Öne Çıkanlar Ankara Üniversitesi 5G Tefeci Tekin Arhun Sarper Altıncık

“PlaNdemi” ve Bill’in adamları”

Önce iki tavsiye… “Pandemi” için “PlaNdemi”, “Bilim adamları” için de “Bill’in adamları” harika iki alternatif kelime… Bu ve benzeri kelimeleri kullanmanin global çapta sergilenen “CoVID tiyatrosu”na karşı itirazlarımızı yükseltirken güzel bir farkındalık oluşturduğanı düşünüyorum.

Sıradan bir insan olarak virus ve aşı ile ilgili endişelerimizi kaygılarımızı dile getirince, anında suçlanır hale geldik. Biz virolog’muymuşuz, bırakalım uzmanları konuşşun diye bazı çevreler tarafından anında itirazlar yükseliyor, alay konusu yapmaya çalışıyorlar. Onun için inandığımız kitap bize “kınayanların kınamalarına aldırmadan” uyarısını yapar. O kitap Müşriklerin “Ebul Hakem” dedikleri kişiye “ebu cehil” der. Bu “bizimle alay edenler kim” diye baktığımızda da garip bir şekilde bizle alay edilircesine kurgulanan mantığı hiç itirazsız satın alanlar olduğunu görüyoruz.

Söyle kısa bir hafızaları tazeleyelim:

İlk vakalar Çin/Wuhan’dan çıktı” deniyor. Rivayet muhtelif. “Laboratuvardan sızdı” diyen de var, “hayvan pazarindan yarasa alıp çorbasını içen” hatun kişiyi suçlayanda.

Bu arada Wuhan’da bu mesele yayılmaya başladığında, “global ölçekte bir risk yok” diyen de, daha ancak geçen hafta izin alabilip virüsü araştırmak için Çin’e Çin’in istediği insanlardan müteşekkil bir heyet gönderen de aynı DSÖ. İşte bu DSÖ bize diyor ki “2 metre olan sosyal mesafeye dikkat edin, maske takın, temizliğinize dikkat edin” vesaire. “Seyahatten önce de PCR testi yaptıracaksın!” Üstelik PCR testinin nobel ödüllü mucidi Karry Mullisbu testler serbest dolaşan virusleri hiçbir şekilde tespit edemez” demesine ragmen. (Dondurma, kivi ve muz’un PCR testleri de pozitif çıkıyormuş. Yemeden bu ürünlere test mi yaptırsak acaba) Bütün dünyada bu kaideler yerleşik kural haline gelmiş durumda.

Ilk olarak maskedeki mantık kurgusu ile başlayalım. Sokakta kendi başına yürürken bile güzel güzel cigerlerine oksijen çekmek varken, soluduğu karbondioksiti çeken mi dersiniz, arabada tek başına iken ya da kendi aile fertleri ile beraberken maske takan mı (bu kimseler evde de maske ile dolaşıyor olabilirler). Orjinalliğin haddi hududu yok. Korku plandemisinin insanları getirdiği nokta bu.İnsanlara ölümü gösterip, onları adeta herşeye razı ediyorlar. Mikrobunu biriktirdiğin maskeni cebine, yemek yediğin masana koyup cıkarmanda, o maskeye ellediğin elinle bütün etrafındaki ortama dokunmakta sorun yok, ama paraya ellersen veya yumrukla tokalaşmazsan virus anında bulaşıyor! Sonra bu maskenin sağlıklı olanı 2-3 saat kullanmakmış ya, hak getire! Maskesini haftalık kullanan var haftalık! Ayrıca Deniz, park, sokak her yer kullanılmış atık maske dolu.. Karda kışda, yağmurda, rüzgarda maske takmaya mecbur bırakmak insanları nasıl bir anlayış. Sahi siz maskenin dillendirildiği ve gözümüze sokulduğu kadar, bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için neler yapmalı, nasıl yaşamalı ve neleri tüketmeliyiz birkac cılız ses dışında ozellikle Bill’in adamıgillerden birsey duyuyor muyuz!? Maskede olduğu gibi koro halinde “ambalajlı gıda ürünleri konusunda insanları uyarmalarına” sahit oldunuz mu! Hiç olacak şey mi onca endüsri, bir dünya yatırım var bu işin arkasında! Bu maske işi kuralı koyan Billgillerin keyfine keyif katıyordur. “Maske takılacaaak tak!” diyorlar takıyoruz! Askeri bir disiplin söz konusu! Kim böyle tüm dünya milletlerine söz geçirebilmiş ki!? Bill’in adamları maske kullanımını bırakacağımız uygun vakti zamanı gelince bize söylerler nasıl olsa, biz niye kafamızı yoralım ki virolog muyuz!? Bu arada bu “Bill’in adamigiller” sigara endüstriyel olarak ilk defa piyasa sürüldüğünde, sigaranın insan sağlığına faydasına yönelik raporlar hazırlamış kimselerdi. Yeri geldi, kapak olsun diye yapıştırayım istedim.

Gelelim sosyal mesafeye… Bu virüsün akıllıca tasarlandığını düşünüyorum. Mesela virüs’ün RNA’sına uzaklık algılayan bir sistem/sensor yüklemiş olabilirler. Çünkü malum 2 metre sosyal mesafe kurali var ve bunun altına düşeni tak anında yakalıyor arkadaş… Bir de halden anlıyor be! Mesela havalimaninda güvenlik ve chek-in kuyruğuna girerken mesafe yoksa bulaşıyor da ucağın icinde anlayış gösteriyor. Eee malum havacılık sektörüne çok zarar verdi yıprattı, vicdanı el vermemiştir daha fazlasına. Cami ve diğer ibadethanelerde sinemada da mesafe yoksa bulaşırım diyor, okula gitmeyin orda da musallat olurum diyor, ev ziyaretleri, taziye, cenaze filan virusun tahammülünün olmadığı yerler. Yüce virüsümuz kıymetli efendimiz tren ve sehirler arası otobüstede mesafe isterken, belediye otobüsünde dolmuşta filan artık idare ediyor sağolsun. Hepten de zalim değil yani.

Bu gözler fuar girişinde form doldurulduğum ortak kullanima ait kalemin bile strelize edildiğini gördü… Elimizin kolonya, sıvı sabun, dezenfektan, kolonyalı mendil derken derisini aşındırdılar bazilarimiz. Adeta temizlik maynagi olduk! Temizlik tanrısı Higien de acımış olmalı halimize. Ama bizim içimizdeki Bill’in adamlarının hiç acıması da yok. Virolog olmadigim icin herseyin fazlasinin zararli oldugunu, bu asiri temizligin elimizdeki faydali bakterileri de oldurdugune, bu durumun aslinda genel olarak bizim direncimizi düsürdüğüne filan artık değinmeyim çok haddimi aşarım. Şu Tom Amca kılıklı Bill’in adamlarından daha iyi billecek halim yok herhalde değil mi?

Son olarak Aşı. Açık artırmada etkinlikler yuzde %90’larin üstünde yarışıyor.. Ayrıca bütün şirketlerin birbirlerine yakın zamanda aşıları bitirip piyasaya sunmaları gerçekten göz yaşartıcı… Bunun adı insanlığa hizmette yarış! Rusya’ki aşı geliştirmesinde çalışan bir uzman bu arada pencereden ayağı kayıp düştü. Ne işi vardı orada cam mı siliyordu neyse şimdi konudan sapmayalım… Bill’in adamaları bizim virüsten kurtulmamiz için gece gündüz çalışırken, biz kalkıp da aşıyı icat eden kişi niye bu aşıyı kendine yapamıyor, nasıl bir hukuki engel var, bu nasıl bir iştir, hem sonra neden aşı firmaları “hukuki dokunulmazlık” alıyorlar, neden aşı yapılırken “onay formu” imzalatılıyor diye sorduğumuzda veya insanların denek olarak kullanıldığını düşündüğümüzde, acil kullanım onayına itiraz edince kötü niyetli oluyoruz. Bize bu sorular bahane PR şahane dedirtircesine “canlı aşı ayinleri“ izlettiriliyor. Bizim ülke olarak “Çin’den aldığımız aşıyı çin kendi vatandaşlarına ne oranda uyguladı, bu aşıyı üreten Sinovac şirketi ve Çin’e bu konuda ne kadar güvenebiliriz” filan diye de sormamız sorun oluyor. Liderler ve Bill’in kurulu uyeleri bu aşıyı oluyorsa bize halt yemek düşüyor anlasilan. Ama haklarını da yemiyelim istemiyorsak aşı olmama özgürlüğümüz var! Gerçi yakın zamanda biz toplu taşım araçları ile seyahat edemeyecek, toplu mekanlara giremeyecek, başka ülkelere gitmek için vize filan alamayacağız. Böylesi bir özgürlük olacak bizimkisi. Bir de aşı olanlar madem işi garantiye alıyor kurtuluyor neden biz aşı olmayacaklardan korkuyorlar ki! Bıraksınlar biz de onlarla ortak mekanlara girelim beraber seyahat edelim degil mi ama! Zaten onların aşı parasını da biz veriyoruz. İmkanı olan aşısını seçsin, kendi yaptırsın, imkanı olmayıp aşı olmak isteyene SGK destek versin. Karanlık tünelin ucunda gözüken ışık bize The Economist’in kapağında aşıyı göstermiyor muydu? Tamam bazen bunlara “dış mihrak” filan diyoruz da bu konuda adamlar demek ki samimi!

Bu arada, bu Sinovac’ın bize verdiği ve açıkladığı belgelerle Amerikan borsasına açılmak için verdiği başvuru dosyasındaki bilgiler farklı. Peki yarın bu patlayınca ne olacak!

Biz herşeye rağmen bize dayatılan bu “yeni normal”e itiraz edeceğiz. Tencerede kısık ateşte yavaş yavaş uyuşturulan kurbağa misali bizi uyutmalarına karşı, birileri bizle, arkalarına siyaseti, akademi ve bürokrasiyi, mediayı alarak aklınca ve kendince dalga geçse de sesimizi yükselteceğiz. CoVID süreci bahane edilerek elimizden alınan özgürlüklere, HES Kodu / sağlık pasaportuna, aramıza mesafe koyanlara, bizi eve kapatanlara, online-dijital bir dünyaya bizi hapsedip, zaten bizim bütün bilgilerimiz ellerinde, “bizin mahalledeki çaycı Hüsnü abinin bilgisini ne yapacaklar” diye olayı sulandırıp, bu süreci perdelemeye çalışanlara, “kuralı biz koyarız bizim dediğimiz olur” diyenlere itiraz edecek sesimizi yükseltecegiz. Beğenelim beğenmeyelim bizi hapsettikleri dijital dünya Trump’un bütün hesaplara erişimini hiçbir yargı kararı olmaksızın ve tüm platformaların ortak iradesi ile engellenmesi büyük bir güç gösterisidir. Bu durum bile hala bizi uyandırmayacaksa, aklımızın başına gelmesi için tenceredeki suyun kaynaması gerekiyor anlaşılan. Ama o zaman da kaynar sudan çıkmak için sıçramaya mecalimizin kalmayacağı da hepimizin malumu.

Bill’in adamı değil bilim adamı olmak çizilen çerçevenin dayatılan norm’ların, yeni “norm”al diye dayatılan şeylerin doğruluğunu özgürce tartışmak, eleştirmek ile olur. Yoksa Bill’in adamları yeri gelir sigarayı da sağlığa faydası noktasında öve öve biteremezler.

Anahtar Kelimeler:
DSÖRNAPCR
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
tuncay 3 yıl önce

kaleminize sağlık üstad.anladık anladıkda bu kill gates ve cunta dan nasıl kurtulacaz.nasıl mücadele edecez.sesimiz cılız kalıyor.engizisyon aforoz ediyor bizi

Avatar
Zeynep A.. 3 yıl önce

Bütün yaşadıklarımızı trajikomik haliyle gayet güzel ifade etmişsiniz kesinlikle artık bu plandemiye dur denilmesi gerekiyor sabrımız da kalmadı zaten beklemeye.. Biz ne kurbağayız ne de kimsenin deney faresi! Boyun eğmeyeceğiz!

Avatar
anti-virus 3 yıl önce

söylendiği gibi sinovac çin şirketi değil,karayip firması.yatırımcıları arasında j.p morgan ve merry lunch mı neyse bu iki yatırım şirketi var..

Avatar
Enes.. 3 yıl önce

Bütün çocuklar mutluluğu hak ediyor. Bütün çocuklar mutlu olmalı. Hepsi sıkıldı, hepsi okullarından, eğitimlerinden mahrum bırakıldı. Ancak garibanların ensesinde dolaşan bu sistem, sadece zenginlere mi yaşam hakkı veriyor? 15 yaşındaki bir çocuğa babasıyla birlikte sokağa çıktı diye polis ceza kesiyor, diğer yanda aynı yaşa yakın çocuğa, Uludağ'da doluluk oranı ful olan yerlerde ailesine tatil imkânı tanıyor, kısıtlamadan muaf tutularak yaşam hakkı veriyor. Polisin çocuğa tavrı Türk polisinin üniformalarına yakışmıyor. Polis: "Babanı mı bekliyorsun. Baban nerde?" Çocuk: "İçerde..". Polis: "İçerde. Ne yapıyor baban, para mı çekiyor içerde? Babana söyle 900 lira fazla çeksin" Bu nasıl bir üsluptur böyle? O çektiği para ceza kessinler diye mi kazanılıyor? Alın teri kolay mı kazanılıyor? Belki gıda alacak, belki kirasını verecek, belki faturalarını ödeyecek, belki çocuğuna bir şeyler alacak. Belki de kimi, kimsesi yok, çocuğunu evde tek bırakamadı. Belki özel bir durumu, ihtiyacı var. Bas

Avatar
Enes.. 3 yıl önce

Bas cezayı. Al parayı mantığı. Ne istiyorsunuz milletten?
https://www.instagram.com/aliosman.onder/

Avatar
bekir 3 yıl önce

onlar bir tuzak kurdular.Bizde bir tuzak kurduk.Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.