Öne Çıkanlar KKTC Reina Catalina ÇED mRNA Sansür

O BİR DEVRİMCİYDİ.

Yazan Mustafa DÖNMEZ

Kendisini hükümetin yurtsever insanları tutsak ettiği Silivri cezaevinde tanıdım. En yakın arkadaşı Emcet Olcaytu idi. Vefakâr, fedakâr davranışları, uysal karakteri onu yakından tanımayanları yanıltabilir çünkü içinde haksızlıklara karşı direnen kocaman bir yürek taşır. Bu nokta da silah çeker gibi bakışlara dönüşen kararlılık; karşısındakine elinde ne var ne yoksa ortaya koyan bir girizgâha sokar…

Çatışkılı yaşantı da gülmenin insana verilmiş en güzel armağan olduğu bilinciyle, ağız dolusu gevrek gevrek gülmeler, cezaevi duvarlarında bu sesin yankılanması ilginç ve garip bir duygudur. Hikmet Çiçek neşeli ve güler yüzlü bir insandı. Güler yüzlü, sessiz kişiliğinin arkasında çelik gibi bir irade vardı. Bu yüzden onu tanımayan ve davranışları olgunlaşmamış kişiler ona karşı tutumlarında ve onun olduğu ortamda konuşmalarında zor anlar yaşardı. Bu anları yaşayanların başında, yıllardır görev aldığı partisi vardı. Düşüncelerini kasmadan yumuşak üslupta mızrak gibi söylerdi.

Hayal kırıklığıyla geçen ömründe hep maddi sıkıntılar çekti.

İstese, birilerinin adamı olsa durum çok farklı olurdu. Onun farkı burada idi. Yanlışa yanlış, kötüye kötü derdi. Onun bu dik başlı iradesini kırmaya çalışanlar olduğuna bizzat şahit oldum. Teslim olmadı. Bu yüzden içinde bulunduğu oligarşik sol kesimde yalnızlaştırıldı. Tıpkı Emcet Olcaytu gibi.

TEK KURUŞ ALMADAN YAZDI

Erol Bilbilik ile Sapanca’daki evimde Türkiye’nin son yüzyılı hakkında düşüncelerini karşılaştırdılar. Günlerce uzun tartışmalı çalışma notlarını ben tuttum. Ortaya güzel kitaplar çıktı. Bunlardan birisi ‘Devrimci Portreler’ idi. Erol Bilbilik gibi piyasaya sürülen onlarca kitabı vardı. Ancak tek kuruş almadan yazdı. (Bu cümleye itiraz gelecektir şöyle düzelteyim. ‘İki kitabından kendisine verilen 5.000 lira vardır’)

Emekli olmak için gerekli yatırılmamış prim borçlarını kapatmak, birikmiş borçlarını ödemek için Silivri tazminatına bel bağlamıştı.

Ölmeden 3 gün önce Ankara’da davası vardı. Avukatı Hattatoğlu davasına katıldı. Haksız olarak tutulduğu hücredeki 7 yıla, 1.5 Milyon takdir ettiler ve tabi ki Savcı itiraz etti. Konu bir üst mahkemeye havale edildi. Hasta yatağında dava sonucunu merakla bekliyordu. Hattatoğlu dava sonucunu Hikmet Çiçeğe bildirmek için yattığı hastaneye uğradı. Bu sırada görüntülü olarak benimle görüştürdü. Hikmet Çiçek üzülmüştü. Ölmeye yakın kimseye borçlu kalmak istemiyordu. ‘Arkadaş bu kadar zalimlik olur mu?’ dedi. Oysa kimseye borcu yoktu. Dostları imece usulü her şeyi hallediyorlardı. Ancak o sosyalist kişiliğinde kabul edemiyor, içine sindiremiyordu.

Kendisiyle yaptığımız sohbetin birinde, “Her şeye mantığın gözleriyle bakarsak belki çoğu şeyi bilebiliriz. Fakat o çoğunluk gerçeğin tam olarak görüntüsünü vermeyebilir, soyutlamalar olur. Mantıkla birlikte sevginin içinden o şeye bakıldığında gerçek olduğu gibi ortaya çıkar” demişti.

Kendisiyle zindanda yaklaşık 5 yıl 3 ay boyunca kaldığım süre sonunda kurmuş olduğu bu cümlenin aslında kendi kişiliğinin omurgasını teşkil ettiğini gördüm…

Tüm yaşantısında inançları uğruna hayatını tehlikeye atan ve daha iyi bir dünya için uğraş veren kadim bir insan öyküsü konuşmalarında dinlenir. Dürüstlük, içtenlik, sadelik, alçakgönüllülük, cömertlik, başkalarına hizmete hazır olmak yaşantısının tezahürüdür…

Ruhsati’nin diline pelesenk ettiği şiiri çok sever birlikte olduğumuz günlerde söylerdi.

Adalet kalmadı hep zulüm doldu.

Geçti baharın gülleri soldu

Dünyanın gidişi acayip oldu

Koyun belli değil kurt belli değil

Dün kendisini kaybettik.

Son günlerinde yanından hiç ayrılmayan, hastane ve huzur evinde yorulmaksızın destek olan kardeşi Ali Çiçek, Av. Murat Hattatoğlu, Av. Nurperi hanıma, defalarca aradığım ve her defasında hastane masraflarını makul düzeylere çeken Mehmet Haberal’a ve sağlık personeline teşekkürler.

Hikmet Çiçek’in, isyankâr ruhunda insan varlığının sıradanlığında haksızlıklar üreten sisteme haykırış vardı. Yine de umudu ve Milletine sevgisini hiç kaybetmedi.

Uğurlar ola.

Güzel yürekli insan Ankara Karşıyaka Camii’nden, Pazartesi (19 Mayıs 2025) günü öğle namazını müteakip defnedilecek.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.