Öne Çıkanlar DSÖ mRNA Refik Şevket İNCE Çin İsmail Haniye

MASERYA OVASI

Yazan Mustafa DÖNMEZ

Ada’nın tahıl ambarıdır. 20 Temmuz harekâtı başladığında bu bölgeler kademe kademe ele geçirildiğinde Rumlar bu bölgeden kaçarken ovayı sulamak için açılmış su kuyularını zehirlemişler, kirletmişler ve su motorlarının tamamını işe yaramaz hale getirmişlerdi.

2. harekatta Miamilya isimli eski Rum köyü ve sanayi bölgesinde çatışmalar sürerken Kanlıdere yamacında iki ilginç olay oluyor. Birincisi, Türk askeri daha ilk gününde sanayi bölgesini o kadar hızlı bir şekilde ele geçiriyor ve ilerlemeye devam ediyor ki kendi uçaklarımız tarafından o anda orada olamayacakları düşüncesiyle hızla ilerleyen askerlerimiz makineli tüfekle taranmışlardı. Öte yandan, ilerleyen askerlerimize Rumlar havan ateşi açıyorlardı. İki ateş arasında kalan birliğimiz hız kesmeden ağır kayıplar vererek ilerliyordu. Atğm. Mehmet Özel, Er Mehmet Haspolat aracın üzerine monteli 106 mm.’lik geri tepmesiz topla ilerlerken aracın yakıt deposuna isabet eden bir mermiyle yanarak şehit düşüyorlardı. İkinci olay; Türk birliği ilerlerken, Rumlar geri çekildikleri yerleri mayınlıyorlardı. Yaya Piyade zayiat vermeye başladığında, Kıbrıs Türkü Hüseyin isimli 50 yaşlarında ki mücahit, askerlere siz daha çok gençsiniz benim izimden gelin demesi ve ileri atılması harp ceridesinde kayıtlıdır.

ONLARI UNUTANLARA

Abdülhamit’in kurduğu Harp Okulunda söylenen marş;

‘Ey gaflet ve delalet ve hatta hıyanet içerisinde olanlar, Göklerden gelen bir ses ne diyor dinle’ diye başlardı.

Cumhuriyet kurulduktan sonra Selanik’ten Ankara’ya taşınan Harp okulu marşı; Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız, tufanları gösteren tarihlerin yadıyız, Kanla irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti, Cehennemler kudursa ölmez nigah banıyız…

Ümmetçiler, etnik milliyetçiler, ayrılıkçılar bu sözleri hiç sevmediler. Oysa bu ses, asırlardır, ‘Türk gibi kuvvetli’ sözünü tüm dünyaya ezberleten sestir. Bu ses savaş meydanlarının korkusuz kahramanlarının sesidir. Bu ses, Mehmetçiğin, Türk Milletinin sesidir.

Beşparmak dağlarında, Fotta’da, Dikoma’larda, Sıhari’de, Vuno’da atalarımızın akıttığı kanlar, yaşam boyu geçmeyen yaraları unutuldu, unutturuldu. Şehit düşen bir askerin not defterinden çıkan sözler;

‘‘Allahım bize güç ver, sabır ver bu cehennemin içinde, Ver ki kırılmasın, bükülmesin bu ayaklarımız, taşısın bizleri. Başımız hep dik kalsın düşmana karşı. Yaşam nefesi devam etsin, sonlanmasın. Anavatanda bıraktıklarımıza, analarımıza, babalarımıza, eşlerimize, evlatlarımıza, bacılarımıza kavuşalım’’

Geçmişini iyi bilenler, geleceklerini daha iyi anlarlar. Kıbrıs Adasında Türklere yönelik katliamlar, 21 ayrı yerde toplu mezarlarda ortaya çıktı. Çoluk çocuk yaşlı öbek halinde gömülmüşler. BM barış gücü bulunan toplu mezarları raporlarına geçirmiş tüm dünyaya belgeleri, fotoğrafları gönderilmiş. Topraklarını terk etmeyenlerin, vahşete direnenlerin hikayesidir bunlar. Ne ilginçtir ne okullarda okutulur, nede görsel medyada filmleri yapılır. Neden yapılmaz sorusuna, Türk Milletini yönetenlerin cevabı daha da ilginçtir. ‘Dostluğa helal gelmesin’

KIBRIS TOPRAKLARINI CHABAD’A KARIŞ KARIŞ SATANLAR

EOKA dönemini, Kanlı Noel’i, 1963 hadiselerini yaşayan, yıllarca mücahitlik yaparak, gündüzleri işlerinde, gecelerini cephede mücadele eden eski kuşak Türkler. O günlerde hangi Kıbrıs Türkünün kapısını çalsanız mutlaka o evde birkaç şehide veya gaziye rastlardınız. Binlerce şehit kanıyla sulanmış bu toprakların bugün nasıl oluyor da binlerce dönümü Siyonistlere satılıyor. Akıl alır gibi değil.

Binlerce Kıbrıs Türkü bu topraklar uğruna şehit olmamış mıydı? Bebesi, çocuğu, kadını ve yaşlısı ile bir toplum bugüne gelene kadar acılara nasıl dayanmış, nasıl direnmişti? Onların geçmişte yaşadıkları acı dolu günler her dakikasıyla birer kahramanlık destanı değil miydi? Burada da bir İstiklal savaşı yaşanmamış mıydı?

Ya siyasilere ne demeli? Biz Ada’nın fazlasını aldık bir kısmını Rumlara verebiliriz diyenleri? Siyasi pazarlık masasına toprak vermek için oturmak isteyenleri? O verebiliriz dedikleri toprakların Osmanlı Vakıflarına ait olduklarını bilmemeleri? Eğer bilerek söylemişler ise, vatan topraklarını terk edenlerin cezası kanunlarda çok açık yazılıdır.

Kıbrıs Türk Devleti, (Bugün artık bu isimle anılmalıdır) üzerine oynanan oyunları yazmak elbette bir kitabın sayfalarını doldurur. Harp Okulunda aynı sıraları paylaştığım Hamis isimli Kıbrıs Türkü vardı. Ailesinden o kadar çok kayıp vardı ki ne zaman o geçmiş günleri anlatmaya başlasa gözleri dolar sözlerinin sonunu getiremezdi. Subay çıktığı güne kadarda sanki genlerine işlemiş, ızdırabı dinmemişti.

Yıllardır bu konuda yazarım, dikkat çekmek istediğim nokta; Vatan sağ olsun diyerek kınalı kuzuları, evlatlarının dökülen kanlarını bu topraklara helal eden, dünyada eşi benzeri bulunmayan Türk Anasının, Annelerimizin, Babalarımızın, bugün babalar gibi toprak satanlara nasıl baktıkları? Onların bu konularda ki kahredici sözleri neden duyulmaz?

Yüreği vatan sevgisiyle çarpan, çoşkulu, heyecanlı, ölüme meydan okuyan yedi gözüpek ve kararlı adamın; isimlerini, üniformalarını, mesleki kıdemlerini ve sevgi dolu yürek bağlarını geride bırakıp, maske isimler, maske mesleklerle, bir meçhule gönüllü olan TMT’nin ilk üyelerinin haklarını nasıl ödeyeceksiniz? Onlar bu fedakarlığı doymak bilmez iştahlarınız için mi yaptılar?

Devlet memurluğu yaparken akçeli işlere girenlere, makam ve mevki elde etmek veya onları korumak için mücadele verenlere ne demeli?

Sizlerin bu yaptıklarını, ömürlerini Türk davasına adamış Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş görse ve duysa idi ne derdiler? Hiç düşündünüz mü?

Kıbrıs Barış Harekatı'na katılan ve ele geçirdiği topraklara adını veren Muzaffer Tekin’e, itibarsızlaştırmak maksadıyla yüzlerce asılsız haberleri yapanlar, iftira atarak "Ergenekon Davası’nda’’ 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 117 yıl 10 ay hapis cezasına çarptıran, cezaevinde hücrede 7 yıl yatıran irade kimdir?

Bu toprakları satanlar veya fazlasını aldık, veririz diyenler o acıları yaşamayanlardır. Sahi, Toprak verebiliriz diyen siyasilerin bu cesareti nereden geliyor olabilir? Düşünülmesi gereken en yakıcı sorudur, sorundur…

Bugün Kıbrıs’ı, Kıbrıslıları çok iyi bilen bir arkadaşıma Kıbrıs’taki son gelişmeleri sordum. Cevabı bana çok ilginç geldi? Siz ne düşünürsünüz?

“Türk Devleti kendi vatandaşını korumaktan vazgeçmiş”

Belki de bugün Kıbrıs’ta olanların özeti budur…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Göksu Acar 7 ay önce

Sizler gibi tek bağlılığı Türk Milleti ve devleti olan insanların elini öpüyorum. Ayağınıza taş değmesin.