Öne Çıkanlar BND Bursa Teleferik Türkiye İlker İpekdal

GIDALARA MikroRNA(*) TRANSFERİ

5gvirusnews Haber Merkezi İstanbul / 13 Aralık 2020

Eski bir atasözü, "Ne yersen osun." Özlü söz olmaya devam ediyor!.. Bugünlerde dikkatli gıda tercihi yapan tüketiciler de tedirgin.

Yine de ya kelimenin tam anlamıyla doğruysa? Ya yiyeceğimizden elde edilen materyal, hücrelerimizin en içteki kontrol merkezlerine girip, temel gen ekspresyonundan sorumluysa ne olur?

Çin Nanjing Üniversitesi'nden Chen-Yu Zhang liderliğindeki bitki-hayvan mikroRNA transferi üzerine yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, soruların hepsi doğru.

MikroRNA'lar, genetik materyalin yapı taşları olan kısa nükleotid (**) dizileridir. MikroRNA'lar proteinleri kodlamasa da, belirli genlerin kodladıkları proteinlere yol açmasını engellerler. 21 gönüllüden alınan kan örnekleri, pirinç, buğday, patates ve lahana gibi ekin bitkilerinden mikroRNA'ların varlığı açısından test edildi.

Cell Research dergisinde yayınlanan sonuçlar, deneklerin kan dolaşımının yaygın olarak yenen bitkilerden yaklaşık 30 farklı mikroRNA içerdiğini gösterdi. Hücre fonksiyonunu da değiştirebilecekleri görülüyor: belirli bir pirinç mikroRNA'sının kan dolaşımından LDL'nin -kötü" kolesterolün uzaklaştırılmasını kontrol eden reseptörlerin aktivitesine bağlandığı ve aktivitesini inhibe ettiği gösterildi. Vitaminler ve mineraller gibi, mikroRNA da gıdalardan elde edilen, daha önce tanınmayan bir fonksiyonel molekülü temsil edebilir.

Bitki mikroRNA'larının insan fizyolojisini kontrol etmede rol oynadığının ortaya çıkması, vücudumuzun son derece entegre ekosistemler olduğu gerçeğini vurguluyor. Zhang, bulguların, bir türdeki genetik değişikliklerin diğerinde değişiklikleri tetiklediği bir süreç olan birlikte evrim anlayışımızı da aydınlatabileceğini söylüyor.

Örneğin sütte bulunan laktozu bebeklikten sonra sindirme kabiliyetimiz sığırları evcilleştirmemizden sonra ortaya çıktı.

-Yetiştirdiğimiz bitkiler bizi de değiştirmiş olabilir mi? Zhang'ın çalışması, doğada hiçbir şeyin tek başına olmadığını hatırlatıyor.

Ama asıl soru veya kaygı, kafes kapsüllerin içine ihtiyaca, duruma ve şartlara göre kodlanmış mikroRNA  protein yerleştirilmiş gıdaların insanlara sunulması durumunda, "Ne yersen osun." sözü ile başımıza neler geleceğidir.

Örneğin; O çok sözünü ettikleri ve “Covid-19”  adını verdikleri virüs olsun!..

(*)MikroRNA; Genetikte, mikroRNA yaklaşık 21-23 nükleotit uzunluğunda tek iplikli RNA molekülü türüdür, gen ifadesinin düzenlenmesinde rol oynar. mikroRNA'lar kodlamayan RNA'lardandır, yani DNA'dan transkripsiyonu yapılan ama proteine çevirisi yapılmayan genler tarafından kodlanırlar.

(**) Nükleotit, bir fosfat, beş karbonlu bir şeker ve bir azotlu organik bazdan oluşan bir kimyasal bileşiktir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.