Öne Çıkanlar Meksika şura mRNA BRICS KKTC

VARAN 10

Yazan Sabahattin İSMAİL

-Başlık bana ait değil!

Yenidüzen Gazetesi yazarı Ertuğrul Senova'nın 29 Ağustos 2025'de yayınlanan ve ne yazık ki, hak ettiği değeri görmeyen çok çok önemli bir yazısı....

Büyük yankı yaratacak çok önemli iki dosya üzerinde çalışıyorum.

Bu dosyalar ile ilgili görüşmeler yapıyorum, belgeler topluyorum.

O nedenle bugün sayfama, genç olmasına karşın, hayli yetkin bir gazeteci olan Ertuğrul Senova'nın, 3 ay önce yazdığı, ancak hak ettiği değeri görmediğine inandığım çok önemli yazısını aktarıyorum.

Benim de üstünde durduğum konuları, teşhir ettiğim rüşvet çetesini, çete liderini ve onun Joy Joyunu enfes bir teknikle anlatan Senova'nın bu yazısını mutlaka okuyunuz.

Kanla, canla, inanılmaz özverilerle kurduğumuz devletimizin nasıl bir soygun çetesinin eline düştüğünü ve adeta bir kaz gibi nasıl yolunduğunu görün!

Devlete çöken ihale mafyası+ bürokrat + Siyasilerden oluşan bu rüşvet ve soygun çetesi ile sonuna kadar mücadele edeceğiz..

Kurdukları bu rüşvet ve hırsızlık düzenini teşhir edip yargılanmalarını, hapse girmelerini ve yetim hakkı olan hırsızlık servetlerine el konmasını eninde sonunda sağlayacağız..

Birkaç aylık siyasi ömürleri kaldı, sonrası selamet ve aydınlık...

Kendilerini maaşa bağlayan, rüşvet aldıkları müteahhitleri, ihale baronları, özel avukatları, çantacıları, müsteşarları, şoförleri, kardeşleri, joy joyları ile hesap verecekleri günler yakındır.

Ertuğrul Senova 'nın aşağıdaki çok önemli yazısını bu inançla, bu umutla okuyunuz.

****

29 Ağustos 2025 Yenidüzen Gazetesi

Devlet içinde ‘suç’ örgütü: ‘Usta’ ve çırağın karanlık düzeni

Ertuğrul Senova

Bazı bilgiler vardır, ya resmi makamlarca ya da ismini açıkça beyan eden tanıklarca doğrulatılan bilgiler...

Ve yine bazı bilgiler vardır, birden fazla tanığı mevcuttur ancak bu tanıklar, farklı sebeplerle kimliklerinin açıklanmasını istemezler.

Gazeteci tam da bu noktada, yayın için elde ettiği bilginin, birbirinden bağımsız kaç kişi tarafından dillendirildiğini ve bu bilgilerin kamu için faydasını sorgular.

Bu köşe yazısında yer alan bilgiler, tam da böylesi bir süzgeçten geçmiş durumda.

Sayıları 10’u aşan tanıklar, bizzat yaşayarak tanıklık ettikleri olaylar ve ‘devlet’ içerisinde oluşturulduğu iddia edilen bir suç örgütü.

Elde ettiğim bilgilerin kimler tarafından aktarıldığını açıklamayacağım gibi, konuların odağındaki isimleri de ifşa etmeden bu yazıyı kaleme alacağım.

Çünkü ilk olarak hedefim, bu kirli ağı ifşa etmek.

Olay, 2014 yılında, günümüz iktidarının bileşenlerini oluşturan iki parti arasında ‘göçlerin’ yaşandığı bir süreçte başlıyor.

O dönemde partilerden birinde, başlarda getir – götür, sonrasında da sekreterlik yapan bir isim vardı.

Adını, Hélène de Portes koyalım.

Konudan bağımsız ama 1930’larda Fransa Başbakanı Paul Reynaud’un metresi olan Hélène de Portes, “sır kapısı” olarak anılıyordu. Medyada ve siyasette, onun aracılığıyla en üst makamlara erişim sağlandığına dair bir algı yaratılmıştı.

Oysa bu büyük ölçüde abartıydı: Hükümette resmi rolü yoktu. Ama ilişkisi, güç propagandasının kaynağı haline geldi.

Dönemin tanıkları onu “rahatsız edici bir kadın” olarak tanımlıyordu. Churchill ona “papağan”, De Gaulle ise “hindi” diyordu.

Gerçekte gücü sınırlı olsa da, kamuoyundaki algısı büyüktü. Ama aslında işi götüren Başbakan idi...

Her neyse, fazla uzatmadan tekrar konuya dönelim.

Portes, görevi sırasında partiye göç eden isimlerden biriyle, bir ilişki yaşıyor. Ve bu isim, ana partisine geri dönmeye karar verdiğinde, Portes’i de alıp dönüyor.

O günden itibaren, tanıkların ifadesiyle “yırtık” tavırlarıyla öne çıkan, gizemlerle dolu bir figür haline geliyor.

Nüfusta Kayıt Dairesi’nde kaydı yok

Gizemli diyorum çünkü Nüfus Kayıt Dairesi’nden edindiğim bilgilere göre Portes, Eylül 1976’da Güzelyurt’ta doğmuş görünüyor. Babası ise 1978’de KKTC yurttaşı olmuş.

Ama KKTC’de kütük kaydı yok. Yurttaş değil. Yani resmi kayıtlara göre o, aslında yok.

Göz tanığı: “Kimliğinde Baflı yazıyordu, güneye geçti”

Kaynaklardan biri, Portes’in birçok kez adanın güneyine geçtiğine bizzat tanıklık ettiğini söylüyor.

Hatta kimliğinde, “Baf doğumlu” yazdığını gördüğünü söylüyor.

Edindiğim bilgiye göre, Portes, aynı isimde ölmüş bir kadınla partnerinin aracılığıyla kimlik değiştirmiş.

Kısacası, sahte kimlik…

Bu durum, neden kayıtlarının bulunmadığını açıklıyor.

Neyse...

Portes, yeni partisine geçtikten sonra ‘yırtık’ halini kullanıyor. Sözünü ettiğimiz parti tamamen çıkar ilişkileriyle örgütlenen bir parti.

Portes, önce ortamı kokluyor. Ardından da, kendisinin talebinin, aslında bu partiye yanaşan herkesin talebi olduğunu fark ediyor: Kolay yoldan para ve ‘biriymiş’ gibi hissetmek.

İleriki süreçte ‘imam nikâhı’ kıyacağı bu şahısla olan ilişkisini başlarda saklıyor. Zira adam evli. Ancak ilişki bir noktada patlak veriyor, sızıntılar yaşanıyor.

Portes, bu sızıntılarla birlikte aslında ‘biri’ olma hissini yaşamaya başlıyor. Zira bazı kapılar bu dedikodular sayesinde açılıyor, insanlar ‘biriymiş’ gibi davranmaya başlıyor.

Doğduğu bölgeden, partnerinin yaşadığı bölgeye taşınan Portes, burada partinin kadın kolları örgütüne giriyor.

‘Yırtık’ halini kullanıp, ‘ustam’ diye söz ettiği partneri için destek toplamaya başlıyor.

‘İlişki’ ve ‘güç algısı’

Sızıntı tam da bu noktada başlıyor...

Portes’in yalnızca tek ‘adama’ çalışması, parti içerisinde rahatsızlık yaratsa da, kimse sesini yükseltmiyor, ancak o yükselmeye devam ediyor.

Bu süreçte ‘usta’, partide önemli bir noktaya, Ankara tarafından ‘atanıyor.’

Atama parti içerisinde gerginliğe neden oluyor ancak bu durum Portes’in elini daha da güçlendiriyor. Zira, parti içerisinde yeterince destek görmeyen ‘ustası’ güçlü görünmek için sosyal medyaya yöneliyor, ‘algı’ süreci başlıyor.

Portes, ‘gücünü’ bu süreçte kazanmaya başlıyor.

Partneri, güçlü görünebilmek adına Facebook paylaşımlarının daha fazla beğeni toplaması, yine Facebook üzerinde kendisine ait fotoğrafların paylaşılması talebiyle Portes’e, içerisinde kamu kaynaklarının da dahil olduğu bir ‘açık çek’ sunuyor.

Bu ‘açık çek’ günün sonunda devlet içerisinde bir suç örgütünün doğmasına neden oluyor...

Başlarda, partiye ‘gönül verenlerin’ küçük taleplerini yerine getirerek sosyal medyada ‘like’ kovalayan Portes, zamanla tüm bakanlıkların ‘istihdam’ kotalarını elinde barındıran bir güce sahip oluyor.

Öyle ki, gücünü partizan istihdamdan alarak koltuğunu koruyan pek çok bakan, isyan eder noktaya geliyor. Ancak yaratılan ‘güç algısı’ seslerini çıkarmalarına engel oluyor.

Politika değişikliği: Saklama, açık et

‘Algı’ diyorum çünkü bu ‘metres’ işi bazı kapıları açmaya başladıktan sonra, saklamak yerine açık etmek yönünde bir politika değişikliğine gidiliyor.

Yetmiyor, bazı gazeteci ve kanaat önderleri, isteyerek ya da istemeyerek bu algının bir parçası haline geliyor. Onu, ilişki aracılığıyla siyaset arenasında gücü varmış izlenimi veren bir figür olarak lanse etmeye başlıyor.

“Kamu kaynaklarını dağıtıyor, kimse ses çıkaramıyor” minvalindeki yayınlar, gücüne güç katıyor.

İlişki ve güç algısı yayıldıkça, ‘çıkar’ talebinde bulunan yurttaşlar, özel kalem müdürleri ya da sekreterler üzerinden ‘hedefe’ ulaşmak yerine, doğrudan onun kapısını çalmaya başlıyor.

İtaatkar edinme yöntemi

Daha fazla talep, daha uzun bir liste, daha fazla itaatkar insan…

Portes’in yöntemi basit ama etkili:

- Talepte bulunanı araştır.

- İtaatkâr olduğundan emin ol.

- Talebi gerçekleştir.

- Kendi listene ekle.

- WhatsApp grubuna dahil et.

Emirler...

İtaat, kimi zaman şu emirlerle ölçülüyor:

“Şu fotoğrafı hikâyene koy.”

“Şu gönderiyi duvarında paylaş.”

“Parti aleyhine yorumları ekran görüntüsü al, bana gönder.”

Bu emirler, maaşlı bir sosyal medya takip ekibi tarafından izleniyor, raporlanıyor ve doğrudan Portes’e sunuluyordu.

Örneğin kamuya istihdam talep edilmişse, sözleşmeli ve mevsimlik işçi olarak istihdamı sağlıyor. Bu sayede, itaat etmemesi durumunda ipini çekebiliyor.

Tüm bu emirler, maaşlı şekilde oluşturduğu ‘sosyal medya takip ekibi’ tarafından anlık olarak takip altına alınıyor. Şu beğendi mi, bu yorum yaptı mı, öteki paylaştı mı… Tümü takip ediliyor, raporlanıyor ve bizzat Portes’in önüne seriliyor.

Sözleşmeli öğretmenin birine ayakkabı taşıttı, diğerine ev temizletti

Emirler bununla da sınırlı değil.

Örneğin bir geçici öğretmene ayakkabı taşıtıyor, bir diğerine evinde temizlik yaptırıyor.

Bunlar şaka değil, gerçek.

Dediğim gibi, sadece tek bir kişiden duyduklarımı yazmıyorum.

10 bin sterlin karşılığı yurttaşlık!

Bu arada, iş karşılığı ‘cüzi’ bir ücret almayı da eksik etmiyor.

- Bir yurttaşlığı 10 bin sterline satıyor.

- Yeni bir memurdan maaşının %20’sini “bağış” olarak istiyor.

Tüm bu işleri halledebilmek için hem bürokratlar hem de Bakanlar Kurulu üzerinde etkin bir baskı kuruyor.

Sözünü ettiğim ‘güç algısı’ koca koca bakanları bile titretiyor…

Mesela bir protokolde ya da etkinlikte, nasıl davranacaklarını anlatmak üzere bakanları topluyor, direktifler veriyor. ‘Ustam’ konuştuğunda şöyle alkışla, şunu söylediğinde ayağa kalk gibi…

Tanıklardan birkaçı, son kabine değişikliğinin, Portes’in uzun ısrarları sonucu gerçekleştiğini söylüyor mesela. Görevden alınan bakanın, bu direktiflere uymaması nedeniyle aralarının açıldığını söylüyorlar.

Yazının farklı noktalarında, bu yapının bir ‘suç örgütüne’ dönüştüğünü söylemiştim. Böyle bile dönüştüğünü ifade etmek mümkün ancak, maalesef bunlarla sınırlı değil…

Olaya daha geniş perspektiften baktığınız zaman, tüm bunlara yol açan ismin ‘ustası’ olduğunu anlamamak mümkün değil.

Usta’nın açıklanamayan mal varlığı, safları sıklaştırdı

Tanıkların aktardığına göre ‘usta’ bu güç gösterisiyle koltuğunu korurken, aynı anda kamu kaynaklarını özel şirketlere satarak, kirli ilişkiler kurarak milyonları ‘götürmeye’; maaşıyla satın alabileceğinden çok daha fazla mal sahibi olmaya başladı.

Mal varlığı, ‘açıklanamayacak’ noktaya gelen ‘usta’ çözümü Portes’te buldu.

Önce Portes, ardından da ailesi, son iki yılda yüzlerce dönüm arazi sahibi oldu.

Yetmedi, ‘usta’ bu kez de şoförünü işin içine kattı.

Dubai yatırımları

Ama yine yetmedi…

Portes bu kez de, öldürülen bir iş insanının eşiyle Dubai’yi keşfetti.

Yasadışı yollarla elde edilen parayı, yine yasadışı yollarla Dubai’ye taşıdı ve o isimle birlikte taşınmazlara yatırmaya başladı...

Öyle ki, hakkında devam eden bir yargı süreci mevcut. Bu nedenle, normal şartlarda yurtdışına çıkışının yasaklanması gerekiyor. Ancak ‘ustanın’ parası ada yarısında kalamayacağından sürekli mahkemeye başvurup yurtdışına çıkış izni alıyor ve Türkiye üzerinden Dubai’ye uçuyor...

AKSA ile ilişki

Bu arada yine birden fazla tanığa göre, Türkiye’de de çok sıkı ilişkileri bulunuyor. Örneğin, Kıbrıs’ın kuzeyine çöken AKSA ve İÇKALE isimli şirketle.

Türkiye’ye uçtuğu zaman, AKSA’nın sahibi Kazancı Holding’in ekipleri tarafından karşılanıyor, İÇKALE tarafından da misafir ediliyor.

Özellikle Sayıştay raporlarına yansıyan KIB-TEK’in 6,7 milyon Dolar zarara uğratıldığı ihalesiz yakıt getirtilmesi sürecinde büyük rol üstlendiği ifade ediliyor...

Her şey ‘usta’ için...

“Usta alacağını aldı, bu saatten sonra bize bir şey olmaz”

Bugün geldiğimiz noktada artık yalnızca bireysel çıkar ilişkilerinden söz etmiyoruz.

Devletin en kritik kurumları üzerinde baskı kuran, kamu kaynaklarını yağmalayan ve tanıkların da doğruladığı üzere örgütlü biçimde hareket eden bir yapıdan söz ediyoruz.

Başında ‘usta’, altında ise onun sahadaki uygulayıcısı, yani Portes bulunuyor.

Bu yapı, yasa dışı kararlar, sahte belgeler, usulsüz yurttaşlık satışları, kamu istihdamlarının keyfi dağıtımı ve kara para aklama gibi yöntemlerle kurumsallaştı.

Ve maalesef, bugün de faaliyetlerini sürdürüyor.

Esas işi götüren, görünürdeki paravan değil, ‘usta’nın kendisi.

Portes yalnızca CEO; fakat patron, devlet içinde örgütlenmiş bu karanlık düzenin asıl mimarı.

Son olarak bir tanığın aktardığına göre, Portes’in şu ifadelesiyle yazıyı noktalamak istiyorum: “Usta alacağını aldı, bıraksa bile en üst mertebede bırakacak. Bu saatten sonra bize bir şey olmaz.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Yavuz 7 saat önce

Anasına bak kızını al demişler. Böyle şeylerin partisi yok