Öne Çıkanlar karbon papatya DEM MOSSAD Antakya

KKTC’DE SİYONİZM TEHLİKESİ YOK MU?

Haber Merkezi Lefkoşa / 2 Ekim 2025

KKTC’deki Cumhuriyetçi TÜRK Partisi (CTP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Tufan ERHÜRMAN Meclis açılışının Genel Kurulu’nda konuşma yaptı.

Öncelikli olarak bir hukukçu olan Tufan ERHÜRMAN çok iyi biliyor ki, “Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulümdür.” sözleri, mecliste yaptığı konuşmadan farksızdır. Üstelik konuşmasının çerçevesinde veya kararında esasa ilişkin hiçbir şey bulunmuyor!

ERHÜRMAN mecliste yaptığı konuşmaya dönecek olursak. ERHÜRNAM, Gazze’de aylardır devam eden zulümden bahsetti, Kıbrıs’ta vahim şeylerin yaşandığını söyledi. Fakat, Kuzey’de ve Güney’deki Siyonist işgalden, Gazze’de Soykırım yapan Siyonistlerin KKTC’deki, tapulu işgali ile kolonileşmesinde ki organizasyonu yapan CHABAD örgütünden bahsetmedi. O zaman, Güney’deki AKEL Partisi genel sekreteri Stefanu, Siyonist tehlikeye dikkat çekerek, Siyonist gettolar kurulduğunu ve Filistin işgalinin toprak satın almalarla başladığını gerçeği, Kuzey’de yok mu?

Cumhurbaşkanı ERHÜRMAN’nın mecliste yaptığı konuşmaya göre, aynen Ersin TATAR veya Ünal Üste'in de gündeminde olmadığı gibi, KKTC’de Siyonist İsrail ve CHABAD sorunu bulunmuyor. O zaman, artık dünyayı ilgilendiren bu sorunun KKTC'de konuşulmasında, bilmediğimiz bir KORKU mu var? Yani Siyonistlerin, Rumları Türkiye'ye ve KKTC'nin varlığına karşı silahlandırdığı bilinmiyor mu?

KUZEY’DE DAHA ÇOK ENDİŞELİYİZ!

Ayrıca eğer Cumhurbaşkanı adayı Tufan ERHÜRMAN samimi ise Gazze, Güneydeki üslerin kullanılması ve Rumların tutumu gibi, tartışılması abesle iştigal olan gerçeklerde olduğu gibi, KKTC’deki özellikle 2002 yılından itibaren Anan Planı ile başlayan Siyonist İsrail’in işgali ve faillilerine ilişkin de bir açıklama yapmasını gerekmiyor mu?

Bu bağlamda, KKTC ölçeğinde CTP Genel Başkanı Tuhfan ERHÜRMAN’ın, 1 Ekim 2025 tarihli meclis konuşmasını HER AÇIDAN önemsediğimiz için, mecliste yaptığı konuşmasının tamamını yayınlıyoruz.

Tuhfan ERHÜRMAN,

Yeni yasama yılımızın açılışı aslında dünya ve bölge açısından çok sıkıntılı bir dönemde gerçekleşiyor.

Hepimizin, eminim ki bu meclisteki herkesin yüreğini yakan bir şekilde Gazze'de aylarca süren bir zulüm yaşandı.

Çocuklar öldürüldü, aç bırakıldı ve bütün bunları çok yakın bir coğrafyada biz izlemek zorunda kaldık. Yüreğimiz kanayarak ve kınadık. Kınamaya da devam ediyoruz.

Meclisteki tüm arkadaşlarım adına partili partisiz fark etmez. Eminim ki herkes buna katılıyordur. Bir kez daha bu yasama yılının açılışında Kıbrıs Türk halkının Filistin halkıyla dayanışmasını buradan duyurmak, bildirmek isterim.

Tabii bütün bunlar yaşanırken maalesef dünyanın değerler sistemi, Avrupa'nın değerler sistemi de bu yaşananlar karşısında sınıfta kaldı.

Çocuk Hakları Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi aslında uygarlığın, çağdaşlığın temel değerlerini sıralayan metinler sadece bir metin olarak orada durdu ama uluslararası kuruluşlar ve dünya pek çok konuda geç kaldı.

Dileğimiz bundan sonrasında artık tek bir çocuğun daha açlıktan veya başka herhangi bir sebeple ölmemesidir. Ama tabii hep şunu söyledim. Avrupa kendi değerlerine sahip çıkmamış olabilir. Dünya kendi değerlerine sahip çıkmamış olabilir. Ama her bir demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere inanan insanın nerede yaşarsa yaşasın görevi gerektiğinde onlara rağmen o değerlere sahip çıkmaktır. Çünkü bunlar medeniyetin değerleridir. Tabii bu bölgesel gelişmeler karşısında Kıbrıs Adası özelinde de çok vahim şeyleri yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz.

Özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin hani Türkiye Cumhuriyetiin gücü karşısında bir denge kurma kendince kendi aklıyla çabası aslında şunu doğurdu bu adada. Bir anda baktık ki Gazze'de çocukları katleden İsrail BAF hava üssünü kullanma hakkına sahip kılındı. Hindistan bile oralara geldi. Amerika Birleşik Devletleri bile oralara geldi. Ve tabii buradan onlara da sesleniyorum. Daha önce söylediğim şeyi tekrarlıyorum. Kıbrıs Rum liderliği herhalde şunu bilmiyor. Bu gelen devletler öyle geldikleri yerlerden kolay kolay çıkan devletler değil. Hani tabiri caizse büyük abileri arkamıza alalım da Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bir denge kuralım çabasıysa söz konusu olan gene amiyane tabirle söyleyeceğim. O büyük ağabeyler hiçbir zaman arkada öne geçiyorlar ve siz arkaya düşüyorsunuz. Bu da Güney Kıbrıs'taki Rum toplumunun bir kez daha değerlendirmesi, düşünmesi gereken şeydir. Ama bizim açımızdan önemli olan şudur. Kıbrıs Türk halkı açısından ve bu meclis açısından önemli olan şudur. Herkes bilmek zorundadır dünyada ki bu ülkede iki eşit kurucu ortak vardır. Ve Kıbrıs Türk halkı bu adanın neresinde olursa olsun her çıkan değer üzerinde eşit ortaklık hakkına sahiptir. Meclis de ve bu memleketin, bu ülkenin bütün kurumları da bu iradeye, bu hakka sahip çıkmakla yükümlüdür. 1960 anayasasından kaynaklanan birtakım haklar konuşulurken şunu bilmek gerekir. Bu adada güvenlikle ilgili bir karar 1960'ta bile ki biz 1960'ın adil bir düzen olduğunu düşünmüyoruz ama 1960'ta bile bu adadaki güvenlikle ilgili kararlar Kıbrıs Türk halkının vetosuna tabiydi. Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkının iradesi olmaksızın güvenlik konusunda, deniz yetki alanları konusunda, hidrokarbon konusunda, enerji konusunda veya uluslararası ticaret yolları konusunda Kıbrıs Rum liderliğinin bütün ada adına karar alma yetkisi yoktur.

Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkının meclisi de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti meclisi de bunu temel gündemi olarak sürekli tutmak zorundadır. Kıbrıs Türk halkı bu adada vardır ve hiç kimse Kıbrıs Türk halkını görmezden gelemez. Bu adanın hukuksal statüsü Kıbrıs Türk halkının iradesi olmaksızın bu ortak yetki alanlarında sadece Kıbrıs Rum liderliğinin iradesiyle karar alınmasını mümkün kılmaz. Bu meclisin uluslararası alanda da temsiliyeti vardır. Meclisimizden uluslararası alanda bu temsiliyet yetkisini kullanan tüm milletvekillerimizden hasaten ricamdır. Bunu sürekli olarak bütün uluslararası kuruluşların gündeminde tutmak gerekir.

Kıbrıs Türk halkının varlığını görmezden gelenlere karşı Kıbrıs Türk halkının dünyayla buluşmasını sağlamak için azami dikkat ve çabanın gösterilmesi gerekir. Şimdi tabii bunlar dış meseleler ama aslında çok da dış değil. Yani şunu yaşadık. Çünkü biliyorsunuz hani İsrail BAFva üssü imtiyazlı kullanma hakkına sahip kılındı. Sonra döndü İran'a saldırdı. İran, ben de sana saldıracağım ama sadece sana değil, üst kullandığın yerlere de saldıracağım." dediğinde hani Kuzey Kıbrıs'ta bir sığınak tartışması başladı. Biliyorsunuz bu aslında bütün bu yaşananların bizi ne kadar da yakından ilgilendirdiğini, irademizin, haklarımızın görmezden gelinmesinin, ihlal edilmesinin bize nelere mal olduğunu veya mal olabileceğini gösteren gelişmelerdir. O nedenle meclisin bundan sonraki tüm çalışmalarında bu meselenin hassasiyetle bir kenarda sürekliakıllarda tutulması gerekiyor. İçeriye döndüğümüzde meclis hepimizin bildiği gibi cumhuriyetin temel nitelikleri olarak sayılan tüm nitelikleri korumakla başlayacağı yükümlüdür. O nedenle ülkemizde demokrasi açısından, özgürlükler açısından, insan hakları açısından, hukukun üstünlüğü açısından sorun varsa bu meclisin sorunudur. Dahası bu meclisin bu konularda sorun çıkarmaması gerekir. Yani bu meclis bütün faaliyetlerinde bu temel ilkeleri yol gösterici ilkeler olarak kabul etmekle anayasal çerçevede yükümlüdür.

Dolayısıyla buralarda çok ciddi hassasiyet gösterilmesi gerekir.

Meclisin bir kurum olarak saygınlığını yeniden kazanması gerekir. Üzülerek söylüyorum. Ben de bu meclisin bir üyesi olarak söylüyorum. Meclisin saygınlığında aşınma var ve bu aşınmayı ancak hep birlikte ciddiyetle çalışarak gidermemiz mümkündür. Meclis elbette iki faaliyet yapar. Biri yasama faaliyeti, biri denetim faaliyeti. Her iki faaliyet açısından da çok daha özenli, çok daha hassas olunması gerektiği kanaatini taşıdığımı belirtmek istiyorum. Mesela hepimiz biliyoruz ki yasa gücünde kararnamelerle ilgili anayasa hükmü açıktır. Anayasa çok açık bir şekilde ekonomik konularda ivedilik varsa yasa gücünde kararname çıkarılabileceğini söyler. İki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir. Hem ivedilik olacak hem de ekonomik bir konu olacak. Ve doğal olarak anayasanın söylemediği ama söylemesine gerek kalmayan ilke şudur. Meclis toplantı döneminde ise yasa gücünde kararname çıkarmak hiçbir şekilde kendi içinde meşruiyet taşımaz. Velev ki Allah korusun çok acil güvenlikle ilgili bir şey olacak da bir gecede karar çıkarılması gerekecek. Ama meclisin tatilde olmadığı dönemde çok sayıda yasa gücünde kararname çıkarmak veya meclis görevdeyken çıkarılabilecek olan yasaları yasa gücünde kararname olarak tatil dönemine bırakmak aslında meclisin kendi iradesine sahip çıkmaması anlamına gelir. Ve unutmayalım meclisin kendi iradesine sahip çıkması aslında halkın iradesine sahip çıkmasıdır. Ve halkın iradesine sahip çıkmamak gibi bir durum meclisteki hiçbir milletvekilimizin kendine yakıştırabileceği bir durum değil.

İkincisi denetim faaliyetidir.

Maalesef arkadaşlar son yıllarda yaşadığımız bir şey var. Sorulan sorulara, sözlü sorulara, yazılı sorulara cevap dahi vermeme gibi bir durumun aslında meclisin saygınlığını zedeleyen bir durum olduğunu hiç unutmamamız gerekir. Yani milletvekilleri hem burada bir soru sorup hem de televizyona çıktıklarında o soru kendilerine yönetildiklerinde ben bu soru bu konuyla ilgili bir soru önergesi verdim ama aylar geçti yanıt almadım demek durumunda bırakılırsa bu söz konusu milletvekilinin saygınlığını değil doğrudan doğruya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi'nin saygınlığını zedeler. Dolayısıyla herkesin bu konuda azami dikkat ve özeni göstermesi gerekir.

Cumhurbaşkanlığı makamının da yasama faaliyetleri konusunda hepimizin bildiği gibi görevleri vardır. Bunlardan bir tanesi geciktirici veto adını verdiğimiz 15 gün içerisinde bir kez geri gönderme yetkisidir. Bu önemsiz bir yetki değildir. Gerekçeli olarak kullanılmak gerekir ve cumhurbaşkanlığı makamı halkın birliğini, bütünlüğünü temsil eden makam olarak gerektiğinde her zaman buna gerek yoktur. yasama organının yetki alanına saygı çerçevesinde ama gerektiğinde yeniden tezekkür edilmek üzere meclise geri gönderme yetkisinin kullanılması gerekir. Çünkü cumhurbaşkanlığında da aslında tam da bu konularla ilgili bir hukuk komisyonu olmalıdır. Çünkü anayasanın verdiği görevdir. Bir başka cumhurbaşkanlına düşen görev yasama faaliyeti açısından biliyorsunuz anayasaya uygunluk ön denetimi yapma yetkisidir. Dolayısıyla anayasaya aykırılık ihtimali varsa Cumhurbaşkanlığı bunu yayınlamadan önce, resmi gazetede yayınlanmadan önce ön denetime tabi kılmak zorundadır ki anayasanın üstünlüğü kuralını biz gerçek anlamda hayata geçirebilelim. Tabii bu dönemde hepimiz buradaki herkes çok daha fazla halkımızın içinde ve herhalde hepimiz farkındayız ki halkımız çok sorun dile getiriyor ama bunların arasında en önemlilerinden biri haline gelmeye başlayan güvenlik sorunu arkadaşlar. Bu memleketin bilmediği bir sorun. Yani biz demin başlangıçta dış güvenlikten bahsettik ama iç güvenlik açısından da insanlarımızın artık kendilerini eskisi kadar güvende hissetmediği bir dönemden geçiyor olmamız hepimizi alarme etmek durumundadır. Hepimize bir kırmızı ışık yakmak durumundadır. Bu memleket böyle çetelerin ortada dolaştığı, orada burada iş insanlarını kurşunladığı, haraca bağladığı, tehdit ettiği, gazetecilerin son dönemde üst üste tehdide maruz kaldığı bir memleket olamaz. Bu konuda hepimiz çok ciddi kararlılıkla hareket etmek zorundayız.

Ve şunu da üzülerek, altını çizerek söylemek zorundayım. polisimize de, savcımıza da, yargımıza da, medyamıza da, tüm denetim organlarımıza da bizim güven verme sorumluluğumuz var. Bu işi genç yargıçların, genç savcıların kendilerini güvende hissetmedikleri bir noktada görev yaptıkları bir mesele haline getirme hakkımız yok. Devlet en yukarıdan en aşağıya kadar bütün kurum ve kuruluşlarıyla ve bütün makamlarıyla bu insanlarımızın arkasında olmak durumundadır.

Ve tabii ki hep dile getirdiğimiz nüfus meselesi artık ciddi ciddi ele alınmak zorundadır. Nüfus sayımının yapılması değildir. Sadece bahsettiğim her defasında sadece oradan anlaşılıyor. Ciddi bir nüfus politikasına ihtiyaç var. bu memlekette 10 yıl sonrasını artık öngöremediğini söylüyor sokaktaki tüm insanlarımız. Dolayısıyla nüfus ve nüfus politikası artık bizim için olmazsa olmaz bir mesele haline geldi. Meclisin bunu çok dikkatli ele alması gerekiyor. Ve bir başka hep dile getirilen sorun gene meclis bu konuda çok hassas olmak zorunda. Liyakat meselesi toplumun artık böyle en normal bir şekilde kullandığı bir kelime haline geldi ve eksikliğinden bahsedilen bir kelime haline geldi.

Meclis yasama faaliyetlerinde artık bunu dikkate almak zorundadır.

Hiç kimsenin sınavsız, münhaçsiz, adil olmayan yöntemlerle mesela istihdam edilemeyeceği yapıları kurmak. Siyasi rant kapılarından bahsediyorum. Siyasi rant kapılarını kapatmak eğer gerçekten bu devlete, bu millete, bu halka inanılıyorsa bu meclisin görevidir diye düşünüyorum.

Ve tabii çok uzatmayacağım bir noktanın daha muhakkak altını çizmem gerektiğini düşünüyorum. Arkadaşlar bu memlekette hep bahsedilir. Anayasamızın başlangıç kısmında da vardır.

Kıbrıs Türk halkı çok ciddi bir varoluş mücadelesi verdi. Çok ağır bedeller ödedi bu memlekette varlığını koruyabilmek için. Ama şimdi Kıbrıs Türk halkının 70-80 yaşındaki insanları siz de karşılaşıyorsunuzdur eminim. Biz bu mücadeleyi, bu esirlikleri, bu göçleri, bu kayıpları, bu şehitleri ve tüm yaşadıklarımızı çocuklarımız, torunlarımız bugün bunları yaşamak zorunda kalsın diye mi yaşadık?

Bu mücadeleyi bunun için mi verdik?

Sorusunu sorar duruma geldi. Bu hepimiz için son derece önemlidir. Bir de küçükler üzerinden söylenen şey çok önemlidir. Çocuklarımızın daha 12-13 yaşında ben bu ülkeden göç edeceğim büyüdüğümde demeye başlaması.

Çocuklarımızın göç etmesinden sonra ailelerin çocuklarımıza telefonlarda buralara dönme, mutluysan orada kal demeye başlamış olması bu memleketteki herkesin sorunu olması gerekir.

Başlı başına da meclisin bir meselesi olmak gerekir. Bunların hepsi yasama faaliyetleri sırasında dikkate alınması gereken şeylerdir diye düşünüyorum. Hiç kimse hiçbir konuda endişeye kapılmasın.

Bugüne kadar bu ülke yürüttüğü tüm dış ilişkilerini Türkiye Cumhuriyeti ile istişare içerisinde yürüttü. Bu konuda hiçbir makam bugüne kadar aksi bir şekilde kullanılmadı. Gereksiz yere insanlarda endişeler falan yaratacak laflar etmenin bir alemi yok. İnsanlarımız herkesi tanıyor, herkesi biliyor. Boşu boşuna sanki insanlarımız yeni bu ülkeye gelmiş gibi tavırlar içerisine girmenin manası yok.

Dolayısıyla insanlarımız da gönlünü ferah tutsun. Kim ne derse desin, bu memleket demokratik bir memlekettir. Bu halk demokrasiye inanan ama daha önemlisi demokrasiyi içselleştirmiş bir halktır. Dolayısıyla halka güvenmek siyaset yapmanın bir numaralı meselesidir. Halka güvenin. Halkın ferasetine güvenin. Kıbrıs Türk halkı feraset sahibi bir halktır ve Kıbrıs Türk halkı kendi kararını kendisi zaten verir. Hiçbir konuda hiçbir endişeye mahal yoktur. Tekrar söylüyorum. Elbette bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yapılacak olan her şey Türkiye Cumhuriyeti ile istişare içinde yapılacaktır.

Herkesin bildiği bir gerçekliktir umarım. Türkiye Cumhuriyeti bu adanın tamamının garantörü olan devlettir. Ve herkesin gene bildiğini umarım ki Kıbrıs Türk halkı bu adadaki iki eşit ortaktan biridir ve hiç kimsenin de Kıbrıs Türk halkını görmezden gelme yetkisi yoktur.

Sözlerimi şununla bağlamama müsaade edin. Ben 12 yıldır bu meclisteyim. Meclisle ilgili olumsuz pek çok şey söylenir. Ben de söyleyebilirim. Ama bu meclisle ilgili olumlu bir şey söyleyerek konuşmamı tamamlamak isterim ki biraz da hayata artık pozitif bakalım. Bu meclis hepinizin bildiği gibi içeride hangi konular hangi düzeyde tartışılırsa tartışılsın dışarıda insanların ve burada da insanların birbirine saygısını, sevgisini, selamını yitirmediği bir yerdir. Bu son derece olumlu ve bizim meclisimiz açısından ayırt edici bir özelliktir. Bunun hassasiyetle korunması gerektiğini düşünüyorum ve burada bunun böyle olmasının toplumun birlik ve bütünlüğünü sağlamak noktasında da son derece önemli olduğunu düşünürüm. Toplumun gerilmemesi açısından da zaten bu kadar çok sorunla boğuşmak zorunda kalan toplumun gerilmemesi açısından da yaşamsal önemde olduğunu düşünürüm. O yüzden sizlerden ricam bundan sonrasında da bu ayırt edici ve olumlu özelliği mecliste korumaya devam etmenizdir. Hepinize çok teşekkür ederim. Yeni yasama yılının hayırlı olmasını dilerim. Sevgilerimi ve saygılarımı sunarım.

Sağ olun, var olun.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Y. Dağıstanlı 2 saat önce

Neden korkuyorlar? Tatar yapaz Ama Erhurman aciklama yapar