Öne Çıkanlar DSÖ mRNA Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi Darrell Huff David Nabarro

BİR AYAĞIMIZ UÇURUMDA!

Yazan Muammer KRABULUT

İnsanın teknolojiye esir edildiği bu günlerde bir insan olarak, ayağımı uçurumun kenarında hissediyorum ve görüyorum. Yaşadığım dünyada böylesi bir düşünceden  daha kötü ne olabilir sorusunu sorarken,  geçen bir yerde okuduğum, “Aklıma bir fikir geldi.” ile kurtuluyorum. O fikir, "İyileşmeden önce daha da kötüleşecek. Korkutucu olacak, sinir bozucu olacak ve tehlikeli olacak. Ama eninde sonunda daha iyi olacak. Birbirimize kenetlenir ve umudumuzu yitirmeyi reddedersek, her şey daha iyi olacak."(bkz)

İnsanların artık yaşamak, insan neslini gelecek kuşaklara aktarmak için tek umudu var. O da, “birbirimize kenetlenmek.” olacak.

Gelelim bir ayağımın daha doğrusu,  tüm insanların ayağının  uçurumdan sallanmasına…

Planlı salgın öncesi, 30 yılı aşkındır tanıdığım arkadaşım Abdurrahman DİLİPAK ile adı henüz konmayan platformun ve haber sitesinin ismini belirlerken fark ettiğim öncelikle 5G’ye geçiş oldu. Bir tarafta İspanyol Gribi, oradan kuş, domuz gribi gibi salgınları düşündüm: Diğer tarafta ise başucumda bulunan, 1. Basımı Aralık 2009 olan, “Üstün Irk yaratma-Dünya Nüfus Azaltma Projeleri” başlıklı, “SAHTE DOMUZ GRİBİ, GIDALAR” isimli F. William ENGDAHL’ın kitabını tekrar okudum. Platform adı için çıkan sonuç, “5gvirus” idi. Gerçeğin üstü yine yalanla kapatılacaktı. 5gvirusnews-platformu da gerçekle yalanı ayırarak, toplumda gelecek olan tehlikelere karşı farkındalık oluşturmak istiyordu.

HASTALIK VAR!

Ortada tabii ki hastalık vardı. Hatta, o hastalık kendisini daha da gösterecekti.  Ama kesinlikle bahsettikleri ve/veya tanımladıkları SARS-CoV-2 adında bir virüs yoktu! Elektromanyatik alanlardaki radyasyon emilim 5G ile daha da yüksek düzeyde alınacak olan  Radyasyon ve Radyasyonun sebep olduğu SEPSİS türünde hastalıklar vardı.

SEPSİS ise bütün vücudu ilgilendiren bir hastalık olarak karşımıza çıktı.

5gvirusnews de 2020 tarihinde çıkış gerekçelerine uygun, “CIA’NIN BİLDİĞİNİ MİT BİLİYOR MU? -TÜRKİYE’DE SEPSİS’TEN ÖLEN KAÇ KİŞİYE COVİD-19 YAZILDI?” soruları  ile bir makale yazdım. İkinci makaleyi de 2021 yılında, “SEPSİS DEDİLER AMA RADYASYON (5G) DİYEMEDİLER! SONUNDA NEDEN HASTALANDIĞIMIZIN NEDENİ CLINTON İLE DEŞİFRE OLDU!” başlığı ile kaleme aldım. (bkz), (bkz)

Görünen, radyasyonla zayıflayan bağışıklık sistemimiz bütün hastalıklara davetiye çıkartacaktı. Yani DNA’mız hızla bozulmaya başlayacaktı. Nedeni ise vücudumuzun daha fazla radyasyon maruz kalacak olmasıydı. Ben de CIA’nın bir kuruluşu olan BARDA’nın, radyasyona karşı koyabilen PEPTİT oluşturmak için, “Chrysalis BioTherapeutics” ile ortaklık yaptığı haberi ile konuyu öğrenmiştim.

Haber doğal olarak, ilk bakışta RADYASYON’un, AŞI ile PETİT ve özellikle SEPSİS hastalıkları konusunda bir bağ olabilir mi sorusunu sordurdu?

Hatırlamamız gerekirse, EM Radyasyona maruz kalındığında DNA ipleri kırılır. Ve DNA yeniden şekillendiğinde, mutasyonlara yol açan, "hatalar" yapabilir. İşte kısaca özetlediğimiz bu eylem 5G ile tavanın tavanı yapacaktı. Bu konuda araştırma yapan yetkin bilim insanlarını zere kadar tereddüdü yoktu.

O zaman, bu kavramları araştırdığımızda bakalım karşımıza ne çıkacak?

İlk önce PETİT’e bakalım. Peptitler tanımlanmış bir düzende, α-amino asitlerin birbirine bağlanmasıyla oluşan kısa polimerlerdir. Bir amino asit kalıntısı ile diğeri arasındaki bağ bir, "amit bağ" veya peptit bağı olarak bilinir. Proteinler polipeptit molekülleridir. Temel fark peptitlerin kısa, polipeptitlerin/proteinlerin ise uzun olmasıdır.

PETİT ve proteinler vücuttaki pek çok doğal sureci etkileme ve modifiye etme yetkinliğine sahip moleküllerdir. Aklımıza mRNA sıvısı, son olarak ta mesaj yazılan değil, modifye edilmiş RNA sıvıları gelmedi mi? Ona da kısaca modRNA denildi.

Çok basit değil mi?

Eğer radyasyona karşı koyabilen PETİT’ler güçlendirilirse SEPSİS gibi daha bir çok hastalık tedavi edilebilecekti.

Burada yine karşımıza az bilinen SEBSİS çıkıyor. Onu da bir bakalım.

SEPSİS; BAĞIŞIKLIK SİSTEM ANARŞİSİ ve “ÇAĞIN VEBASI”

Sepsis bütün vücudu ilgilendiren bir hastalık olarak karşımıza çıktı.

Bazı tanımları ise;

-Sepsis, enfeksiyona karşı vücudun verdiği cevabın organlara zarar vermesiyle ortaya çıkarken, özellikle şok durumları, organ yetmezliği erken tanınıp tedavi edilmezse ölümlere yol açıyordu.

-Aşı, antibiyotik ve yoğun bakım uygulamalarındaki tüm ilerlemelere rağmen enfeksiyondan ölümün en sık nedenleri arasına girmişti.

-Sepsis olan hastaların yüzde 30-60’ı hastanede ölüyordu.

-Dünyada her üç saniyede bir kişi sepsis nedeniyle kaybedildiğine ilişkin bilgi de vardı.

-Sepsis yüksekten düşme, trafik kazası, miyokard enfarktüsü, ağır enfeksiyon, bir grip virüsü, yine basit veya zor bir ameliyat gibi, her hangi bir nedenle vücutta ciddi bir stres yaratan olaylar sonrasında da gelişebiliyordu.

-Enfeksiyonun uzantısı olmayabilir, ancak sepsis enfeksiyona eşlik ediyordu. Burada bağışıklık sisteminin baş edememesi değil, bağışıklık sisteminin aşırı aktivasyonu veya yanlış kodlanması sonucunda oluşan savunma amaçlı bir takım maddelerin organizmayı hasar vermesi söz konusuydu.

-Bağışıklık sistem anarşisi de diyebiliriz. Organizmanın başına gelen her hangi büyük bir olay karşısında bağışıklık mekanizmasının şaşırması söz konusu. Yani henüz 5G ile vücudumuz bahsettiğimiz radyasyonu almadan modRNA ile bağışıklık sistemiz zayıfladı.

Açıkçası 4.0’dan 5.0 sanayi devrimine geçerken, çok gerekli olacak olan 5G’nin zararlarına karşı koymak için ortaya çıkarttıkları modRNA sıvılarının koruyucu olmadığı ortaya çıktı. Dünyada bu deneyi SARS-CoV-2 ye karşı “aşı” geliştirdi diye yutturuldu.

Asıl tehlike masa başında uydurulan sanal SARS-CoV-2 virüsü olarak değil,  gerçek 5G tehlikesi olarak bizleri bekliyordu.

5G’DE VİRÜS HESAPSIZLIĞI

Onun için, 5gvirusnews de başından dikkat çektiğimiz 5G’nin insan sağlığına getireceği yan etkilerine bakmanın ve sıralamanın tam sırası.

Bilim insanları kablosuz radyasyon, EMF maruziyetinin ciddi sağlık etkilerine ilişkin, kanıtlar sunuyor ve araştırmalarını yayınlıyorlar.

Paylaşımlarının hepsi 5G/5. nesil kablosuz teknoloji veya nesnelerin interneti olarak bilinen bilgilerle ilgilidir.

İşte bu bilim insanlarından birisi de Dr. Martin PALL’dır.(*)

Yazımızdaki kaygılarım, EMF radyasyon seviyelerini araştıran ve 5G sağlık riskleri hakkındaki kitabını da yazan termal olmayan radyasyona maruz kalmanın neden olduğu sekiz patofizyolojik(**) etkinin ana hatlarını da ortaya çıkartan PALL aynı zamanda SARS-CoV-2’nin 5g’yi nasıl kılıfı olduğunu da ispatlıyordu. (bkz)

5G İLE İYİCE HAYATIMIZA GİRECEK OLAN, HASTALIĞA NEDEN OLACAK  İŞEV BOZUKLUKLARI;

1-Beynimiz dahil sinir sistemimize saldırarak yaygın nörolojik/nöropsikiyatrik(***) etkilere ve muhtemelen başka birçok etkiye yol açar. İşte bu sinir sistemi saldırısı büyük endişe kaynağıdır.

2-Endokrin (yani hormonal) sistemlerimize saldırmak. Bu bağlamda, bizi tek hücreli canlılardan işlevsel olarak farklı kılan temel şeyler sinir sistemimiz ve endokrin sistemlerimizdir - basit bir planarya solucanı bile bunların her ikisine de ihtiyaç duyar. Dolayısıyla, bu iki düzenleyici sistemin bozulmasının sonuçları muazzamdır, öyle ki bu bulguları görmezden gelmek bir saçmalıktır.

3-Esasen tüm kronik hastalıklarda merkezi rol oynayan oksidatif stres(****) ve serbest radikal hasarı üretir.

4-Hücrelerimizin DNA'sına saldırarak hücresel DNA'da tek sarmal ve çift sarmal kırılmalar ve hücresel DNA'mızda oksitlenmiş bazlar üretir. Bunlar da kansere ve ayrıca üreme hücrelerinde mutasyonlara yol açarak, gelecek nesillerde mutasyonlara neden olur.

5-Yüksek seviyelerde apoptoz (programlı hücre ölümü) üretir, özellikle nörodejeneratif hastalıklara (*****) ve kısırlığa neden olmada önemli olaylar.

6-Erkek ve kadın doğurganlığını azaltır, seks hormonlarını düşürür, libidoyu (******) azaltır ve spontane düşük seviyelerini artırır ve daha önce de belirtildiği gibi sperm hücrelerindeki DNA'ya saldırır.

7-Aşırı hücre içi kalsiyum [Ca2+Ji] ve aşırı kalsiyum sinyali üretir.

8-Kansere neden olmak için, vücudumuzdaki hücrelere saldırır. Bu saldırıların kansere yol açarken 15 farklı mekanizma üzerinden hareket ettiği düşünülmektedir.

Ayrıca, 5G ile daha da aratacak olan EMA'ların yaşamı tehdit eden kardiyak etkiler de dahil olmak üzere başka etkilere de neden olduğunu gösteren önemli bir literatür bulunmaktadır. Buna ek olarak, Alzheimer, dijital ve diğer bunama türleri de dahil olmak üzere çok erken yaşlarda başlayan bunamalara EMA'nın neden olduğuna dair önemli kanıtların yanı sıra; rahimde ve doğumdan kısa bir süre sonra EMA'ya maruz kalmanın Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve otizme de neden olabileceğine ilişkin kanıtlar bulunmaktadır.

Bu arada geşimiş ülke konumu tarrışmasız olan ABD’de  modern tıpa karşı kapılarını kapatan Amishler de nerdeyse otizm görünmememside teknolojinin, insnalrı koprumadan yol aldığının kanıtı olarak duruyor. (bkz) (bkz)

Tüm bunlar olurken, Türkiye’de önleyici hiçbir çalışma olmadığı gibi teşvik edici bir çalışma da bulunmamaktadır.

Nedeni ise aynı duyarsızlığın Avrupa komisyonlarında, AB’de, ABD FDA, FCC, EPA ve Ulusal Kanser Enstitüsünde de olmasıdır. Kısaca teknolojiyi kontrol eden ve sahibi olan küresel güçler, insanları değil gelişen teknolojiyi korumak adına 5G konusunda vatandaşların korunmasına yönelik bir kuşku veya tartışmayı dahi istememektedir. Doğal olarak bu çekince Türkiye’de karşılık bulmaktadır.

TEKNOLOJİNİN KOBAYI OLMAK

En somut örneğim ise 2 Temmuz 2020 tarihinde, 5G İNSANI KOBAY OLARAK KULLANIYOR!” başlıklı yazı da vardı. (bkz) Henüz modRNA’nın piyasada olmadığı bir zamanda yazılan ilgili yazı da insanların kobay olarak kullanacağı bilgisi vardı.(bkz)

Bu etkilerin her biri, mikrodalga/düşük frekanslı EMA'ların ana etki mekanizması, Voltaj Kapılı Kalsiyum Kanallar’ının(*******)( (VGCC'ler) aktivasyonu yoluyla üretilir.

Bunların her biri VGCC aktivasyonunun aşağı akım etkileri olarak adlandırılan yolla üretilir. Buradan, sadece bu etkilerin meydana geldiğini değil, aynı zamanda nasıl meydana gelebileceklerini de iyi bir şekilde anladığımız sonucu çıkmaktadır.

VGCC voltaj sensörünün EMA güçlerine karşı olağanüstü hassasiyeti bize mevcut güvenlik kurallarının 7.2 milyon kat daha yüksek EMA seviyelerine maruz kalmamıza izin verdiğini söylüyor.

Bu hassasiyet fizik tarafından öngörülmektedir. Dolayısıyla fizik ve biyoloji, termal olmayan EMF'lerin aynı etki mekanizmasına işaret etmektedir.

VAROLUŞSAL TEHDİT

Üretilen farklı etkilerin çok derin kaygılar olduğu açıktır. Bu etkilerin birçoğunun hem kümülatif hem de nihayetinde geri döndürülemez olduğu düşünüldüğünde çok daha derinleşmekte ve varoluşsal tehditler haline gelmektedirler.

Nörolojik/nöropsikiyatrik etkilerin, üreme etkilerinin, mutasyonel DNA etkilerinin, kardiyak etkilerin, hormonal etkilerin bazılarının olmasa da diğerlerinin kümülatif doğası ve nihai olarak geri döndürülemezliği konusunda önemli kanıtlar vardır; DEHB ve otizmin herhangi bir nedenselliği ek endişeler yaratabilir (burada kümülatif doğa muhtemelen perinatal (********) dönemle sınırlıdır).

NÜFUS AZALTMADA SPERM SAYISI!

Dünyadaki teknolojik olarak gelişmiş ülkelerde sperm sayısının %50'den fazla düştüğünü bildiğimizde, bu ülkelerdeki nüfusun büyük çoğunluğunun zaten önemli ölçüde etkilendiği sonucu da çıkmaktadır.

Aynı sonuç, bu ülkelerdeki nöropsikiyatrik etkilerin yaygın doğasına dayanarak da çıkarılabilir.

Bu etkilerin her ikisi de, mevcut maruziyetlerde herhangi bir artış olmasa bile, bu etkilerin kümülatif doğası ve geri döndürülemezliği nedeniyle çok daha kötü hale gelecektir. Magras ve Xenos fare çalışmasında olduğu gibi, maruziyetimizde herhangi bir artış olmadan, yaklaşık 5 yıl içinde, bu yönde bir nüfus azaltmaya etki edeceği veya gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. O zaman insan üremesinin neredeyse sıfıra düştüğü zamanda artık kaçınılmazdır.

Geleceğimizin, 4G ve 5G’nin etkilerinin yanında modRNA sıvıları ile birlikte çok daha kötü hale geleceğini söylemek falcılık değildir.

Benzer şekilde beyin fonksiyonlarında halihazırda görmekte olduğumuz bozulma, hızlı ve güçlü bir şekilde harekete geçmezsek kaderimizi belirleyecektir.

Tüm kablosuz iletişim cihazları, titreşimler yoluyla bilgi taşıyan polarize EMF'ler yayar ve bunlar potansiyel olarak sağlık açısından tehlikelidir.

Hem titreşimler hem de polarizasyon bu EMF'leri biyolojik olarak çok daha aktif hale getirmektedir.

ÜLKELER NASIL ÖNLEM ALIYORLAR?

Önümüzdeki günlerde insanların bilinçlenmesi ile birlikte, EMF radyasyonunun insanlara zarar verebileceğine dair kanıtlar, ihtiyati tedbirler ve uyarılarla yavaş yavaş dünya ve ülke çapında mevzuata gireceği beklenmektedir. (bkz)

Eğer DSÖ’nün 2011 yılında, EMA radyasyonuna maruz kalmayı 2B sınıfı kanserojenler listesine almışsa, şu anda yani 2023 yılında EMA radyasyonunu 2A sınıfı kanserojen sınıflandırmasına taşıması zorunlu kılmaktadır.

Yine 2011 yılında AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTER ASAMBLESİ, tüm Avrupa hükümetlerine,  "özellikle beyin tümörlerinden en fazla risk altında görünen çocuklar ve gençlerin elektromanyetik alanlara maruziyetini azaltmak için,  tüm makul önlemleri almaları" çağrısında bulunan 1815 sayılı kararı yayınlamıştır.

İSVİÇRE, İTALYA, FRANSA, AVUSTURYA, LÜKSÜMBURG, BULGARİSTAN, POLONYA, MACARİSTAN, İSRAİL, RUSYA ve ÇİN elektromanyetik radyasyona maruz kalma sınırlarını yeniden belirlemiştir. Bu ülkelerin hepsi kablosuz radyasyonun termal olmayan biyolojik etkileri olabileceğini kabul etmektedir.

FRANSA’da 2013 yılında, anaokullarında Wi-Fi kullanımını yasaklanmıştır ve ilkokullarda kullanılmadığı zamanlarda Wifi'nin kapatılması gerekmektedir. Fransız Milli Kütüphanesi ile Paris'teki diğer kütüphaneler ve bazı üniversiteler tüm Wi-Fi ağlarını kaldırmış ve kablolu internet bağlantısı kurmuştur.

Eylül 2018 itibariyle cep telefonları ilk ve orta dereceli okullarda sadece sınıflarda değil, teneffüslerde, öğle aralarında ve ders aralarında da "kamu sağlığı açısından" yasaklanmıştır.

BELÇİKA'da 0 ila 3 yaş arası çocuklara hizmet veren anaokulları ve kreşler ile Cenevre'de yeni teknolojinin potansiyel sağlık etkileri konusundaki belirsizlik nedeniyle 5G mobil antenlerinin kurulması yasaklanmıştır.         

2014 yılında İSPANYA, okullarda Wi-Fi'nin kaldırılması ve elektromanyetik alanlara maruz kalma sınırlarıyla ilgili olarak ihtiyatlılık ilkesinin uygulanması yönünde oy kullandı. Parlamento, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin "elektromanyetik alanlara maruz kalma standartlarının bilimsel temellerinin gözden geçirilmesini" ve "tüm kapalı alanlarda uzun süreli önleyici maruz kalma seviyeleri için metre başına 0,6 voltu aşmayacak eşik değerler belirlenmesini" tavsiye eden 2011 tarihli ve 1815 sayılı kararının uygulanması çağrısında bulunan bir kararı kabul etmek üzere oy kullandı.

İTALYA 2015'te Güney Tirol Eyalet Parlamentosu, eyalet hükümetinin, "okullarda, anaokullarında, hastanelerde, huzurevlerinde ve diğer kamu tesislerinde mümkün olduğunca mevcut kablosuz ağları daha az radyasyon yayan ağlarla değiştirmesini ve kablosuz iletişim teknolojileri, mobil İnternet erişimi ve halk sağlığı açısından bu yeni teknolojileri ve maruz kalma seviyelerini değerlendirmekle görevli bir çalışma grubu kurmasını zorunlu kılmıştır. Çalışma grubu, hangi teknolojilerin daha az radyasyon yaydığını açıklığa kavuşturacak ve sürdürülebilir teknoloji seçenekleri sunacak ve özellikle doğmamış bebekler, çocuklar ve ergenler açısından olası sağlık riskleri hakkında bilgi veren bir eğitim ve farkındalık kampanyası uygulayacaktır." ve cep telefonları, akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarlar, iPad'ler ve Wi-Fi'nin daha güvenli kullanımı için kılavuzlar geliştirecektir.

İSRAİL, okullarda WiFi ve cep telefonu kullanımını sınırlayan yönergeler yayınlamıştır. Okul öncesi eğitimden 2. sınıfa kadar Wi-Fi kullanımı yasaklanmıştır ve öğretmenin sınıfta bilgisayarı varsa doğrudan kablolu bağlantı gerekmektedir.

HİNDİSTAN'da Yüksek Mahkeme, EMF radyasyonunun, "yaşam için tehlikeli" olması nedeniyle tüm baz istasyonlarının okulların, hastanelerin ve oyun alanlarının çevresinden kaldırılması yönünde bir alt mahkeme tarafından verilen kararı onaylamıştır. 

Health CANADA 2015 yılında Avam Kamarasına, tüm kablosuz cihaz üreticilerinin ambalajların üzerine açıkça sağlık uyarı etiketleri koymalarını ya da günlük cezalar/cezalar ve/veya hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmalarını gerektiren "Radyofrekans Elektromanyetik Radyasyondan Kaynaklanan Potansiyel Sağlık Risklerinin Önlenmesine İlişkin Yasa"yı sundu.

Ayrıca Health Canada, sperm hareketliliğini azalttığı için erkekleri cep telefonlarını pantolon cebine koymamaları konusunda uyaran kılavuzlar yayınlamıştır.

2017 yılında Kaliforniya Halk Sağlığı Departmanı, cep telefonu kullanıcılarına telefonlarını vücutlarından uzak tutmalarını, mümkün olduğunca hoparlör kullanmalarını ve cep telefonu kullanımını sınırlandırmalarını tavsiye eden kılavuzlar yayınlamıştır. Bu kılavuz Kaliforniyalılara, bilimsel çalışmaların uzun süreli cep telefonu kullanımı ve diğer kablosuz cihazlardan kaynaklanan elektromanyetik radyasyonun beyin kanseri ve diğer sağlık sorunları riskini artırdığını bildirmektedir.

NEW YORK eyaletinde Suffolk County Yasama Meclisi, tüm ilçe binalarına kablosuz yönlendiricilerin kullanımda olduğuna dair, "Uyarı: Kablosuz teknoloji kullanımdadır." William Spencer (bir doktor) tarafından desteklenen kararda, her kablosuz cihazın radyo frekansı radyasyonu veya mikrodalga radyasyonu yaydığı ve sağlığa zararlı olabileceği konusunda uyarıda bulunuluyor.

MARYLAND'IN Yeşil Kuşak Kent Konseyi 2014 yılında oybirliğiyle vatandaşları cep telefonları ve kablosuz cihazların ince yazı uyarıları ve olası sağlık riskleri konusunda uyarmak ve FCC Başkanına "insan sağlığını ve güvenliğini koruyacak radyasyon standartlarının" benimsenmesini teşvik eden bir mektup göndermek için oy kullandı. Ayrıca tüm okul arazilerinde baz istasyonlarına karşı çıkılması yönünde oy kullandılar.

San Diego County, okulların, çocuk bakım merkezlerinin, hastanelerin veya kiliselerin 1.000 fit yakınında küçük hücrelerin bulunması yasaklandı. Mason, Ohio, Yerleşim alanlarında veya konutların 100 fit yakınında küçük hücreler yok.

İsviçre'de, İsviçre kantonu yeni 5G vericilerinin kurulmasına ilişkin izinleri geçici olarak dondurdu. Karar, Federal Çevre Ofisi (FOEN) 5G teknolojisinin halk sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin çalışmasını tamamlayana kadar 5G vericilerinin kurulumunun yasaklanması çağrısında bulundu.

Ve son olarak, önümüzdeki yıl Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Toksikoloji Programı (NTP) uzun süredir devam eden RF projesinde yeni bir aşamaya geçecek. NTP geçen yıl RF radyasyonun kansere neden olduğu sonucuna varmıştı; şimdi ise EMF'nin DNA Kırılmalarına, oksidatif strese ve gen ifadesinin değişmesine nasıl ve neden olduğunu açıklayacak mekanizmalar için sistematik bir araştırmaya başlayacak.

Oksidatif stres, "DNA'ya zarar verebilen biyolojik olarak aktif moleküller olan serbest radikallerin sayısındaki artışı takip eden olaylar dizisinin kısaltmasıdır. Alternatif olarak, RF radyasyonu hücrenin doğal olarak ve seyrek olmayan bir şekilde meydana gelen DNA kırılmalarını onarma yeteneğini engelleyebilir." Bu da açıkça artık gündemimiz de olan,  bağışıklık sistemimizin zayıflaması ve/veya zayıflatması demektir.

Tek ayağımız uçurumda olduğu şu günlerde, kafamızı kumdan çıkartmamız ve  birbirimize kenetlenmemiz gerekiyor.

 (*) Martin L. Pall, Washington Eyalet Üniversitesi'nde biyokimya ve temel tıp bilimleri fahri profesörüdür. Kronik Yorgunluk Sendromu, çoklu kimyasal duyarlılık ve düşük yoğunluklu mikrodalga frekanslı elektromanyetik alanların insan vücudu üzerindeki etkileri konusunda uzmandır.

(**) Patofizyoloji, bir hastalık ya da hastalık olarak adlandırılamayacak anormal sendromlar ya da durumlar nedeniyle normal mekanik, fiziksel ve biyokimyasal işlevlerde ortaya çıkan bozuklukları inceler.

(***) Nöropsikiyatri ya da organik psikiyatri, sinir sistemi hastalıklarına atfedilebilen zihinsel bozukluklarla ilgilenen bir tıp dalıdır.

(****) Oksidatif stres, reaktif oksijen türlerinin sistemik tezahürü ile biyolojik sistemin reaktif ara maddeleri kolayca detoksifiye etme veya ortaya çıkan hasarı onarma yeteneği arasındaki dengesizliği yansıtır.

(*****) Nörodejeneratif hastalık (NDH) tanımı, nöron fonksiyonlarında ilerleyici kayıp ve yapısal bozulma ile karakterize bir grup hastalığı tarif etmek için kullanılan genel bir tanımdır.

(******)Libido,“İnsanın davranışlarının temelini oluşturan cinsel içgüdü" olarak tanımlanır.

(*******) Voltaj Kapılı Kalsiyum Kanalları; aktivasyon ve inaktivasyon kinetiklerine, iyon özelliklerine, geçirgenliklerine, ilaç ve toksinlere olan duyarlıklarına göre sınıflandırılmışlar. Voltaj bağımlı kalsiyum kanalların dokulardaki dağılımları farklı olup, değişik dokularda değişik karekteristikler gösterirler.

(********) Perinatal Tıp” ya da “Perinatoloji”, anne adayı ve doğacak bebeği ile ilgili problemlerin yaşandığı sorunlu gebeliklerde gerekli tanı ve tedavi yaklaşımları konusunda uzmanlaşan bir bilim dalıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Vatandaş 1 yıl önce

Çok teşekkür ederiz. Bunları hiç duymamıştım. Bilhassa, wifi meselesi beni şaşırttı. Çalışmalarınızda Allah kolaylık versin