Öne Çıkanlar ERDOĞAN Bilgi Çağı PCR mRNA İskoçya

KIBRIS'DAKİ İŞGALİCİ, SİYONİST İSRAİL

Haber Merkezi Lefkoşa /  14 Ekim 2025

Kıbrıs sorununda, “iki devletli çözüm” önerisinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi komisyonunda oy çokluğuyla kabul edildikten sonra gözler oylanmak üzere sevk edildiği Genel Kurul’a çevrildi.

Olağanüstü Birleşim’de, karar önerisi ve ilgili komite raporu görüşüldü. İlk olarak Komite Başkanı UBP Milletvekili Yasemin Öztürk raporu okudu.

İlk sözü UBP Milletvekili Yasemin Öztürk aldı.

Öztürk yaptığı konuşmada; Bugün Yüce Meclisimizin genel kurulunda, Kıbrıs Türk Halkının geleceğini belirleyecek KARAR önerisi,  Kıbrıs’taki iki ayrı halk ve  iki ayrı devlet gerçeğinin varlığını onaylayacağız.

Bilindiği üzere Kıbrıs Türk halkı, yaşanan tüm tarih süreç içerisinde birlikte yaşam konusunda sorun yaşatmamış ve masada kalkan taraf da olmamıştır.

 Hatırlanacağı üzere Kıbrıs Türk halkının katılımcı ortak olduğu 1960 Kuruluş Antlaşması ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti varken; Kıbrıs Rum tarafının, 21 Aralık 1963 tarihinde Akritas Planı’nı devreye sokması; ardından,  "Kanlı Noel" adı ile bilinen saldırı ile gelecek olan katliama karşı, 27 Aralık 1963'te Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'den oluşan 3 garantör ülkenin askerlerinin yer aldığı, "Barış Koruma Kuvveti" oluşturuldu.

Alınan karara göre, bir ateşkes hattı oluşturmak için Kıbrıs adası, Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye ayrıldı.

İki toplumlu Kıbrıs adası; Lefkoşa’da 30 Aralık 1963 Pazartesi günü sabahın ilk saatlerinde, yalnızca İngiltere Kara Kuvvetleri Kıbrıs Komutanı Tümgeneral Peter George Francis Young’ın yeşil bir kalemle harita üzerinde çizdiği bir çizgi ile ikiye bölündü. Bu tarihten itibaren bu sınır, “Yeşil Hat” olarak adlandırıldı ve  uluslararası alanda, “Yeşil Hat” olarak tanındı.  O gün İngiliz generalin çizdiği, “Yeşil Hat”, Rumlar ve Yunanlıların ENOSİS’i 1974 yılında gerçekleştirmek istemeleri sonucu, diğer bir ifade ile  Ada’da ki  iki halkın bilfiil bölünmesinin sınırı da oldu. 

Ve biz bu, “Yeşil Hattın” Kuzeyinde,  15 Kasım 1983 tarihinde, kendi kader hakkımızı kullanarak,  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunu ilan ettik.

Kıbrıs ile ilgili olarak İsrail’in 7 Ekim 2023’de Gazze’de  başlattığı, işgal ve soykırım girişimine kadar her şeyi tartıştık. Fakat bir anda Gazze’de yaşananlardan sonra, tehlikenin Kıbrıs adasına yöneldiğini hissettiğimizde, “Kıbrıs Filistin olmasın” dedik.

Siyonist hareketin, İngiltere üzerinden 1830 yılından itibaren  dünyayı idare etme arzusu ile Ada’ya yönelişlerini gördük. Karşımızda, ezberimizde yer edinen İngiltere değil, Siyonistler vardı.

Ne yazık ki Kıbrıs sorununun, yüz yıllar önce başladığına şahitlik ediyorduk. Ve sonuçta Siyonist işgal, adayı 2023 yılında  “batmaz bir savaş gemisine” dönüştürmüştü. Kıbrıs’ın Güneyinde bulunan Troodos dağında ki Radar Üssü’nün, dünyanın en önemli “sinyal istihbaratı” yapılan merkezlerden biri olduğunu ve İsrail’e anlık istihbarat sağladığını da öğrendik.

Artık Kıbrıs’ın Güney’deki İngiliz üsleri de İsrail’in çıkarları için kullanılıyordu. Ve kapsamda, Güneyde 28 Ocak 2016'da Lefkoşa'da başlatılan Rum-İsrail-Yunanistan üçlü toplantıları da bugüne kadar 9 kez tekrarlandı.

Bu gelişmelerin ardından, Kıbrıs tarihinde ilk kez, Ada’da yaşayan Türkler ve Rumlar, “Siyonist işgalden” söz etmeye  başladı.  Bir de, Ada’da yaşayan iki halkı birbirine düşman ederek kimlerin kendilerini gizlediklerini de öğrenmeye başladık. Görüyoruz ki bu gün, Güney Kıbrıs Türkiye’ye karşı, aynı düşmanlıkla havada, denizde ve karada “koruma taktiği” ile işgal edilmekte.

Ülkemizde faaliyet gösteren etkin küresel örgütlerinden Siyonist CHABAD örgütü, Büyük Ortadoğu Projesi ve eş zamanlı devreye giren Ana Planı doğrultusunda başlatılan tapulu işgalin aynısını Güney’de de devreye sokmuştu.  

Siyonist CHABAD merkezli bu faaliyetler,  Güney’de hızla kolonileştiği görünür duruma gelmiştir.  En son, Dünya basınında yer alan Güney Kıbrıs kıyılarının İsrail’in kontrolüne geçtiği ifadesi kullanıldı. İsrail basını devamlı olarak son dönemde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılmasına yönelik emperyalist açıklamaları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin yaşatılması ve adada iki devletliliği elzem hale getirmiştir. 

EN BÜYÜK TEHDİT İSRAİL

Kıbrıs genelindeki bu gelişmeler, en büyük tehdidin İsrail, dolayısı ile Siyonist koalisyon güçleri olduğunu, ona göre tedbirler almamız gerektiği gerçeğini de su yüzüne çıkartmıştır.

Bu yüzdendir ki Kıbrıs’ta gerek BM’nin gerekse bazı çevrelerin,  “Federasyonu konuşması” artık modası geçmiş siyasi bir argümana dönüşmüştür.

Onun yerine, gündemde yer alan  İsrail’in gizli haber alma servisi Mossad’ın Güney Kıbrıs’ta yapılanmasıdır. Biz bu yeni tehdidi  konuşmalıyız ve tedbir almalıyız.

Velev ki sürekli dayatılan, “federasyonu” tartışacağız. Muhatabımız Güney Kıbrıs Rum Yönetim mi? Yoksa başta İsrail olmak üzer diğer türevleri mi olacak? Görünen  yeni muhatabın İsrail olacağı yönündedir.

Ülkemizde, Türkiye’yi işgalci olarak görenler,  ilk önce kendi egemenlik sahasında ki gerçek işgale baksınlar. Dünya siyaset tarihinde, “işgalci”, “bir yeri ele geçiren” olarak tanımlanır. Kıbrıs Türkü, Türkiye’nin asli unsurudur, aynı kültürden gelir,  aynı dili kullanır ve Ada, Anadolu’nun coğrafi olarakta; yani bir bütünün parçasıdır.

Bugün Kıbrıs için, “işgalci” İsrail ve onunla aynı eksende bulunan diğer ülkelerdir.

Federasyonu yeniden konuşabilmemiz için artık, Güney’deki Rumların dünyayı kana bulayan, işgalci güçlere karşı savaş vermesi gerekiyor.

Yasemin Öztürk yaptığı konuşmanın sonunda, “Tabii ki Kıbrıs’taki geleceğimiz için, iki ayrı devleti kabullenmek hayatta kalmanın tek çözümüdür.” dedi.  

CTP’DE DEĞİŞEN BİRŞEY YOK

YİNE FEDERASYON DEDİ.

Tufan Erhürman yine “federasyon” dedi.

Erhürman yaptığı konuşmada, egemen olmayan işgal edilmiş Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, dolayısı ile başta Siyonist İsrail olmak üzere diğer güçler ile masaya oturacağını söyledi.

Erhürman Kıbrıs’ta iki eşit kurucu halktan birisi olarak, “eşit egemenlikten” bahsederken, Rumların bugüne kadar eşitliğin “E”’sinden dahi bahsetmediğini unutarak, müzakerelere ısrarla devam edeceğinden söz etti.

DEMAGOJİK FEDARASYON

Kafasında hangi federasyon modeli varsa, bir türlü o modelden bahsetmedi. Yani, demagoji yaparak siyasi görüşlerine destek arayışına girdi. Güney Kıbrıs Yönetiminde yaşanan Siyonist İsrail işgalinin, KKTC’yi de tehdit ettiğini dünya medyası ele alırken, Erhürman’ın bir kelime laf etmemesi de dikkat çekti.

Türkiye Cumhuriyeti ile elbette istişare edeceğini ve bu doğrultuda müzakereleri yürüteceğini söyleyen Erhürman, Türkiye’nin artık yalnızca iki devletli çözüm istediğini de unuttu.

SİYONİST İŞGALİ GÖRMEDİ

Kıbrıs’ın genelini ilgilendiren, Rum-İsrail-Yunanistan  üçlüsünün 2016 yılında başlattığı stratejik anlaşmalar, Başbakanlık yaptığı dönemde de (2 Şubat 2028-22 Mayıs 2019),  devam etmesine rağmen bu konuyla ilgili  bir tane açıklaması olmayan Erhürmanın  geçmişe giderek 1960’daki Güvenlik konusunda Kıbrıs Türkü’nün veto hakkı olduğundan  bahsetmesi oldukça ironik bulundu..

Ve Türkiye’nin garantörlüğünden dolayı  bugün Rum kesiminin İsrail, Hindistan ve diğer ülkeler ile yaptığı askeri anlaşmalarda tek başına karar veremeyeceğini belirtti.  Tabii ki Rumlar tüm bu anlaşmaları yaparken yine Erhürman’ın bir tane eleştirisi yoktu.  

Konuşmasından sonra Erhürman bazı CTP milletvekilleri ile  meclis salonunu terk etti.

Cumhuriyet Meclisi’nde en son söz alan Başbakan Ünal Üstel’in konuşmasının bitiminde, “iki devletli çözüm” için oylamaya geçildi. CTP’nin  katılmadığı, ayakta yapılan oylama oy çokluğu ile kabul edildi.  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Yunus 6 saat önce

İyi yakalamışsınız Yasemin hanım konuşması çok iyi farkını gostermiş