Öne Çıkanlar DSÖ Chabad mRNA Refik Şevket İNCE Çin

NEREDE KALMIŞTIK!

'El ele insan zinciri'! 28 Şubat'ın haksızlıklarına, zulmüne dayatmalarına karşı 5 milyon erdemli insan elele tutuşmuş ve “Hayır” demiştik.

O günlerin en güzel hatırası, o gün beraber olduğum kızlardan biri gelinim olurken,  3 güzel çocuklarının dedesi olmamdır.

Ve bir de o günün hatırası olarak, tüm ülke genelinden yüz binlerce dost edindim.

Onlardan 98’i adı, “AKP’nin Papatyaları” davası olarak bilinen dava sebebi ile artık “dava arkadaşım” değil, davalım durumuna düştü. Böylesi bir trajedinin eşine ender rastlanır.

Yok, yok, bu ilk değil. Her yere 1965’den itibaren, “Hak yol İslam yazacağız” diye  sokaklardayım. Konya’daki 1980 mitingindeydim, öncesinde de bütün süreci sıcak bir şekilde yaşadım. Her darbe döneminin müzmin sanığıydım.

Bizim “Erdoğan”, “Minareler süngü, kubbeler miğfer” diye şiir okuduğu, “Sahabe menkıbeleri ile ağlaştığımız günler” de, Plaza gölgelerindeki Cafe’lerde keyif çattığımız, yeni modaları, trendleri konuştuğumuz değil, Parfüm kokulu lüks otellerin salonlarında değil, gecekondularda, rutubet ve ter kokan salonlarda, “kör dünyanın göbeğine Terk yol İslam yazacağız” diye sloganlar atıyorduk. Bekleyin inananlara, “bahar gelecek bahar” diyorduk. Bugün geldiğimiz noktada, “Travesti Gender diye tanımlanan BİREY Genomlar”lardan yakamızı nasıl kurtarırızın derdine düştük, düşürüldük.

Şanar Yurdatapanın başörtüsü taktığı günlerden, başörtülülerin “altı kaval üstü şişhane” günlerine geldik. Geldiğimiz noktada, “bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu. Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek”.

Erdoğan 5.12.2021 de Siirt’deki Demokrasi şöleninde yaptığı konuşmasında şöyle diyordu: “Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, Müminler asker. Hiç bir şey bizi sindiremez, gökler yerler açılsa, üzerimize tufanlar, yanardağlar saçılsa. Biz oyuz ki imanıyla övündüğümüz ecdadımız titretici şeylere hiçbir gün diz çökmemiş. Zaferlerin kabusu, Anadolu'nun tapusu Malazgirt'ten ta Çanakkale'ye imanın geçilmez kalesine kadar ecdadımızı zaferden zafere koşturan işte şu anda içinde bulunduğumuz bu birlik, beraberliktir." Şimdi de biz o birlikteliği bugünkü tehditlere karşı arıyoruz.

Erdoğan, o şiiri Siirt’te okuyalı (1997) çeyrek asrı geçen bir zaman oldu. Ardından dava açılıp mahkum olunca, Şanar ile birlikte bir grup insana çağrı yaptık. On binlerce insan, o şiiri okuyup kendini savcılığa ihbar etti. 70.000 imza toplandı. O imzaları Erdoğan’a Ahmet Tanman götürdü, evvel zaman içinde, Hasan Celal Güzelle on il’e gittik, stadyumlarda, açık hava mitinglerinde, kapalı spor salonlarında halkla beraber o şiirleri okuduk.

1 Mart tezkeresi için yine meydanlardaydık. Erdoğan o gün tezkereden yanaydı. Bu kez onun, o günkü siyasetine karşıydım.

Bu tezkere, 11 Eylül, ikiz kulelere saldırı komplosunun ardından ABD’nin Irak’ı işgal senaryosunda Türkiye’nin ABD yanında işgale destek vermesi için hazırlanan bir tezkereydi.

Bu tezkere, 25 Şubat 2003'te TBMM'ye sunulup genel kurulda reddedilen ve tam adı "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükûmet'e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi" olan tezkeredir.

O günlerde içeriden bize Abdullah Gül, Ertuğrul Yalçınbayır ve Abdullah Çalışkan destek verdiler.

Mavi Marmara günlerinde neredeyse bütün Türkiye’yi adım adın gezdik. Derdimiz Mavi Marmara’dan daha büyüktü. Gazze, Filistin, Kudüs ve en temelde İla-yı kelimetullah davası. Müdafaayı Hukuk, Hukuku Beşer, Ahi Evran davasıydı..

Şimdi Hindistan’da bu gün G20 zirvesinin son günü. Bu gün bir açıklama yapılacak. Bu önemli.

Bu zirveye, Rusya ve Çin Cumhurbaşkanı düzeyinde katılmadı. Bunu bir kenara not edelim. Bu arada ABD’nin Ermenistan’la ortak tatbikatını da bir kenara not edelim. ABD’li “dostlarımız”(?!) “oltayı yutan balık” dedikleri, “Ucuz asker deposu, sıçrama tahtası, savaş paratoneri olarak” kullandıkları Türkiye’yi, Ermenistan çıkartması ile G20’de köşeye sıkıştırmak ve test etmek istiyor.

Biliyorsunuz Ankara Tahıl koridoru konusunda beklentilerine olumlu cevap alamadı. Ruslar da Türkiye’nin tavrını merak ediyor haliyle. “Aktif denge politikası” ve “Mavi boncuk Politikası”nın sonuna gelinmiş gibi görünüyor.

Tabii ki başımızda bir de CHABAD belası var. Hem de ne bela, tan bir, “Püsküllü bela”. CHABAD hem ABD ile Rusya’yı,  hem de AB ve İsrail’i idare ediyor. Yani yeni dünya düzenin temel taşları CHABAD temelinde yükseliyor.

Bugün bunların toplamındaki mana ve ruhu içinde mündemiç, tahtında müstetir halde muhafaza eden, bütün insanlığa yönelik, fıtrata, daha doğrusu Allaha savaş açan Şeytani bir tehdit ve planla karşı karşıyayız.

Biz, “Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti”yiz. Hiçbir Müslüman, hiçbir erdemli insan dünyada olup biten şeyleri görmezden duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Global bir tehdide karşı, global bir savuna hattı oluşturmalıyız.

Bakın, bu işin sağı-solu, Türkü- Kürdü, Alevi’si-Sünni’si yok. Hepimizin içinde, CHABAD’çıların zihniyet ikizleri, işbirlikçileri var. Tarikat, parti, cemaat, vakıf, dernek, sendika, oda, şirket, kooperatif, platform, akademi, medya, STK fark etmiyor. Şeytanın olduğu her yerde onlar da var. Tarihin en büyük fitnelerinden biri ile karşı karşıyayız. Bu kez İklim diye geliyorlar, Karbon ayak izi diye geliyorlar. Trans Humanizm diye geliyorlar. StarLinklerle, neuraLinklerle, Yapay zeka ile, artırılmış sanal gerçeklikle, 5G ile, parayla, silahla geliyorlar. Sağlık diye, şifacı diye, ilaç diye geliyorlar. “Islah edicileriz” diye geliyorlar, iyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Sağlık, gıda, iklim yalanlarına kanmayın.

Dün içinde bulunduğum eylemlerin, bugün yine yapılması için elimden ne geliyorsa daha fazlasını yaparım. Allah’ın yardımı bize ulaşırsa, yine başarırız. Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur. Meclisten bu İKLİM FİTNESİ yasanın geçmemesi için birlik olalım. Tezkere günlerindeki gibi birlik olalım. Önümüzde bir seçim var. Herkes, iktidar-muhalefet sağ-sol, herkes; kendi içine baksın önce, içimizdeki bu CHABAD’çı “Hizbuşşeytan taifesi”nin zihniyet ikizlerine karşı ortak bir cephe oluşturalım. Bunlar FETÖ, PKK, 15 Temmuz fitnesinden çok daha büyük bir fitnedir. CHABAD fitnenin karşısında, tek başına ve zaten projelendirdikleri İstanbul sözleşmesi, Lanzarote, LGBT de çok küçük kalır. Bu CHABAD’çıların oyunlarını bozalım. Partizanlık yok. İnsanların üzerinde İlahlık ve Rablik taslayan bir çeteye karşı birlik olalım. Gerekirse ülkeyi baştan başa yine, yeni bir elele insan zinciri ile kucaklarız, var mısınız!

Kimlik kartımızdan, soy/sop, mahlas, meslek, evli-bekar yazardı eskiden. Şimdi artık biyolojik cinsiyetimiz değil, “Toplumsal cinsiyetimiz” yazıyor. İşimiz, AK Partili KADEM’in adaletine, CHP’nin “Toplumsal cinsiyetçi” derneklerinin “eşitlik” anlayışına mı kaldı!? Biz eskiden, “Su içerdik destiden”, sığır çobanları, inek tezeklerini yakacak olarak kullanırdı. Bu gün o zor günlerin çocukları, “kıyamet alametleri”nden sözü edilen plazalar dikiyorlar ve plazalarda oturuyoruz. Artık kimliklerimizde aile adı da yazmıyor, cinsiyetimiz toplumsal cinsiyetle GENDER olarak tanımlanıyor.

Bu süreçte siyaset, medya, akademi, iş dünyası, STK kim nerede duruyor. Onları bugün “suçüstü” yapabilirsiniz. Siyasiler bugünlerde seçildikleri şehirlerde, onlara soru sorun. Fikirlerini öğrenin, yerel medyalarda ve STK salonlarında istişare toplantıları düzenleyin. “Geliyor gelmekte olan”, Allah’ın yardımı için geç kalmaktan korkun! İş işten geçtikten sonra son pişmanlık fayda vermez zira!

Siber prangalarla, “Karbon ayak izi” ve HES benzeri “Performans Pass” kartları ile aklımıza ve ayaklarımıza “Siber prangalar” vurmak istiyorlar, Siber diktatörler, siber teröristler. Gördük, şifreleri 666!

Teslim olmayacağız”!

Elbette, haklı olmak kimseye haksızlık etme hakkı vermez! Bir topluluğa olan öfkemiz ve hatta düşmanlığımız bile, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemeli. Biz Müslüman bir halkız. Her inanç ve ideolojiden insanlarla, imanının farkında olan herkesle Müttehit, erdemli, ahlaklı insanlarla İttifak, değer üreten ve başkalarının malına, canına, namusuna, aklına ve inancına yönelik açık ve yakın bir tehlike oluşturmayan herkesle, nimet ve külfet dengesine dayalı İtilaflar kurabiliriz.

Bu Şeytani yapı olan CHABAD ve işbirlikçileri bizim içimize de sızacaklar. Fevri davranmayalım, Feraset sahibi olalım, sabırlı olalım. Uzun soluklu bir mücadeleye hazır olalım. İçimizdeki korkak, hain, iki yüzlü, münafık tiplilerle aramıza mesafe koyalım. Kavga yok. Kışkırtmalara gelmeyelim. Bildiklerinizle yola çıkarsanız, Allah size bilmediğinizi öğretir, siz ona yürüyerek giderseniz o size koşarak gelir. Onun yardım eli bizim ellerimizin üzerinde olduktan sonra bizi kim yenebilir ki!

Dilerim ötekilerde, iş işten geçmeden, Hz. Yunus’un kavmi gibi, son gün de olsa, akıllarını başlarına toplarlar da, bu yoldan geri dönerler. Dilerim G20 dönüşü gelişmeler korktuğumuz gibi olmaz. Ümera, dilerim kaçtığını sandığı şeye doğru koştuklarının farkında varır ve geri döner. Yoksa, her anlamda zor günler kapıda. Bu yazı bir uyarı, hatırlatma ve bir davettir, bu yazı bir ilandır. Ya Rab bizleri rızanın tecellisinin vesilesi kıl.

Zalimleri, bizim ellerimizle cezalandır ve bizim ellerimizle yardım et mazlumlara. Selam ve dua ile.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.