Öne Çıkanlar Hazar Türkleri UNIVERSAL BASIC INCOME COVID19 Aseem Malhotra İsrail

FAZ 3 ÇALIŞMASI, “AŞININ” KENDİSİ DEĞİL!

5gvirusnews Av. Gökçe VENEDİK ER röportajı / 30 Ağustos 2023

DSÖ,11 Mart 2020 tarihinde ilan ettiği “pandemi” sonrasında, aşırı tedbirler ve tedbirlerin getirdiği esaretten kurtuluş için gösterilen LNP teknolojisi ile var edilen mRNA sıvıları hayatımıza girdi. Adı gen terapisi, teknolojik sıvı gibi isimlerle anılan mRNA enjeksiyonların başlangıçta Covid-19 salgınından korumayı bir kenara bırakalım açıkça insanların bağışıklık sistemini zayıflattığı ortaya çıktı. İnsanlar zerk edilen sıvılar nedeni ile yan etkiler ve ölümler yaşamaya başladı. Bir an denek olduğumuz unutuldu.  Bunların yanı sıra onama formunda, “dava açılmaz” gibi hukuki olmayan bir ifade ile karşılaşıldı. Halbuki Almanya’da davalar açılmaya başlamış, Avustralya Senatosu Araştırma Komisyonu kurarak mRNA üreticilerini sorgulamaktaydı. Türkiye’de ise yüz binleri bulan yan etki ve binlerce ölümün varlığından bahsedilmesine rağmen henüz açılan bir dava yoktu. İşte bu davaların açılıp açılmayacağını hukuki olarak Ankara Barosu Avukatlarından Gökçe VENEDİK ER’e sorduk. VENEDİK ER, bildiklerimizin aksine bırakın ciddi yan etkileri ve ölümü, komplikasyonun oluşmuş olmasının bile dava açmak için yeterli olacağını söyledi.

İşte Av. Gökçe VENEDİK ER röportajı...

5gvirusnews; Covid-19 virüsüne karşı etkili olduğu iddia edilerek piyasaya sürülen ve zorunlu olarak aşılanma koşulu karşısında bu sıvıların enjekte edildiği kişilerin, vücutlarına sıvı girişi sonrasında beyin kanaması, felç, yüksek tansiyon, kalp ritminde bozukluk, kalp krizi gibi sağlık problemlerinin ortaya çıkması ile ilgili olarak gidilebilecek bir hukuki yol var mıdır?          

Av. Gökçe VENEDİK ER; Öncelikle bu zorunlu tutulan aşılanma işlemine ilişkin sıvının ilaç olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Eğer bilimsel olarak ilaç statüsünde olduğu ortaya konulursa aşılama sonrası meydana gelen sağlık problemlerinin bu maddenin içeriğinden kaynaklı olduğunun tespiti gerekmektedir. Bu da nedensellik bağının ortaya konması ile mümkün olacaktır. Nedensellik bağı ortaya konduğunda hem hukuki hem de cezai sorumluluk söz konusu olacaktır.

Bu sıvıların ilaç olduğunun kabul edilebilmesi için de çalışmaların farmakoloji biliminin araştırma sistemine uygun yürütüldüğünün belirlenmesi gerekir. Basit bir şekilde ifade edecek olursak faz1, faz2 ve faz3 aşamalarının tamamlanıp tamamlanmadığı incelenmelidir. Bu aşamalar hukuka uygun şekilde gerçekleştirilmeksizin yapılan aşılama işlemi insan üzerinde deney suçuna vücut verecektir. Bu sıvının kullanılmasından kaynaklı ortaya çıkan zarar sebebiyle tazminat davaları gündeme gelecektir.

5gvirusnews; Yukarıda verdiğiniz bilgiler kapsamında kullanılan sıvıların acil kullanım onayının olmadığı etik kuruldan izin alınmadığı ve yalnızca FDA’nın izniyle (Sağlık Bakanlığı mevzuatına göre yeterli) kabul edildiği ve bugüne kadarda hiç ruhsat aşamasına dahi gelmeyen bir mRNA sıvısının kabul edilmesi ile ilgili iddialarla ilgili neler söyleyeceksiniz?

Av. Gökçe VENEDİK ER; Şunu söylemek gerekir ki; aşı özelinde bir ilacın kullanılabilmesi için etik kurulunun iznine gerek yoktur. Etik kurulu izni sadece bir araştırma çalışması öncesinde alınması gereken izin türüdür. Bu da yukarıda bahsettiğimiz faz1, faz2 ve faz3 araştırmaları öncesinde alınması gereken bir izindir. Acil kullanım onayı ise daha önce başka bir yerde faz1, faz2 ve faz3 çalışmaları tamamlanmış ve ilaç aşamasına gelmiş kimyasal maddelerin (ilaçların) insan üzerinde denenmesi ile ilgilidir ve bu tedaviye yönelik bir işlemdir. Bir kimyasalın ilaç olarak insan üzerinde denenebilmesi için öncelikle bu kimyasala yönelik gerekli olan yukarıda bahsettiğimiz etik kurulu dahil olmak üzere yetkili kurul ve makamlardan izin alınmış olması gerekir. Bu izin sonrasında ilacın insan dışı deney ortamında (laboratuvar) veya yeterli sayıda hayvan üzerinde deneyinin yapılmış olması şarttır. Yapılan bu çalışmalar sonrasında ulaşılan verilerin varılmak istenen hedefe ulaşmak açısından bunların insan üzerinde de deneme yapılmasını gerekli kılması gerekmektedir. Bu gereklilik yeterli olmayıp elde edilen verilerin insan sağlığı üzerinde öngörülebilir kalıcı ve zararlı bir etki bırakmayacağını göstermelidir. Çin’de 2019 Aralık ayında ortaya çıktığı iddia edilen virüsün aşısının 4-5 aylık bir süre içerisinde bulunduğu ileri sürülerek 2020 yılının Nisan Mayıs aylarında piyasaya sürülmesi dikkate alınırsa yukarıda bahsettiğimiz insan dışı deney ortamında (laboratuvar) ve hayvanlar üzerinde yapılan çalışmaların insan üzerinde denenmesini gerekli kılacak bilimsel verilere ulaşılmasının teknik olarak mümkün olmadığı görülecektir. Bunun mümkün olduğu iddia edilse dahi insan üzerinde yapılacak çalışmalar tedaviye yönelik değil, çalışmanın diğer aşamasına yönelik olup aşılanan kişiler denek statüsünde kabul edilecektir, oysa ki aşılama işlemi yapılırken enjekte edilen sıvıların covid-19 virüsüne karşı bir aşı olduğu iddia edilmiştir. Aslında yapılan işlem faz3 çalışmasıdır.

5gvirusnews; Faz3 çalışması olarak adlandırdığınız işlem hukuka aykırı mıdır?

Av. Gökçe VENEDİK ER; Tabii ki bu haliyle hukuka aykırıdır. Çünkü tıp hukukunun en temel kuralı yapılacak her işlemin basit bir pansuman dahil olmak üzere aydınlatılmış onam çerçevesinde yapılması gerektiğidir. Yapılan tüm işlemlerde ise aydınlatılma ya hiç yapılmamış ya da bunun bir aşı olduğu bilgilendirmesi ile yapılmıştır. Oysaki ortada bilimsel aşamaları tamamlanmış bir çalışma mevcut değildir. Gerek o dönemde gerekse şu anda Biontech firma yetkilileri bu bilimsel aşamanın tamamlanmadığını kabul etmektedir.

5gvirusnews; BioNTech&Pfizer sıvılarının barkodları analizlerinde yan etkileri ve ölüm oranları farklı çıktığı yine kendi personeli için plasebo-boş sıvı ürettiği ortaya çıktı. O zaman, Türkiye acil kullanım onayını hangi üretimine göre verdi?

Av. Gökçe VENEDİK ER; Bu konuyla ilgili olarak firmaların birden çok barkod aldığı bilinmektedir. Bir iddiaya göre 60’ın üzerinde farklı barkodu bulunduğu söylenmektedir. Bu iddianın gerçek olması durumunda ise 60’ın üzerinde farklı aşıdan bahsedilebilecektir. Bakanlığın bu barkodlara sahip ürünlerden hangisini kullandığını açıklamaması aydınlatılmış onam şartının sağlanmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Kaldı ki aydınlatılma yapılmamış olmakla birlikte tek başına onam şartı bile mevcut değildir. Zira bu aşı olduğu iddia edilen sıvıları enjekte alan kişiler bu işleme özgür iradeleri ile değil yetkili makamlarca alınan uçağa binme, işyerine giriş yapma, okulu girme, toplu taşımayı kullanabilme gibi anayasa tarafından güvence altına alınan çalışma hürriyeti, seyahat hürriyeti, eğitim hakkı gibi en temel insan haklarının kullanılmasında zorunlu şart olarak ortaya konması nedeniyle rıza göstermişlerdir. Anayasal haklar bir şarta bağlanarak sınırlandırılmıştır. Daha sade bir ifade ile kişiler çalışabilmek, eğitimlerine devam edebilmek için bu sıvıların enjektesine rıza göstermek zorunda bırakılmışlardır.

Firmalar kendi çalışanlarına plasebo uygulayarak aşıya kendilerinin dahi güvenmediğini ortaya koymuştur. Çalışanlara plasebo uygulandığına dair Avustralya Senatosundaki oturumda Pfizer şirketi devlet stoklarından aşı alınmayacağı gerekçesiyle çalışanlarına özel farklı bir sıvı uyguladıkları iddiasını zımnen kabul etmiştir.

5gvirusnews; Verdiğiniz bilgiler doğrultusunda aşılama yapılan kişilerin dava açma hakkı doğuyor mu?

Av. Gökçe VENEDİK ER; Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bir ilaç için gerekli olan tüm bilimsel aşamalar hukuka uygun şekilde gerçekleştirilmiş olsa dahi bu aşıların insan sağlığında bir zarara yol açması durumunda tazminat davası açma hakkı mevcuttur. Davaların kazanılabilmesi için kişilerin aşı olduğuna dair ve bu aşılamadan sonra yan etkileri görüldüğüne dair belgeleri ortaya koyması gerekecektir. Burada meydana çıkan zararın (yan etkilerin) aşıdan kaynakladığının ispatı mahkemece yapılacak inceleme sonucunda belli olacaktır. Yani kişilerin dava ikame etmeden önce felç, beyne pıhtı atma, kalp krizi gibi komplikasyonların aşıdan kaynakladığını ortaya koymuş olması şart değildir, bu durum mahkeme aşamasında bilirkişilerce tespit edilecektir. Kişilerin bünyelerinde aşıdan sonra komplikasyonlar oluşmuş olması yeterlidir.

5gvirusnews; Covid-19 salgınına karşı, özellikle mRNA sıvılarının koruyuculuğu konusunda değişik oranlarda yapılan açıklamalar sürekli değişti ve insanlar birden fazla bu sıvıları almak zorunda kaldı. Bu da dava konusu olabilir mi?

Av. Gökçe VENEDİK ER; Sadece bu değişiklik bile aşıya ilişkin olarak herhangi bilimsel bir verinin olmadığını ortaya koymaktadır. Örneğin bir kuduz aşısının kaç doz ve hangi zaman aralıklarıyla vurulacağı bellidir.

5gvirusnews; Bu sıvıyı alanlar denek konumunda olduğu için başından itibaren kontrol altında olması gerekiyor. Türkiye’de ise denek için olmazsa olmaz olan bu kontrol durumunun ihmalinden dolayı hala insanlar sessiz. Bu konu, hukuki sürecin başlatılmasının nedenleri arasında olabilir mi?

Av. Gökçe VENEDİK ER; Yukarıda açıkladığımız gibi yapılan bu işlem bir aşılama işlemi olmayıp bilimsel araştırmanın faz3 aşamasını oluşturmaktadır. Söylediğiniz gibi bu kişiler denek konumundadır. Bu kişilerden elde edilecek veriler ile bu sıvıların herhangi bir hastalığa karşı tedavi veya koruma amacıyla kullanılıp kullanılmayacağı ortaya çıkacaktır. Oysaki aşı uygulanan hiç kimse takip altına alınmamış, aşılardan sonraki süreçte yan etkiler konusunda inceleme yapılmaya devam edilmemiş, milyonlarca kişi üzerinde denenmesine rağmen faz3 aşaması mevzuata uygun biçimde sonuçlandırılmamıştır.

5gvirusnews; Bu sıvıları alanların ölse dahi yakınlarının dava açma hakkı olmadığı konusunda yaygın bir kabul var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz.

Av. Gökçe VENEDİK ER; Ölenin mirasçılarının tamamında maddi manevi tazminat davası açma hakkı mevcuttur. Tazminat davalarının açılması halinde milyonları aşan tazminatlar söz konusu olabilecektir. Kaldı ki şu anda Almanya’da yüzlerce kişi tazminat hakkı elde etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilaç satın aldığı firmayla yapmış olduğu sözleşmeye koyduğu iddia edilen şirketin herhangi bir tazmin yükümlülüğü bulunmadığına dair madde ilaçtan zarar gören kişileri bağlamayacak olup, kişiler hem aşıyı zorunlu tutan devlete hem de şirketlere karşı dava açabilirler. Sözleşmedeki söz konusu hüküm devletle şirket arasında ödenecek tazminatın rücu edilmesi ile ilgili olup aşı olan kişileri ilgilendirmez.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Faruk. Y 9 ay önce

Her zaman söylüyorum. 5gvirusnews var

Avatar
Funda 9 ay önce

Yani dava açabiliyoruz. Bugune kadar birbirimizi mı kandırdık. Inanmiyorum yaaa

Avatar
aşı 8 ay önce

babam 3 aşı oldu, haziran 2023 beyin kanaması
* Biontech

* Sinovac

* Turkovac