
Yazan Mustafa DÖNMEZ
1-Rus ve Ermeni istihbaratçılarının hazırladığı Hakan Fidan kitabı Moskova'da Biblio-Globus Kitabevi'nde tanıtımı yapıldı. Eski MİT Başkanı ve Dışişleri Bakanı Fidan'ın gelecek vadeden bir Türk siyasetçi olduğu savıyla, "Türkiye’nin Muhtemel Gelecek Cumhurbaşkanına Bir Portre Denemesi" başlığıyla yayımlanan kitabın kapağında Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesine yer verildi. Önsözünü Türkiye uzmanı emekli Rus istihbarat subayı Aleksandr Poltavskiy’i yazdı. Danışmanlık yapan isimler ise Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsü'nden Profesör Andrey Bezrukov ve siyaset bilimci Aleksandr Svarants. FSB (KGB)’nin kadrolu elemanları. Hakan Fidan Türkiye’deki bilgileri karartılmışken nasıl oluyor da Ermenistan ve Rusya’da kamuoyunda bilinmeyen yönleriyle gündem alıyor? Hakkında ayrıntılı bilgi ve belge yayınlıyor.
2- Kıbrıs konulu kara para trafiğinde adı geçtiği iddia edilen Hakan Fidan ile ilgili yapılan spekülasyonlar. Kıbrıslı H. Falyalı’nın ölümü sonrasında itirafçı olarak konuşan muhasebecisi Cemil Önal’ın koruma altında iken öldürülmesi. Hatırlanırsa, Halil Falyalı'nın Şubat 2022'de Girne'de düzenlenen silahlı saldırıda şoförüyle birlikte öldürülmesi sonrası Türkiye’de yapılan yargılamada cinayetten Söylemez Kardeşler Çetesi sorumlu tutulmuş, suçlamaları reddeden Mustafa Söylemez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmişti. Türkiye ise Halil Falyalı’nın finans işlerini yöneten Cemil Önal'ın cinayeti planlayan “beyinlerden biri” olduğunu belirtmiş ve Interpol'den yakalama emri çıkarmıştı. Önal Aralık 2023’te Hollanda’da yakalanmış ancak Türkiye’ye iade edilmemişti. 16 ay tutukluluktan sonra tahliye edilen Önal'ın tutuksuz olarak Hollanda’da yargılanmasına karar verilmişti. 25 Mart'ta Hollanda'da tutulduğu cezaevinden tahliye edilen Önal, tahliyesinden kısa bir süre önce Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi’nden (OCCR) gazetecilere mülakat vermiş, tahliye sonrasında da Bugün Kıbrıs gazetesi genel yayın yönetmeni Ayşemden Akın’a konuşmuştu. Önal her iki mülakatta da Türkiye’ye iade edilirse hayatta kalamayacağını öne sürmüştü. Devlet yetkililerine yapılan yasadışı ödemelerle ilgili elinde bulunan bilgi ve belgeler nedeniyle hedef haline geldiğini iddia etmişti. Öte yandan Önal'ın “Amerikan ve Hollanda istihbaratına verdiği belgelerle koruma altına alındığı” öne sürülmüştü.
3- PKK ile pazarlık sürecinde! son viraja girilmişken, İsviçre’nin Lozan kentinde Hotel De L’ours konferans salonunda Türkiye aleyhtarı Lozan Kürt Enstitüsü kuruluşunu ilan etti.
Enstitünün kuruluş hedefleri arasında “Kürtlerin kendi kaderini tayin etme” hakkının öncelikli olduğuna vurgu yapıldı. Kürtçe-Fransızca dilinde düzenlenen kuruluş kokteyline Türkiye karşıtı faaliyetleriyle bilinen çok sayıda Kürt örgütler, dernek ve temsilcileri katıldı.
Hedeflerini şöyle açıkladılar: ‘Lozan Antlaşması’nın Kürt milletine yüz yıldan fazla yaşattığı inkâr, parçalanma ve sessizlik rejimi artık sona ermektedir. Enstitü, bu tarihi anı gören ve onu fikri bir öncülüğe dönüştüren vizyonun ürünüdür. Enstitümüzün temel amacı, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını tarihi, hukuki ve siyasi açılardan korumak ve kurumsal düzeyde ve meşru yöntemlerle fikri zemini hazırlamaktır. Uzun vadede, evrensel bilgi ile bilimi, sanatı ve düşünceyi bir araya getirebilecek akademik özerkliğe sahip bir kurum olan Avrupa’da Kürt Üniversitesi’nin kurulması enstitünün hedefleri arasında. Memnuniyetle ve kararlılıkla duyuruyoruz ki, Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde, Temmuz 2025’te, enstitümüzün öncülüğünde, Lozan’da akademisyenler, hukukçular ve siyasetçilerin katılımıyla “Kendi Kaderini Tayin Hakkı ve Kürtlerin Geleceği” adlı bir çalıştayla düzenleyeceğiz. Bu çalıştay, tarihi inkarın mekânında, özgürlük arayışımızın sesini ve fikri gücümüzü dünyaya duyuracak bir platform olacaktır.’
4- İznik’e gelecek fener Rum papazı İznik’te M.S.325 yılında Roma İmparatoru I. Konstantin’in çağrısı üzerine düzenlenen Birinci İznik Ekümenik Konsili’nin 1700.Yıldönümü münasebetiyle “İznik 2025” toplantısının yapılması konusunda çalışma yürüttü. Bunun sonucu olarak Papa Francis, bir kardinal ve 14 yardımcısı ile 24 Mayıs’ta İznik’e gelme kararı içinde idi. Öldükten sonra, yerine yeni seçilecek Papa’nın Türkiye tarafından davet edilmesi durumunda İznik’te düzenlenmesi düşünülen Birinci Ekümenik Konsil’ inin 1700. Yıldönümüne katılabileceği konusunda Vatikan kaynakları tarafından açıklamalar yapılmaktadır. “Birinci İznik Ekümenik Toplantısı’nın 1700. Yıldönümüne katılacak olan Bartholomeos’un, yetkisini aşarak kendisini Rum Ortadoks Patriği olarak ifade etmesi ve önceki konuşmalarında yeni bir haçlı ruhundan bahsetmesi karşısında yapılacak olan bu uluslararası toplantıya hangi sıfatla katılacağı bugünden hükümet yetkilileri tarafından açıklanması kaçınılmazdır. Ayrıca Lozan Antlaşmasının birinci bölümünde yer alan, ilgili 40, 42 ve 45. maddelerinde ifadesini bulan şekliyle “Fener Rum Ortodoks Kilisesi’ne hiçbir şekilde özel statü, hak, yetki ve herhangi bir imtiyaz verilmemiş” olup, keza ismen de söz konusu Lozan Antlaşmasının hiçbir maddesinde zikredilmediği hatırda tutularak. 1923 yılında Rum patriğinin sadece “başrahip” unvanını kullanabileceğini meclis kararıyla tescil edilmişti. Buna rağmen, Bartholomeos, her sahada Rum Patriği ünvanı kullanmakta iken Türkiye ne yazık ki bu konuda suskunluğu tercih etmektedirler. Yakın zamanda Lozan Barış Anlaşması’nın ortaya koyduğu hükümleri hiçe sayan Bartholomeos, yetkisini aşarak ekümenik sıfatıyla Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin Rus Ortodoks Kilisesi’nden bağımsızlık talebini kabul etmesi ise hepimizin malumudur. Bartolomeos’un, Lozan anlaşmasının hükümlerinin aksine hareketle, kendisine evrensellik atfederek Ukrayna Ortodoks Kilisesi için “otosefal statüsü” kararı alması karşısında ise hiçbir tepki ortaya konulmaması dikkatlerden kaçmamıştır. Nitekim o dönemde Bartolomeos ile anlaşma imzalayan Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko’nun anlaşma sonrası yaptığı açıklamada, Bartolomeos’tan “Ekümenik Patrik” olarak söz etmesi de dikkat çekicidir.
5- ABD, Türkiye’nin Uluslararası Zürih ve Londra anlaşmalarında ortaya konulan hak ve menfaatlerini göz ardı ederek GKRY’ye yönelik ortaya koyduğu tek taraflı kararlar ile Doğu Akdeniz’de hakimiyetini gerçekleştirmesidir. ABD tarafından 15 Ocak 2025 tarihinde yayınlanan GKRY’nin silah satışı ve askeri eğitim için uygun ülke olarak tayin edildiğine yönelik vahim ve kabul edilemez kararının uygulanmasına bu hafta başlamıştır.
ABD’nin Kıbrıs konusundaki salt çifte standartlı politikasına göre GKRY Rum Milli Muhafız’ını askeri yönden donatarak ve eğiterek aynen Suriye’nin Kuzeyinde SDG’ye yönelik uyguladığı askeri stratejinin bir benzeri Doğu Akdeniz’de uygulamaya başlandı.
6- Pakistan-Hindistan çatışmasında tarafların netleşmesi. Pakistan’ı Türkiye, Azerbaycan, Çin açıktan desteklerken Hindistan’ı, ABD, İsrail, İngiltere ve Fransa’nın arkalaması. Burada en dikkat çeken olay ise Azerbaycan ilk defa İsrail’in karşısında konumlanmasıdır. Bu durumun yakın zamanda ilginç gelişmelere yol açacağı kesindir.
7- Zelenskiy'nin, Putin'le Türkiye'de görüşme çağrısı. Trump’ın görüşmeye gelebileceği açıklaması.
8- İsrail merkezli Haaretz Gazetesi'nin "Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, Hamas'ı ateşkes konusunda taviz vermeye zorladığı" iddiasını ortaya atması. Hamas ise ABD ile uzlaşısının arkasından Türkiye’ye teşekkür etmesi.
9- Sevr’in hazırlandığı İngiliz gizli İstihbarat servisinin yan kuruluşu olan Chatham House’da Lozan ve PKK konusunda yapılan açıklamalar.
10- Muhatap alınan PKK’nın günlerdir bekletilen açıklamaları. Beklendiği gibi CIA, MI6 ve MOSSAD keleminden yazılmıştır. Türkiye’nin Lozan kazanımları, itibar görerek meşrulaştırılan, Türklere soykırımcı diyen PKK tarafından Türkiye’de tartışma konusu yapılmaktadır. Tıpkı eş zamanlı olan Chatham House ve İsviçre’nin Lozan kentinde Hotel De L’ours konferans salonunda yaptıkları açıklama gibi. Tablo nettir. 4 ayrı noktada aynı açıklama.
11- Bugün 12 Mayıs itibariyle, ABD’nin, Kobani’ye askeri yardım malzeme yığınağını artırmış olmasıdır. Öğle itibariyle, içlerinde ağır zırhlı araçların olduğu 10 TIR’ın anılan sınır bölgesine giriş yapmasıdır. Bölgede silah bırakma değil silah yığma vardır.
O dönemde Sevr’i uygulayamamışlardı. Türk Milleti vuruşarak kazanmış, Lozan’da ulusal devletimizi üniter yapısıyla kabul ettirmiştik. Bugün Türkler ve Kürtler yüz yıl öncesi kurgulanarak oynanan oyuna itibar edebilirler mi?
PKK; Marksist Leninist bir örgüt olarak kurulduğunu ilan ettiğinde onlara ‘siz gerici, işbirlikçi, siyasal İslamcı, aşiret ağalarına çalışan Amerika ve İsrail’in hizmetkarısınız’ diyorduk, sahadaki uygulamalarını görerek.
Bugün yapılan, Cumhuriyetin Lozan’la uygulamaya koyduğu toplumsal ilerici kazanımlarını yok sayan gerici açıklamalarının kabul görülmesidir. Yani malumun ilanıdır. Siyasal İslamcılar Atatürk ve Lozan’a hep karşı olmuşlardır. Tıpkı PKK ve onun siyasi türevleri gibi. Çünkü aynı yerden beslenmişlerdir. Yaptıkları her uygulama bilerek veya bilmeyerek Amerika ve İsrail politikalarına hizmet etmişlerdir.
Türkiye her yönden kuşatıldı, sıkıştı, sıkıştırıldı. İktidarın düşüşe geçtiği noktada PKK ile anlaşmaya girişmesi akıllarda şu yakıcı sorunun karşılık bulmasını dayatıyor. Süreç, Ülke ve Millet menfaatine midir? Yoksa iktidarlarının uzatılmasına mı yarayacaktır?
Cumhuriyetin ilanıyla neticelenen sürecin başlangıcı olarak kabul edilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışı, Millet olarak varlığımızı güçlendiren, umutlarımızı canlandıran ve yolumuzu aydınlatan tarihi bir adımdır. Ne tesadüf eli kanlı örgütün açıklaması tam da 19 Mayıs haftasına girdiğimiz güne denk getirildi. Her yazımda belirtiyorum. Türk Milletinin karşısında PKK, FETÖ gibi taşeron örgütler yok. Biri biter diğeri gelir. Tıpkı Asala’nın bitirildiği gün PKK’nın ortaya çıkarılması gibi. Karşımızda yüzyıllık plan yapan küreselciler vardır. Onlarla iş birliği, stratejik ortaklık değil topyekûn her alanda mücadele verilmesi gerekir…
Lozan, Lozan ve Lozan yeterli