Öne Çıkanlar Pablo Campra Norveç DSÖ Sarper Altıncık Sapanca

KIBRIS’DA, ENOSİS VE CHABAD İŞBİRLİĞİ

5gvirusnews Cihan ÖRNEK Röportajı / 18 Ocak 2024

Gazze’de soykırım yapan İsrail’in bilinen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile işbirliğinin stratejik hedefinde KKTC’nin  tapulu işgali olduğu anlaşılınca piyango daha öncede Rum radarına takılan Kıbrıslı Türk Avukat Akan KÜRŞAT’a çıktı.

Av.KÜRŞAT’ın kamuoyuna yansıyan suçu; üstelik işbirliği içinde ve/veya ortak olduğu bir Rum avukat ile birlikte KKTC’de 1974 yılında Rumların bıraktığı taşınmazları, çoğunluğu çok bilinen Yahudilere satılmasına aracılık yapmak.  

Tabii ki taşınmazları satan yalnızca KÜRŞAT değil Rumların yaptığı açıklamalara göre aralarında KÜRŞAT ayarında avukat, yatırımcı, inşaat şirketi, müteahhit ve siyasetçiden oluşan 95 kişi daha var. Ama henüz isimleri yok.

Kısacası KÜRŞAT tutuklanmasında fazla görünmese de oyunun içinde oyun var. Yeni sahneye konulan amatör oyunda, Akan KÜRŞAT’ın yüzlerce kez geçiş yaptığı Kıbrıs’ın Güneyinde değil de İtalya’da tutuklanması sahneye konuldu. Zaten Rumlar da ilk galanın Roma’da olmasını itiraf da ettiler.

Burada en önemli hadise, KKTC’de 2008 yılından itibaren faaliyet gösteren  CHABAD’ın(bkz) 2023 yılında deşifre olması ve son yıllarda arttığı gözle görünen inşaatlar ile çok bilinen taşınmaz mal alımlarıydı. Nihayet İsrail’in 7 Ekim 2023 tarihinde başlattığı Gazze’deki işgalle birlikte yaşayan halkı soykırıma tabii tutması, akıllara KKTC’deki taşınmaz mal alımlarının akıbetini sorgulamaya götürdü. Çünkü bu kadar taşınmaz mal alımı ancak örgütlü alınabilirdi. İlk önce gettolaşma sonra da siyasi olarak söz sahibi olmak. Tüm bunların arkasında da 2003 yılından itibaren Güney Rum Yönetiminde örgütlü bulunan CHABAD’ın olması ve bu örgütün KKTC’de açığa çıkması ile Rumlara akıl verenin veya bizzat plan yapanın bu örgüt ve uzantıları olduğunu söylemek hiç de zor değildi.

HIRSIZLARIN KADER BİRLİĞİ

Hırsızların zorunlu beraberliğine; İşgalci İngilizler kiraladıkları(*) topraklarda kendine iki askeri üs inşa ederken karşılığında da Rumlara uydurma tapu dağıtması ve o uydurma tapuların bir kısmını da 1974’deki savaş sonrası Kuzey’de bırakmasının yanına bir de tapulu işgalle yerleşmek isteyen CHABAD organizasyonu eklendi. Kuzeydeki hileli mülklerini kaybeden bazı Rumların yerlerine genellikle Yahudiler tarafından satın alması ve inşaat yapılmasına düne kadar sessiz kaldı. Rumların sessiz kalmasının nedeni ise İsrail-CHABAD ile yapılan açık işbirliği ve/veya paylaşımdan kaynaklanıyordu.   İşbirliği yaşamın doğal akışında kabul edilecek kadar açık durumda ilerlerken, Gazze’de yaşanan insanlık dışı terör saldırısı KKTC’deki CHABAD’ın deşifre olmasını hızlandırdı.

Böylelikle KKTC’deki tapulu işgal planında, taşınmazların üzerine yapılan yatırımların riske girmesi ile Rumlar ve Yahudiler bir anlamda aynı kaderi paylaşmış oldular.

Eğer hırsızların önüne geçmek için söz konusu taşınmazlar üzerinde hak sahibi olunması gibi hukuki bir durum varsa, o zaman sırada KIBRIS’da bu taşınmazların asıl kime ait olduğunun sorgulanması ve sahiplerine iade edilmesi gerekir. Onun için de Türkiye’de Mülhak Vakıflar(**) konusunda tecrübeli isimlerden olan Cihan ÖRNEK ile KIBRIS’daki vakıfların durumunu sorduk.  

5gvirusnews: Kıbrıs’ın %’de kaçı vakıf malı?

Cihan ÖRNEK: Güney Kıbrıs’ın %63 ila %68’i Osmanlı vakıflarına ait mülk arasında yer almaktadır.

5gvirusnews: Vakıf malları ile ilgili dava açılabilir mi?

Cihan ÖRNEK: Kesinlikle açılabilir.

5gvirusnews: Rumlar vakıf malları ile ilgili davalar açabilir mi?

Cihan ÖRNEK: Rum vakfı ise dava açabilir.

5gvirusnews: Kıbrıs’daki vakıf malları ile ilgili bir dava süreci veya bir araştırma oldu mu?

Cihan ÖRNEK: Evet böyle bir çalışma oldu.

Ahmet DAVUTOĞLU’nun başbakanlık yaptığı dönemde Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf HALAÇOĞLU ile birlikte Güney Kıbrıs’taki vakıf malları konusunda dava açılması gerektiği hususunu gündeme getirdik.

Ben de o vakıfların mahkeme kararları mevcuttur. Hatta biz Vakıflar Genel Müdürlüğünün ile nüfus arşivinin bu konuyla ilgili bize açılması ve bize gerekli desteğini sağlanması neticesinde devletten herhangi bir beklentimiz olmadan bir pilot dava açarak bu konunun üzerine ciddi anlamda gitmeye hedefledik.

Fakat DAVUTOĞLU, o dönemde komşularla “sıfır problem” projesinden dolayı olaya sıcak bakmadı.

KKTC’de resmi bir dairenin Bodrumunda, İngilizlerin Kıbrıs’ı terk ederken vakıf mallarına Rumlara hileli bir şekilde bıraktıklarına dair kayıtlar çıktı. Bu kayıtların varlığını biliyorum. Öyle ki bu kayıtları, o dönem Ankara ve İstanbul’dan incelemeye gidenler  bir şekilde araştırmayı sonlandırmadı ki bu kişiler de biliniyor. Yani, örtbas ettiler ve kapattılar.

Yanlış hatırlamıyorsam Loizidu Davası (bkz) olarak bilinen bir Güney Kıbrıslının açtığı mülkiyet davasında mevcut arazi, özünde vakıf arazi olmasına rağmen bunun vakıf arazi olduğu belgeleri mahkemeye çok geç bir şekilde sunuldu ve ahde dava kaybedildi ve Türkiye tazminata mahkum edildi.

5gvirusnews: Vakıf malları ile ilgili KKTC’de görüşme yaptınız mı?

Cihan ÖRNEK: Bundan yaklaşık olarak 12 yıl önce Kıbrıs’a gittiğimde, o dönemin başbakan yardımcısı ve birkaç bakanla görüştüm. Vakıf konusunu gündeme getirdim. Hiçbirisi konuya hakim değildi. Fakat diğer tarafta vakıf mallarını talan ettikleri için üzerine gitmek istemediler.  

Özellikle Mülhak Vakıflar, ulusal ve uluslararası alanda, toplumun birbiriyle eşit haklara sahip üyeleri arasındaki ilişkileri düzenleyen, “özel hukuk” alanında değerlendirilir. Ayrıca, “özel hukuk” ticaret ve devletlerin borçlar hukukunu da kapsar. Kıbrıs’daki taşınmaz malların gerekirse tek tek bu çerçevede ele alınması artık zorunludur. Bilindiği üzere vakıf malları satılmayacağı kaydı olduğu için, Rumların üzerinde ki hileli malların uluslararası alanda hiçbir geçerliliği bulunmamaktadır..  Onlara vakıf belgelerinin yanında tapu belgesi değil İngiliz paçavrasıdır.

Röportaj için Cihan ÖRNEK’e teşekkür ederiz.

Eğer bugün Kıbrıs adasında siyasi olarak Megali İdea (Büyük Ülkü) hedefleri çerçevesinde Kıbrıs Güney Rum Yönetimi,  Kıbrıs'ı Türksüzleştirme politikalarını CHABAD ile sürdürüyorsa ve soykırımcı çocuk katilleri ile işbirliği yapmayı en ağır insanlık suçu olmamsına rağmen meşru sayıyorsa Türkiye bu durumu uluslararası kamuoyunda ifşa etmeli ve ecdatlarının malına geçmişine sahip çıkmalıdır.

(*)Osmanlı İmparatorluğu, Birleşik Krallık'ın isteği üzerine ada 92.799 sterline 4 Haziran 1878 tarihinde imzalanan Kıbrıs Sözleşmesi ile  kiraladı.

(**) Mülhak Vakıf: Türkiye'de 17 Şubat 1926'da TBMM'de kabul edilen ve 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe konulan 743 sayılı kanundur 5737 sayılı Vakıflar Kanununa göre, mülga 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilmiş vakıflara mülhak vakıflar denilir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.