Öne Çıkanlar George Orwel Siber Savaş DSÖ Paris FETÖ

HANUKA’NIN BİTMESİNE İKİ GÜN KALA

Yazan Muammer KARABULUT

Avustralya’daki Hanuka Bayramı’nın ilk gününde gerçekleşen saldırıda hayatını kaybeden CHABAD hahamı Eli Schlanger hakkında yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Saldırı, 7 Ekim 2023’ten bu yana yaşanan antisemitizm artışı sırasında gerçekleşti. Buna karşılık CHABAD, Kuzey Kıyısı’nda 25’ten fazla halka açık Hanuka etkinliği düzenledi. Artan endişelere rağmen, topluluğun tepkisi dini terimler üzerinden, Hanuka sembolizmiyle ifade edildi. Verilen mesaj şudur: Ne kadar sıkıştırılırsak, o kadar güçlü oluruz; Hanuka ve kamusal Yahudi yaşamı tam güçle yoluna devam edecektir.”

Aşağıda, saldırıda öldürülen CHABAD hahamı Eli Schlanger’in Gazze’de elinde silah bulunduğu görülen ve çok şey anlatan fotoğrafları yer almaktadır. Bu yazı, söz konusu açıklama ile bu fotoğraflar arasındaki ilişkiyi konu almaktadır.

Türkiye’de, CHABAD’ın Avustralya’daki terör eyleminin gerçekleştiği bölgede, 14–22 Aralık tarihleri arasında Hanuka Bayramı’nı organize ettiği bilgisine ilişkin kayda değer bir haber yer almadı. Bu eksiklik, yaşananları bağlamından kopardı; sürecin sembolik ve politik boyutları görünmez kılındı. Oysa Bondi Plajı’nda yaşananlar, yalnızca yerel bir güvenlik vakası olarak değil, daha geniş bir anlatının parçası olarak okunmayı hak ediyordu.

Çünkü,

1-İkiz kuleler, 11 Eylül 2021, El Kaide

2-Gazze, 7 Ekim 2023, Hamas

3-Bondi, 14 Aralık 2025, IŞİD

olarak bilinen eylemlerin üçü de aynı elin marifeti gibi gözüküyordu.

En son Bondi Plajı’ndaki saldırının IŞİD tarafından gerçekleştirildiği iddiası hemen kamuoyuna servis edildi. Saldırganların araçlarının ön camlarına yapıştırılmış IŞİD etiketlerinin görüntüleri basına yansıdı.

Anlatıya göre saldırganlar bu sembollerle olay yerine gelmiş, katliam bu şekilde gerçekleşmişti. Saldırı öncesinde Müslüman uyruklu bir kişinin teröristlerden birini etkisiz hale getirdiği bildirildi; ancak diğer fail saldırıyı sürdürdü. Ardından Suriye kökenli olduğu belirtilen Ahmed Al Ahmed, kamuoyunda “kahraman” olarak sunulmaya başlandı.

Bu noktadan sonra süreç hızla uluslararası bir vitrine taşındı. İsrail yanlısı tutumuyla bilinen banker William Ackman, Ahmed Al Ahmed adına 100 bin Avustralya Doları ile bir bağış kampanyası başlattı. Kampanya kısa sürede 2,5 milyon Avustralya Dolarını aştı; bağış hastanede kendisine teslim edildi. Avustralyalı siyasetçiler hastaneyi ziyaret etti. ABD Başkanı Donald Trump, Avustralya Genel Valisi ve Kral Charles gibi isimler Ahmed Al Ahmed’i öven açıklamalarda bulundu. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu da bir hükümet toplantısında Ahmed’i takdir etti. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmad el-Şeraa'da Dışişleri Bakanı Shaibani'den “kahramanı” aramasını istedi. Telefon görüşmesinde Al Ahmed, “Yakın gelecekte, ülkeme döneceğim ve adaletsizliği ortadan kaldıran ve halka yönelik baskıyı sona erdiren o güzel, kahraman yüzleri göreceğim,” dedi. Böylece Bondi saldırısında, “Yahudileri kurtaran Suriyeli kahraman” anlatısı uluslararası ölçekte dolaşıma girdi.

Gazze ile Bondi Arasında Benzerlik

Bondi’de yaşananlar, Gazze’deki sahnelerden bağımsız okunamaz. 7 Ekim’den sonra başlayan süreçte, Gazze’de Hanuka şamdanlarının - özellikle dokuz kollu menoranın– sembolik biçimde kullanılması dikkat çekti. Türkiye’de bu görüntüler aktarılırken CHABAD adı yine zikredilmedi. Oysa kullanılan semboller, sıradan bir dini ritüelin ötesinde, güçlü bir ideolojik dil taşıyordu.

Birçok kişi dokuz kollu Hanuka şamdanını, yedi kollu Tevrat menorasından ayırt edemedi; bunu Yahudilikte zorunlu bir ibadet sanarak izledi. Oysa Hanuka’nın ne olduğu ve ne olmadığı bilinmeden, Bondi’deki saldırının tarihsel anlamı da anlaşılamaz.

Hanuka Nedir, Ne Değildir?

Milattan önce ikinci yüzyılda Helenlerin Filistin bölgesinin güneyinde yer alan tarihi dağlık bölgeden  Judea’dan, bugünkü İsrail’den sürülmüş olmasıdır.

Helenistik dönemdeki Yahudiler, Yahudiye’den -bugünkü İsrail’den- kovuldular. İsrail o dönemde Helenistik, yani dış bir gücün egemenliği altındaydı; Helenistik yöneticiler ise İsrail’i “modernleştirmeye” çalıştı. Örneğin din özgürlüğü vardı. Yahudi inancı serbestti ama Helenistler başka inançlarla birlikte yaşamaya uyum göstermiyorlardı.

En belirginlik farklılık inanç üzerineydi. Her türden Helenistik kült çok belirgindi. Tepe tapınaklarda, kısmen Helen tanrı ve tanrıçalara tapılırken devlet de çok tanrılıydı. İşte buradan başlayan ayrılık, Yahudiler ile Helenistik yönetimi karşı karşıya getirdi. Buna günümüzde devam eden, Batı-Doğu çatışması da diyebiliriz.  

Yahudilerin Tanrı’nın telaffuzu olan Yehova (YHVH) inancı, Helenistik felsefesi ile temelden zıtlık yaratıyordu.  Helenistik yönetim, Yahudilerin Yehova’ya iman etmelerini ve dini zorunluluk olan sünnet gibi uygulamalarını yasakladılar. Helenlerin yaptığı Yahudilik dinin ortadan kaldırmaya yönelikti. Bunun üzerine, Filistin’de yaşayan halklar ve Makabilier(*) (Asi Yahudi ordusu) milattan önce Yahudiler ile birleşerek Helenlerin bölgedeki hakimiyetine son verdiler. Tapınaklar, Yehova’ya adandı ve Helenizm’den arındırıldı.

(*)Makabi; Helenistik dönemde Seleukos İmparatorluğu’na karşı savaşan Yahudi isyancı gruptur. İsimleri İbranice, “çekiç” anlamına gelen “makkabim”den türemiştir ve cesaretleriyle tanınırlar.Tarihte Kudüs Tapınağı’nı geri alarak Seleukos güçlerini bölgeden uzaklaştırmış, bu zafer Hanuka Bayramı’nın temelini oluşturmuştur. İsyan, dini özgürlük mücadelesi olarak başlamış, zamanla siyasi ve toprak kazanımlarına dönüşmüştür.

Hanuka da kelime anlamı olarak bu zaferi ifade ediliyor. O gün kutlanan da Helenizm’e karşı kazanılan bu zaferdir.  Bu vesile ile bugün İsrail ile Doğu Akdeniz’de işbirliği yapan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimini de uyarmış olayım. Eğer Siyonizm sapkınlığı tarihte yaşanan bu savaşa öykünüyorsa ki öyle gözüküyor, İsrail Doğu Akdeniz’e tek başına sahip olmak istiyor! Tarih böyle söylüyor.

İsrail’in yıllar içinde Filistin topraklarını işgali en son fiili olarak Gazze ile devam ediyor.  Yaşanan süreç, dünyaya açıkça gösteriyor ki aslında her zaman dini planlara göre bir çatışma var. Doğu’yu temsil eden İsrail, tüm insanları ve uygarlığı ret ederek bu süreci devam ettiriyor.

Tapınağı,

Büyük İsrail’i ve  

Mesih’in gelmesini istiyorlar.

Hanuka, İbranice “adanma / yeniden adama” anlamına gelir ve MÖ 2. yüzyıldaki Makabi İsyanı’nın anısını yaşatır. Sekiz gün sürer; anlatının merkezinde Kudüs Tapınağı’nın yeniden adanması vardır. Ancak Hanuka, Tevrat’ta yer alan bir bayram değildir. Musa’nın beş kitabında Hanuka’ya dair hiçbir emir bulunmaz. Mum yakma ve sekiz gün kutlama pratiği, Talmudik geleneğin ürünüdür.

Bu nedenle Hanuka, Yahudi dininde zorunlu (ilahi buyruk kaynaklı) bir bayram değildir. Bu, akademik ve teolojik açıdan tartışmalı değil, kabul edilmiş bir gerçektir.

Modern dönemde Hanuka’nın merkezileşmesinin nedeni teolojik değil; tarihsel ve sosyolojik koşullardır. Bu noktada CHABAD-Lubavitch hareketi belirleyici bir rol üstlenmiştir.

FİLİSTİNİ TANIYAN AVUSTURALYA

Hanuka Bayramını kullanan CHABAD bu sefer Gazze’den sonra Filistin’i tanıyan Avusturalya üzerinden, Avrupa ve ABD’ye, İsrail’deki seküler insanlara mesaj veriyor.

CHABAD, Yahudi inancında yer edinen 2000 yıllık mirası sahipleniyor. Edindiği bu tarihi misyon ile Yahudileri bir çatı altında toplamak ve savaştırmak istiyor. Adeta Yahudi kimlik hırsızlığı yapıyor. Bu hırsızlık, Hanuka bayramının bir parçası ve CHABAD da bu hikayenin öncülerinden.

Siyonistlerin var ettiği İsrail de artık görünür olan gelişmelerin hedefinde  bu tarihi canlandırma vardır. Hedeflenen ise yalnızca büyük İsrail devleti değil dünyanın tamamıdır. Zaten Netanyahu da kısa süre önce dolaylı biçimde ABD’ye karşı savaşmak istediğini de itiraf etti. Çünkü Roma’ya karşı yeni bir savaştan söz etti ve daha önce ABD’yi “yeni Roma” olarak tanımlamıştı; birleştirince bu ABD’ye savaş ilanıydı.

Yani İsrail yavaş yavaş modern devlet anlayışından çıkarak,  Ahitçi bir teokrasiye dönüşmektedir. Tapınak Tepesi’ni geri alacak ve orada üçüncü bir tapınak inşa edecek. Bu da, MÖ 160’ta tapınağın Helenistlerden geri alınmasının modern versiyonudur; bugün Hanuka olarak kutlanan şey de tam budur.

Batı’nın çökmesi, Doğu’yu temsi eden İsrail’i yükseltecekti. Onun için, Batı toplumunu çökertmek için her türden sapkınlığı normalleştirdiler.

Komünist çekiç (Makrabiler) birdenbire Doğu’da bu Mesihliği kullanan güçlerin bir aracına dönüştürüldü.

Tüm bunları çözmek için, yaşananların öncüsü olan Siyonistlerin düşünce dünyasına girmek gerekiyor.

Eskiye göre modern dünyada,  Kudüs’te tapınaklar tepesinde Mescid-i Aksa Camii’ni yıkılması ve yeniden inşası, Yahudi değil CHABAD teokrasinin yeniden kurulmasını hedeflemektedir. Dolayısıyla, dünyanın her yerinde en üst düzey politikacıların menorayı yakması aslında önemli bir güç ve o güce erişildiğinin bir göstergesidir. Hanuka bayramında menorayı yakarak,  dünyanın tek hakimi biziz, Mesih’imiz ile yeni dünya düzenin kuracağız mesajı veriyorlardı.

Ayrıca suç mahallinin adı, “Bondi”,  İngilizce “bond” kelimesini çağrıştırdığı ve “bağ”, “antlaşma” veya “bağlantı” anlamına da geldiği, Yahova’nın seçilmiş halkıyla yaptığı antlaşmaya bir gönderme  olmaz mı?  Şimdiden bazı İsrail yanlısı sayfalarda, “Bond of Bondi” yani “Bondi’nin Bağlantısı” diye yazılıyor. Yani o kadar da uzak bir yorum değil.

Siyonist pencereden bakıldığında,  bu saldırı semboller ile ne söylenmek istendiğinin görmek çok önemli. Menora ile söylenmek isteneni duymak gerekiyor.

Örneğin, Sydney’de hayatta kalan, “Bu herifler bizi yenemez,” diye çığlık atarak meşhur olan İsrail-Avustralya Yahudi Konseyi Başkanı Arsen Ostrowski var. Kendisi aynı zamanda iyi bağlantıları olan bir İsrailli avukat. Ateşli bir Siyonist. İsrail’deki International Legal Forums’un CEO’su. Televizyon kameraları önünde, Gazze saldırısı öncesi 7 Ekim’i de (2023) canlı yaşadığını söyledi. İki haftadır Avustralya’daymış ve yine vahşi bir terör saldırısının kurbanına şahitlik yapmış.  Hanuka Yahudi bayramı değil, menorayı ateşlemek diye bir gelenek yok, ancak her iki olayda yaşadıkları, “Yahudilerin dünyanın hiçbir yerinde, -İsrail dışında- güvende olmadığını gösteriyormuş.” -Verilen mesaj, CHABAD’ın üstlendiği ve İsrail’in kuruluşunda ki Siyonist çağrı ile örtüşmüyor mu?

İşte bu Ostrowski Bondi Plajında yerde yatarken yapabildiği en iyi şey kendisinin bir selfisini çekmek olmuş ve hemen sosyal medya hesabında paylaşarak viral hale getirmiş. Sözde kafasından bir kurşun sıyırmış. Sonra görünüşe göre bir bandaj ile sarılmış ama bandaj bir şekilde ne olduysa kana bulanmak istememiş. Bunun elbette bir açıklaması vardır.

Zaten haberlerde, Bondi Plajı yakınlarında, “IŞİD bayraklı araçtan” indikten sonra katliam yapanlar hakkında, Avustralya polisi de hemen, “IŞİD’den ilham alanlar” olarak değerlendirdi. Hırsızın şahitlik yapması gibi Mossad’da araştırmaya dahil oldu.

BONDİ İLE “BAĞ” KURULUYOR

Saldırının yer ismi olan “Bondi”, Türkçesi ile Batıya karşı “bağ kurmak zamanı” geldiği için, devreye, “Barış İmamı” olarak bilinen İsrail yanlısı Mohammad Tawhidi giriyor.

Tesadüfe bakın, hemen Batı’daki Müslüman Kardeşlerin YASAKLANMASI çağrısında bulunuyor. Terörist olarak tanımladığı, “Müslüman Kardeşler’in Batı’da İslam’ın yüzü olmasına izin vermek çok APTALCADIR.” Diyor. Uzak ihtimal olmada da Türkiye’ye de mesaj veriyor.

İmam Mohammed Tawhidi saldırıya zemin hazırlayanların, Sydney’deki imamlar olduğunu ve hesap vermesi gerektiğini söylüyor. Bahsettiği kişi ise Avustralya Müftüsü Dr. İbrahim Abu Mohamed olup, Hamas liderleri ile Aralık 2012 yılında Gazze’ye giderek görüştüğünü hatırlatıyor. Yine tesadüf ya bir Müslüman da eylem yapan terörist Müslümanı etkisiz hale getiriyor. Fakat tam etkisizleştiremiyor, sonra  gidip katliama devam ediyor. Kurulan anlaşma ve “Bağ” çok güçlü.. İleri ki zamanlardaki anlatımı da güçlendiriyor.

Elbette burada 11 Eylül’e de adı karışan, hatta rol alan CHABAD-Lubavitch bağlantısı çok önemli. Çünkü Bondi Beach’teki etkinliğin tamamı CHABAD Lubavitch tarafından organize edildi!

CHABAD elbette İsrail’i teokrasiye dönüşünü özellikle zorlayan, Gazze konusunda, ne bir canlı ne de  taş üstünde taş kalamayacak diyen bir terör örgütüdür.

Avusturalya’da  Hanuka bayramında yaşananlar 2000 yıl önce Helenistler karşı yapılan savaş öncesi bir hazırlıktır. Bu sefer küçülen hedef Filistin’de değil tüm dünya!

"BARIŞ İMAMI" BONDİ İLE "BAĞ" KURUYOR!

Saldırının yer ismi olan “Bondi”, Türkçesi ile Batıya karşı “bağ kurmak zamanı” geldiği için, devreye, “Barış İmamı” olarak bilinen İsrail yanlısı Mohammad Tawhidi giriyor.

Tesadüfe bakın, hemen Batı’daki Müslüman Kardeşlerin YASAKLANMASI çağrısında bulunuyor. Terörist olarak tanımladığı, “Müslüman Kardeşler’in Batı’da İslam’ın yüzü olmasına izin vermek çok APTALCADIR.” diyor. Böylelikle Türkiye’ye de mesaj veriliyordu.

İmam Mohammed Tawhidi saldırıya zemin hazırlayanların, Sydney’deki imamlar olduğunu ve hesap vermesi gerektiğini söylüyor. Bahsettiği kişi ise Avustralya Müftüsü Dr. İbrahim Abu Mohamed olup, Hamas liderleri ile Aralık 2012 yılında Gazze’ye giderek görüştüğünü hatırlatıyor. Yine tesadüf ya bir Müslüman da eylem yapan terörist Müslümanı etkisiz hale getiriyor. Fakat tam etkisizleştiremiyor, sonra  gidip katliama devam ediyor. Kurulan anlaşma ve “Bağ” çok güçlü.. İleri ki zamanlardaki anlatımı da güçlendiriyor. 

 

Elbette burada 11 Eylül’e de adı karışan, hatta rol alan CHABAD-Lubavitch bağlantısı çok önemli. Çünkü Bondi Beach’teki etkinliğin tamamı CHABAD Lubavitch tarafından organize edildi!

CHABAD elbette İsrail’i teokrasiye dönüşünü özellikle zorlayan, Gazze konusunda, ne bir canlı ne de  taş üstünde taş kalamayacak diyen bir terör örgütüdür.

Avusturalya’da  Hanuka bayramında yaşananlar 2000 yıl önce Helenistler karşı yapılan savaş öncesi bir hazırlıktır. Bu sefer küçülen hedef Filistin’de değil tüm dünya!

IŞIK (DOĞU) KARANLIK (BATI) MI?

İsrail dışındaki ülkelerde en üst düzey politikacıların menorayı yakması, yakıldığı anda, “ışık karanlığa galip gelir” gibi şeyler söylenmesi çoğu politikacılarım ve entelektüellerin, büyüttükleri çoğu solcuların anlamadığı veya anlamak istemediği bir durumdur. 

CHABAD, Hanuka’yı yeniden diriltme isteği ile yakılıyor. Küresel güçlerin, “Yahudi dinin” kullanarak Siyonistler ile var ettiği İsrail’i, modern bir devlet maskesi kullandırarak, içini boşalttığı Türkiye’nin de dahil olduğu Batı’nın tüm tarihi değerlerine karşı yeni bir zafer kazanmak için hazırlıyor. Uydurdukları Mesih ile ki o Netanyahu’ya emir veren ve Mesih olarak kabul edilen Menahem Mendel Schneerson kısaca Rebbe ile Tanrıyı yeniden kıyamete zorlamak. Bondy Beach’teki saldırıyı, Gökkuşağını 7 rengi ile Nuhi yasaları tüm dünyaya kabul ettirmenin bir provokasyonu olarak görüyorum.

CHABAD’çı Netanyahu’ya göre, bir çok batılı ülkenin Filistin devletini tanıma kararı, “antisemitik ateşe benzin dökmekten” başka bir şey değildi.  Sydney’deki olayı da, “Yahudilere yönelik saldırı” olarak gösterip ve ardından, Avustralya’nın Filistin’i tanıma kararıyla ilişkilendirilmesi hadiseye kuşku ile bakılmasını güçlendirmiştir.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese de, Netanyahu’nun açıklamalarına karşı, “Filistin devletinin tanınması ile antisemitik saldırılar arasında herhangi bir bağ bulunmadığını” vurguladı.

Bond Beach’teki  saldırı CHABAD’ın bir kez daha mesihçi gündemine bir adım daha yaklaştırmıştır. Özellikle Gazze trajedisi ile yaşadıklarımızda yeteri kadar fark etmediğimiz ve anlamadığımız CHABAD’ın varlığını bu olaylardaki etkisi derinlemesine değerlendirmek gerekiyor.

Gazze’deki gelişmelerden sonra Batı ekseninde yer almaya başlayan Türkiye diğer Batı blokunda da  yaşanan, siyasi çatışmalar, toplumsal bölünmeler ve trajik saldırılara karşı gözüküyor. Tabii ki Ankara’nın, bu konuda ki kararını ve ilerleyen zamanda Batı kanadında yer alıp almayacağını veya sürdürüp sürdürmeyeceğini bilmiyorum. İlk bakışta Doğu-Batı  savaş olarak gösterilse de bu savaşın görünmeyen daha derin bağlantıları var.

Yakından bildiğimiz son üç yüz yıldaki savaşlar, Fransız ihtilali, Rusya’daki Bolşevik devrim, LGBTQ hareketi, Marksizm ve bugünün birçok akımları olan komünizmin hedefi hep bu derin savaşın bağlantılarıydı. Toplumumuzun yapısın bozmak. Ailenin, ulusun, kültürün ve kimliğin çözülmesini sağlamak. Yani yumruğu vuran siyasi Siyonizm idi. İsrail içeride etnik-dini bir ulus devlet savunurken, Batı’yı açık sınırlara, çok kültürlülüğe ve küreselciliğe itiyordu. Şaşırtıcı bir çelişki: orada güç sayılan şey, Batı’da her türlü araçla mücadele edilmesi gereken bir soruna dönüşüyordu.

19. Yüzyılın ortalarında Siyonizmin de ön düşünürlerinden olan Moses Hess, sınıf mücadelesi ve seçilmişlik fikirlerini; devrimle ulusal miti birleştirirken, bu birleştirme Karl Marx’ın dayanağı oluyordu. Aynı bedende iki ideoloji, iki yumruk ama vuran hep aynı beden yani Siyonizm idi.

Moses Hess  ile tanıklık ettiğimiz, “Komünizm ve Siyonizm” adeta çift başlı kartala benziyordu.

Batı bir kez daha Gazze soykırımı ile birlikte sözde bu modern İsrail devlet, “kabuğunun” kırıldığını ve “İsrail’in aslında dini planlara göre çalıştığını” gördü.   

2000 yıl önce de Yahudiler arasında, “Helenistik kültürün asimilasyonunu isteyenler” ile “dini fanatikler” arasında çatışmayı karşımıza CHABAD’çıların Hanuka hikayesinin parçası olarak, “Işık-karanlık ayrımı” kurarak, dinden uzaklaşanın, “karanlık” kaldığını anlatıyordu. Kısaca savaş nedeni de buydu. Fakat Doğu’nun kendisi için yaktığı ışık kendi karanlığını aydınlatmak  içindi.  

Doğunun patronu rolündeki İsrail’in zamanla Batı’da yer alan, “koruyucu” güçlerine (özellikle ABD) karşı düşmanlaşacağını; Netanyahu’nun, “Roma’ya karşı yeni savaş” sözleri ile ABD’yi de hedef alıyordu.

Batı cephesini yalnızca İsrail yoktu. Cephenin az görünen bölümünde Hristiyan Siyonistler, Masonik yapılar ve FETÖ benzeri bir çok örgütler de vardı.

Tüm bu sahadaki etkin güçler ile İsrail, “Eski Ahit tarzı teokrasiye” evrileceği, Tapınak Tepesi’ni geri alıp üçüncü tapınağı inşa edeceği inancı vardı.

Batı’nın en büyük kaybı, toplumunun yıkımını, toplumsal cinsiyetini ana akımlaştırması, sosyal devlet gibi konuları “marxist eşitleme” olarak tanımlayıp Siyonistleri ekmeğine yağ çalıyordu. Kendi felsefesini, kültürünü, inançlarını ve tüm değerlerini Siyonist kuşağın programına bırakıyordu.   

İşte bu ortamda güçlenen, görünürdeki İsrail değil,  CHABAD eksenli Siyonizimi kontrol eden küresel güçlerdi. İsrail’in güçlenip daha dindar hale gelmesi de bir yemdi. Şimdileri herkes aynen bir tavuk çiftliğinde olduğu gibi bu yemi yemekle meşgul.

CHABAD ve Kamusal Menora Stratejisi

CHABAD, 1973’te Lubavitcher Rebbe’nin çağrısıyla Hanuka’yı küresel ölçekte görünür kılma kampanyasını başlattı. 1974’te Philadelphia’da Liberty Bell önünde ilk kamusal menora yakıldı; 1975’te San Francisco Union Square’de dev menora geleneği başladı. Bu tarihten itibaren şehir meydanları, belediye binaları, parlamento önleri ve üniversiteler Hanuka sembolleriyle donatıldı.

Ne yazık ki KKTC’de Hanuka menorası, tapulu sesiz işgalin bir emlak ofisinin önünde yakıldı. Menora’yı ateşleyen, yasa dışı faaliyet gösteren CHABAD temsilcisi Chaim Hillel Azimov’du. Bu da yalnızca 5gviusnews tarafından haber yapıldı.

Tarihsel Yahudi pratiğinde menora esas olarak ev içinde yakılır. Kamusal alan zorunlu değildir. CHABAD ise bu pratiği sistematik biçimde kamusal alana taşıyarak Hanuka’yı görünür, erişilebilir ve kimlik güçlendirici bir araç haline getirdi. Amaç, sekülerleşmiş veya asimilasyon baskısı altındaki Yahudileri yeniden dini-kültürel çerçeveye çekmekti.

ABD’de bu uygulamalara karşı hukuki itirazlar yapıldı; konu Yüksek Mahkeme’ye taşındı. Mahkeme, kamusal alanda menora yakılmasının Anayasa’yı ihlal etmediğine hükmetti. Bugün ABD başkanlarının Hanuka menoralari önünde fotoğraf vermesi, bu sürecin sonucudur.

İsrail’de Hanuka’nın Devletleşmesi

İsrail bağlamında Hanuka, klasik dini çerçevenin ötesine taşınmıştır. Makabi İsyanı anlatısı; silahlı direniş, yabancı egemenliğe karşı mücadele ve tapınağın geri alınması gibi unsurlar içerir. Bu anlatı, modern İsrail devletinin kuruluş mitolojisiyle kolayca örtüşmüştür.

Bu nedenle Hanuka, seküler çevrelerde “ulusal direniş”, dini çevrelerde ise “imanın zaferi” olarak çifte anlam kazanmıştır. Tevrat merkezli olmaması, onu ulus-devlet sembolüne dönüştürmeyi kolaylaştırmıştır. Devlet törenleri, ordu etkinlikleri ve siyasetçilerin menora yakmasıyla Hanuka, zamanla “dinsel anma”dan “devlet destekli sembolik gösterge”ye evrilmiştir.

Hanuka:

1-Tarihsel olarak Makabi İsyanı’nı,

2-Dinsel olarak Tapınağın yeniden adanmasını,

3-Sembolik olarak “ışığın karanlığa galip gelmesini” anlatır.

CHABAD için Hanuka edindiği misyonun propagandasını güçlendirmek için:

Ulaşılabilir, görünür, kamusal, kimlik güçlendirici ve dine dönüş için etkili bir araçtır. Bu yüzden CHABAD, Hanuka’yı diğer birçok Yahudi hareketine kıyasla çok daha aktif, kamusal ve görünür biçimde kutlamaya başlamıştır.

Hanuka, Yahudi dininde zorunlu (Tevrat kaynaklı) bir bayram değildir Nedeni çok açık:

1-Hanuka Tevrat’ta yer almaz.

2-Musa’nın beş kitabında (Tora / Pentateuch) Hanuka’ya dair hiçbir emir yoktur.

3-Tevrat’ta: Hanuka, Mum yakma ve 8 gün kutlama emri yok.

Dolayısıyla Hanuka, Tevrat’a dayalı bir “ilahi buyruk bayramı” değildir.

CHABAD öncülüğünde Hanuka Bayramı dini zorunluluk olmamasına rağmen kutlanmasının nedeni; kimlik vurgusu, diaspora koşulları, sembolizmin güçlü olması (ışık, umut) ve Noel dönemine denk gelmesidir.

Bir Bayram Ne Zaman İdeolojik Bayrak Olur?

Bir bayram, ilahi buyruk zayıfsa; ritüel inançtan kopup sembole dönüşürse ve devletle temas ederse, ibadet olmaktan çıkarak kimlik ve ideoloji aracına dönüşür. Hanuka bu dönüşümün çarpıcı bir örneğidir.

Ritüelin merkezine “Tanrı’ya yönelme” yerine “topluma mesaj verme” geçtiğinde, mum yakmak bir ibadet değil, bir beyan haline gelir. Bu noktada bayram, “Tanrı için yapılan” bir vecibeden çok, “birlikte saf tutmak için yapılan” bir eyleme dönüşür.

Bu noktada bayram, “Tanrı’ya bağlılık”tan çok, “Ulusa, kimliğe, tarihe bağlılık” ifade eder. Hanuka’nın İsrail bağlamında geçirdiği dönüşüm, bu sürecin açık bir örneğidir.

Bayram artık, “Tanrı için yapılan” dini bir vecibe değil, kültürel, siyasal ve ideolojik bir anlatı aracı olarak, “birlikte kalmak için yapılan” bir eylemdir.

Hanuka örneği, bir bayramın zaman içinde nasıl yeniden tanımlanabildiğini gösteren en çarpıcı örneklerden biridir.

Bondi Provokasyon Kimin İşine Yarar?

Zorunlu olmayan ama sembolik yükü yüksek bir bayram, provokasyon için elverişli bir zemin oluşturur. Hanuka bu açıdan üç özelliğe sahiptir:

1-Tevrat merkezli değildir (esnektir).

2-Güçlü sembolizm taşır (ışık–karanlık, kimlik, direniş).

3-Kamusal alanda görünür hale getirilmiştir.

Bu zeminde yaşanan bir provokasyon, doğrudan failden bağımsız olarak belirli politik ve ideolojik anlatılara hizmet eder. “Biz hedef alınıyoruz” söylemi, iç eleştiriyi bastırır, güvenlik politikalarını meşrulaştırır ve kolektif kenetlenmeyi artırır.

Bu tür süreçler, bayramı ibadetten çok ideolojik bayrağa dönüştüren yapıların işine yarar. Sessiz inananların, inancını mahrem yaşayanların değil.

Sonuçta Hanuka, Tevrat’ta yer almayan, zorunlu olmayan bir bayramdır. Buna rağmen modern dönemde yüksek görünürlük ve sembolik ağırlık kazanmıştır. Bu dönüşüm, ilahi emirle değil; diaspora koşulları, CHABAD’ın stratejik hamleleri ve İsrail’in devletleşme süreciyle şekillenmiştir.

Dolayısıyla Hanuka’yı anlamak için “kim yaptı?” sorusundan çok, “kimin işine yarıyor?” sorusuna bakmak gerekir. Bir provokasyonun anlamı, failden ziyade ürettiği politik ve ideolojik işlevde saklıdır.

Son olarak;

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Yavuz Başakoğlu 4 saat önce

Yazının tamamınabbakildında şüpheli bir durum var Bondiyi fil seti gibi kullanmislar