a y ı z!

Şöyle ki, mikrobiyota vücudumuzun iç ekosistemidir. Onsekiz yerde mikrobiyota bulunur. Bağırsaklar, bakterilerin en fazla olduğu yerdir.

Bağırsak mikrobiyotası, ana rahminde gelişir.

Hamilelikte, bakteriler anneden bebeğe, geçmeye başlar.

Normal doğum sırasında, bebek anneden bakteri almaya devam eder. Normal doğum kanalından doğan bebekler, bağışıklık aşılamasıyla hayata gelmiş olurlar. Bu durum, emzirme ile gelişmeye devam eder.

Sezaryen ile doğan ve anne sütüyle beslenmeyen veya anne sütüyle yetersiz beslenen bebekler, mikrobiyomla ilgili birçok dezavantajlar taşır.

Normal doğum ile doğan ve anne sütünü yeterli alan bebekler, daha güçlüdürler.

Güçlü bağışıklık açısından diğerlerinden, şanslıdırlar.

Mikrobiyota; (mikroorganizma topluluğu) 100 trilyon kadar bakteri toplulugu, ağırlıkları vücut ağırlığının yaklaşık %2.3 kadarını oluşturur. Sayıları, kendi hücrelerimizin sayısından 10 kat daha fazladır.

Mikrobiyomdaki gen sayısı ise, insan genomundaki gen sayısından yüz elli kat fazla. Hücrelerimizden ve genlerimizden fazla bakteri hücresi ve geni bulunduğunu söyleyebiliriz. Aslında %10 insan, %90 bakteri yapısındayız denilebilir.

Bu, mikroplar topluluğu, vücudun işlevlerini sürdürülmesi için büyük öneme sahiptir.

Mikrobiyota; gıdaların sindirimi, güçlü bağışıklık, bazı vitaminlerin üretimi, hormonların üretimi, bağırsak sağlığı, inflamasyonun ve enfeksiyonun önlenmesi, beynin elektrik sistemi gibi, daha bir çok farklı vücut aktivitesinden sorumludur.

Mikrobiyota'nın bozulması, dört alan üzerine etki eder.

Sindirimin bozukluğu

Bağışıklığın zayıflaması

Hastalıkların kronikleşmesi

Davranış bozuklukları

Mikrobiyota bakterileri bizim yediklerimizden beslenirler. O nedenle bu bakterilerin hayatta kalması ve çoğalması için uygun besinleri (prebiyotik) ve (alkali) beslenmemiz gerekir.

Bağırsak bakterileri açlık ve tokluk hissini, metabolik aktiviteleriyle etkilerler . Mikrobiyota'nın çeşitliliği ve sağlığı beslenme tarzımızla ilişkilidir.

Besin kaynaklarımız ve gıdalarımız ne kadar çeşitli, "doğal" ise bağırsakta bakteriler o ölçüde çeşitlilik ve güç kazanır.

Ayrıca; doğal, probiyotik, lifli, alkali beslenme; trigliserit seviyeleri, kalp, damar sağlığı ve metabolik sendromları ortadan kaldırır.

Bağırsak duvarının, diğer yanında immün sistem hücreleri bulunur. Bağışıklık sisteminin yaklaşık %80'i bağırsakta bulunur. Otoimmün hastalıklar yani, (bağışıklık sisteminin kendi kendine saldırması) mikrobiyota'nın bozulması, sonuçu, gastrointestinal problemlerle ilişkilidir.

Bağışıklık sistemi; (immün sistem) doğumdan itibaren vücudumuza yerleşen mikroorganizmalar, adaptif immünitemizi oluşturmuştur.

Adaptif immünite, bağışıklık sisteminin mikroplarla ilk karşılaşmada onlara nasıl yanıt verileceğini "doğuştan" bilen bölümüdür.

Nörobilim; beyin ve davranışlar, mikrobiyomumuz ne kadar güçlü ise, seretonin ve daha birçok nöro-kimyasal madde seviyeleri o kadar yüksektir. Nöro-kimyasal dengesizlik, depresyon, duygu durum bozuklukları, beyin ve vücut demansı, uyku bozuklukları vb. gibi sorumludur.

Bağırsaktan giden sinirler aracılığıyla gönderilen nöral sinyaller, duyu reseptörlerini değiştirir. Kendimizi kötü hissetmemize neden olan toksinler üretir yâda iyi hissetmemize neden olan kimyasal ödül molekülleri beynimizi etkiler.

Bu nedenle, bağırsaklara ikinci beyin denir.

Hastalıkların kronikleşmesi; bağırsak mikrobiyotasındaki çeşitliliğin azalması ve zayıflamasıyla gerçekleşir.

Bu, özetten anlaşılması gereken tek şey "doğru, doğal" beslenme ile mikrobiyota çeşitliliğini güçlendirmektir.

Ayrıca, EMF'ler, elektrifikasyon, petrol sentetik ilaçları ve aşılar gibi dış etkenlerden korunmak, kanı oksijenlendirecek, ciğerleri açacak dolayısı ile kalp, damar "dolaşım sistemi" ve "kas, iskelet" sağlığını koruyacak, bağışıklık güçlendirecek bir egzersizi rutin hale getirmek.

Korku ve endişe veren, frekansınızı düşüren, dolayısı ile bağışıklığınızı etkileyen, duygusal ve çevresel etkenlerden kurtulmak, sentetik olan her gıda, her ilaç, vb. benzer her şeyin yaratılışına uygun olmadığını, organik bir yarattık olduğunuzu hatırlamak ve kabul etmek.

Vücutta var olan her mineral, element, madde toprakta olanla, aynıdır.

Gerçeğinizi hatırlamak, neye ihtiyacınız olup olmadığını çözmenize, anlamanıza yardımcı olur.

Sizi; Transhumanizm'e taşımaz fakat! daha sağlıklı, daha uzun ömürlü, daha mutlu yapar! ..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
hacı ali özhan 3 yıl önce

çok ufuk açıcı bir yazı olmuş elinize sağlık

Avatar
simge 3 yıl önce

Allah razı olsun çok önemli bilgiler