Biz, “sizden”, “içinizden birileri”yiz.
Kimse ile, ne yurt içinde ne de yurt dışında, özel, tüzel, resmi-gayri resmi bir hiyerarşik bağımız yok. Kişi olarak her birimizin kendine ait inançları, değerleri, ideolojik ve politik duruşu vardır ve bizi burada tutan tek şey, ortak değerlerimizdir. Bir erdem, “ortak bir kelime” etrafından bir araya geldik. Her kişinin başkaları ya da bizimle ayrıldıkları noktalar, benzerlikler, ortak özellikleri vardır.
Biz farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir aradayız. Belki de kimilerimiz kimileri ile “ayrı ayrı dillerde aynı şarkıyı söylüyordur”.
Biz birbirimize rağmen değil, birlikte yapmamız gereken işler için bir aradayız. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arda olmamız gereken konular için buradayız.
Bize katılmak ya da ayrılmak zorunda değil. Zaten birileri bize katılmış olmuyor. Hep birlikte “biz” oluyoruz.
Birlikteliğimizin 3 şartı, kimsenin inancına, temel haklarına müdahale olmayacak. Hukuka ve ahlaka karşı bir davranış içinde olmayacağız.
Biz insanız. “İnsanlık ölmesin” diye elele tutuşuyoruz. Herkesin aklı-inancı, namusu, nesli, canı, malı güvende olsun diye bir araya geliyoruz.
Liderlik, yöntem gibi bir sorunumuz yok. Aynı yöne doğru ilerlerken, açık, şeffaf olalım, birbirimize haber verelim, “istişare” ve “şura” ile hareket edelim, konusu ideolojik, politik ya da şahsi çıkar hesaplarına alet etmeyelim. Öyle düşünenler elbette kendi başlarına hareket edebilirler. Diğerleri de onlarla özgür iradeleri ile ilişki kurabilir. Biz bu tüm faaliyetlerin dışındayız.
Kuşkusuz isteyenler, istedikleri gibi kampanyalar düzenleyebilir, örgütlenebilir. Nasıl onlar bizi desteklemek ya da desteklememek konusunda özgürse, biz de kendi öngörülerimiz, hassasiyetlerimiz çerçevesinde katılabilir, sessiz kalabilir katılmayabiliriz. Zaten birliğimizde hiyerarşi söz konusu olmadığı için dileyen dilediğine katılır.
Bizim genel disiplinimiz sözü dinler doğrusuna katılır, yanlışına karşı çıkarız. İşe bakar yine aynı şekilde davranırız.
Bugün dünya Global bir tehdit ile karşı karşıya ise, bizim de buna karşı global ölçekli bir tavır üretmemiz gerekiyor.
Biz kişiyiz, topluluğuz, farklı dini, mezhebi, etnik, ideolojik politik yapılara aidiz ayrıca benzer özelliklerimiz de var. Ama ortak paydamız insan olmak. Ve ortak geleceğimiz için, farklılıklarımıza rağmen, barış içinde bir arada olabilmek. Lokal hadiselere karşı lokal birliktelikler, kişisel meselelerde daha tekil inisiyatifler örgütleyebiliriz. Aile olarak hareket edebiliriz, daha büyük ve daha küçük birliktelikler oluşturabiliriz. Önemli olan kimlerle, ne için birlikte olduğumuz.
Aslında, en aykırı insanlar arasında bile birliktelikleri sanıldığından çok daha fazladır. Evet, bizim “alamet-i farikalarımız”, yani, “ayırt edici özelliklerimiz” var, ama bunlar her zaman birbirimizden uzaklaşmamızı değil, birbirimizden yardımlaşma adına eksiklerimizi tamamlamamız için bir fırsat da olabilir. Zaten ayet de, bizi parmakuçlarımız gibi farklı yaratıldığımızdan söz ederken, yaratılış gayesi olarak “tearüf” etmemiz gerektiğini söylüyor. Yani, “Bilişelim diye bizi farklı yarattığını Allah’ın” haber veriyor.
Eski dönemin kavram ve kurumları ile bugünün ve geleceğin dünyasını açıklamak mümkün değil. Her şey değişti, değişiyor, değişecek. Yeni bir dünya kuruluyor. Yeni dünyanın bir an evvel, dinini, hukukunu, ahlakını bizim idrak seviyesine çıkartmamız gerek. Yeni bir felsefe, yeni bir sanat, yeni bir siyaset, yeni bir ekonomi, yeni bir toplum düzenine ihtiyacımız var.
Düne dair ne varsa dünde kaldı cancağızım, dahası yarın dünde kaldı. 2021 Baharının giysileri dikiliyor bugün. Şimdi yeni hayaller kurma zamanıdır. Selam ve dua ile.
