Öne Çıkanlar ICNIRP karbon Kanada Zoe Berg DSÖ

“%100 YERLİ” DİNLERARASI DİYALOG

Yazan Muammer KARABULUT

Trump’ın Beyaz Saray’da Netanyahu ile yaptığı basın toplantısı sonrası açıkladığı, sözde Gazze barış planında, “Dinlerarası bir diyalog sürecinin başlatılacak.” olması,  Türkiye’de “Dinlerarası Diyalogu” yeniden gündeme getirdi.

Konu hemen, “Fetullah Gülen'in Türkiye'deyken ilk kez başlattığı dinlerarası diyalog faaliyetleri” diye yazılmaya ve konuşulmaya başlandı. Fetullah Gülen ile Bartholomeos’un fotoğrafları paylaşıldı. Bu yüzden, artık “Dinlerarası Diyalogu” konusunda dünyada ilk etkinliği 32 yıl önce yapan kişi olarak,  işin gerçeğini yazma zamanının geldiğine karar verdim.

Antalya’da 1991 yılında, Antalya Valisi Saffet Arıkan BEDÜK’ün desteği ile bir proje olarak başlattığım Noel Baba etkinlikleri ilgi görünce, devamını getirmem konusunda başta Demre belediye Başkanı Adnan GENÇ olmak üzere, faaliyetleri geleneksel hale dönüştürmem istenildi.

Böylesi bir etkinliğin devamını getirmenin zor olmasından kaynaklı, her şeyden önce bir Müslüman ülkede, Hristiyan bir Aziz (Aziz Nikolaus) adına etkinlik yapmanın zorluklarından dolayı pek sıcak bakmadım. Fakat etkinliğin devamı konusunda  tartışmalar peşimi bırakmadı.

Nihayet  1992 yılında Demre Belediyesi, 1993 yılında güçlü bir çıkışla Noel Baba Etkinliklerini uluslararası alanda kutlayacak duruma getirelim önerimi kabul etti. Açıkçası Noel Baba adına etkinlik yapacak bilgimiz de yoktu.  Etkinlikle ilgili  biraz alt yapı çalışması yaparak bilinçlenmek gerekiyordu. Noel Baba hakkında yalnızca ansiklopedilerde yer alan bilgilerin dışına çıkmalıydık. ( Henüz Google’ın olmadığı bir zaman dilimindeyiz.)

Noel Baba adı ile tanıtmak ve anmak istediğimiz Aziz Nikolaus’un, Demre’deki kilisesinde ve doğduğu yer olarak bilinen Patara’da ki kazı çalışmalarını yürüten kazı başkanlarının da  yeterli bilgisi yoktu. Aziz Nikolaus hakkında istediğim bilgiyi ulaşmak için, 1087 yılında kemiklerinin kaçırıldığı İtalya’nın Bari kentine gitmeye karar verdim. Türkiye’de bir tane kitabı olmayan Aziz Nikolus’la ilgili, Bari’de adına yapılan Katedralde bir kütüphane ve binlerce kitap olduğunu gördüm. Tarihte Küçük Asya’dan (Anadolu) Avrupa’ya kaçırılan Aziz Nikolaus’un nasıl Noel Baba’ya dönüştüğünün bilincini de yavaş yavaş öğreniyordum. İşte bu ayrım, yani Aziz Nikolaus ile Noel Baba’nın aynı kişiler olmasında ki teolojik derinlik, bu etkinlikleri yapma hakkının yalnızca Türkiye’de olduğunu da göstermişti.

Henüz İslamiyet’in doğuşunda çok önceki bir zaman diliminde;  4. yüzyıl’da yaşamış, üstelik egemenlik haklarımızın olduğu topraklarda yaşayan ve ölen Aziz Nikolus’u anmanın günahı olamazdı. Aziz Nikolaus bütün Hristiyan mezhepleri tarafından yüksek saygınlığının yanında, 15. yüzyıldan itibaren Noel Baba’ya evrilmesi ile dünya çocuklarının da sevgisine mahzar olması aslında dünya barışını da içine alan bir etkinliği çağrıştırıyordu. Bu bağlamda 1992 yılında, 1993 yılında yapılmasını planladığımız  etkinliklerin adının, “Uluslararası Noel Baba ile Dünya Barışına Çağrı Etkinlikleri” olmasını ve her yıl barışı sağlayacak bir konu başlığı altında yapılmasını; konusunun da tüm dinlerin temsilcilerinin katılımını sağlayarak “Dinlerarası Diyalog” olmasını önerdim. Önerim kabul edildi.

Etkinlik sürecini ayrıntıya girmeden özetleyecek olursam;

Başta Diyanet İşleri Başkanı Nuri YILMAZ olmak üzere, ülkemizdeki tüm dini temsilcileri ziyaret ederek etkinlik kapsamında İstanbul’da bir toplantı yapılacağını bildirdim.

Etkinliğe katılım konusunda tek direnç gösteren Türkiye Hahambaşısı David Asseo oldu. Ziyaretimizde etkinlik hakkında bilgi verdiğimde ilk tepkisi, “Hristiyanlar ile diyalog olmaz” dedi. Hala İsa’yı bizim öldürdüğümüzü söylüyorlar, bizi günah keçisi olarak görüyorlar gibisinden laflar etti. Hahambaşı, İstanbul’daki Yahudi cemaatinin önde gelen isimlerinin araya girmesi ile ikna oldu. Ancak etkinlikler hahambaşının vefatından dolayı  daha sonra Hahambaşı olacak olan İsak Haleva katıldı.

İstanbul Divan Oteli Haziran 1993

DİNLER İLK KEZ İSTANBUL’DA DİVAN OTELİNDE BİRARAYA GELDİ

İstanbul’daki toplantı Divan Oteli’nde yapıldı. Artık Antalya’da 3-7 Aralık 1993  tarihlerinde Noel Baba adına, konusu, “Dinlerarası Diyalog” olan bir etkinlik yapılacaktı.

Ve ardından  Dünya’da ilk kez, tüm dinlerin katıldığı bir sempozyum, yine tüm dinlerin katılımı ile açılışı yapılan “Barış Parkı”, katılan tüm dinlerin imzaladığı barış bildirgesi, günün anısına Barış Parkına ağaç dikilmesi  ve çocukların katıldığı bir resim yarışması yapıldı.

Tabii ki Türkiye’de henüz akademik boyutta dahi tartışılmayan, hiçbir dinin gündeminde olmayan,  “Dinlerarası Diyalog”  konu başlığı ile yapılan bu etkinliğin 1994 yılında ki konusu, “Barış Yolunda Hoşgörü” olarak belirlendi.

Demre Kültür Merkezi, 5 Aralık 1993 tarihli konusu "Dinlerarası Diyalog" olan sempoyum.

5 Aralık 1993 tarihinde sempozyuma katılan konuşmacılar.

Demre'de 6 Aralık 1993 tarihinde "Barış Bildirisinin" hazırlanması. 

Demre Barış Parkın'da 3 Aralık 1993 tarihinde Belediye Başkanı Adnan Genç tarafından barış bildirsinin okunması.

Etkinliklere katılan dini temsilciler ile Barış Parkının açılması ve çam ağacı dikilmesi.

Barış Parkı, daha sonra  Demre Belediye Başkanı seçilen Süleyman Topçu tarafından yıkıdı.  

GÜLEN ÖRGÜTÜ “DİNLERARASI DİYALOG”DAN BİHABERDİ

Etkinlik sonrası ilk tepki, Fetullah Gülen Örgütünü yayın organı olan Zaman Gazetesinden geldi. Antalya Demre’de yapılan etkinlikler eleştiriliyor ve Sırplı Katiller  ile birlikte olduğumuz haber yapılarak hedef gösteriliyorduk. Demek ki bugün FETÖ olarak bilinen örgütün 1993 yılında, “Dinlerarası Diyalog”  ile alakası yokmuş. Zaten bu örgütün gündemine getirilen, “Dinlerarası Diyalog” o günlerde gündemlerinde olsaydı, bu türden haber yapmayacakları gibi, temsilcileri de etkinliklere davet edilirdi.

Aynı örgüte 1996 yılından sonra, “Dinlerarası Diyalog” havale edilince, etkinlikleri ve etkinlikler için kurulan vakfı  ele geçirmek için Prof. Dr. Niyazi ÖKTEM’i gönderdiler. Ama başarılı olmadılar.  

BARTHOLOMEOS BARIŞ’I BOYKOT ETTİ

Gülen örgütü gibi, sözde Ekümenik Patrik Bartholomeos’un da “Dinlerarası Diyalog” ile yakından uzaktan bir alakası yoktu. Çünkü kendisi 1993 yılında uluslararası alanda dikkat çeken Noel Baba etkinlikleri sonrası, 1994 yılında ki etkinlikleri yani barışı boykot etmişti. Ve 1993 yılında etkinliklere katılan Hristiyan kiliselerin katılımını da engellemişti.

Nedeni ise Antalya’da daha önce 10 yıldır (1982) Aziz Nikolaus adına yaptığı etkinliklerin elinden alınmış olmasıydı. Fener Rum Kilisesi başpapazı için, barış veya “Dinlerarası Diyalog” dan önce, Demre’de gerçekleştirdiği faaliyetlerinin devam etmesi  çok daha önemliydi. Çünkü, Aziz Nikolaus aynı zamanda Moskova ve bütün Rusya’nın koruyucu ve öncelikli aziziydi. Kısacası dağılan (1991) Sovyetler Birliği'nin Antalya’ya gelmesinin de etkisi ile siyaseten Demre’de olması gerekiyordu.

Anlaşılan Noel Baba adına etkin bir etkinlik yaparken, küresel lobilerin kulağına da kar suyu kaçırmıştım.

Belki de Gülen örgütü ile Bartholomeos’un 1996 yılından itibaren, başkaca küresel siyasi hedeflere yönelik olan, “Dinlerarası Diyalog” çalışmalarına da maalesef ilham olmuştum.

Her ikisi de adamlarını üstüme saldılar.. Ayrıntısına şimdilik  girmek istemiyorum. Fakat 1996 yılında Budist Rahip Dali Lama’ya “Noel Baba Barış Ödülü” vermem ve etkinliğe davet etmem ile “oyun bozan” da olmuştum.

TÜRKİYE DALAİ LAMA’YA VİZE VERMEDİ

Dalai Lama, “Noel Baba Barış Ödülü” nü almak için Antalya’ya gelemedi. Çünkü  Türkiye Dalai Lama vize vermedi. Kendisi adına ödülü Avrupa temsilcisi Chope Paljor TSERİNG’e verildi.

TSERİNG ödül töreninde, Dalai LAMA’nın bir mesajını okudu. Mesajın sonu, “…İNSANLARIN ÇOĞUNUN MÜSLÜMAN OLARAK YAŞADIĞI TÜRKİYE’DE, HRİSTİYAN BİR AZİZ ADINA YAPILAN ETKİNLİKLERDE, BUDİST BİR RAHİBE ÖDÜL VERİLMESİ, DÜNYADAKİ BARIŞ VE HOŞGÖRÜ İÇİN ÇOK ETKİLİ BİR ADIMDIR”, sözleriyle bitti.

Türkiye’de, “Dinlerarası Diyalog” ile anlatmak istediğimizi Dalai Lama özetlemişti.  

Aşağıdaki, fax mesajı 15 Temmuz 1994 tarihinde geldi. Ve gördüğüm ilk “DİNLERARASI DİALOG” ile ilgili bir belgeydi. Neden gönderildiğini, kim tarafından yazıldığını bilmediğim ve yine Türkiye’de ki yazılı, “DİALOG” belgesini yeri gelmişken paylaşmak istedim.

 “DİNLERARASI DİALOG” belgesi, 2008 yılında Ergenekon kumpası ile gözaltına alındığımda o da alındı. Orijinali   hala adli emanette.

Sanırım Trump’ın, Dinlerarası Diyalog’dan neden bahsettiği daha iyi anlaşılmıştır.

Türkiye’de 1993 yılında yapılan, “Dinlerarası Diyalog”  %100 yerli ve tüm insanların ihtiyacı olan bir etkileşimdi.  

90 1 2319283 SALOM GAZETESİ –GOZLEM IST/TR 970 P01 15.07.94 13:05

Sayın Muammer Karabulut’un dikkatlerine

Teri Galimidi

I-DİNLERARASI DİALOG

1-“Dinlerarası dialog (diyalog) konusunda herkesin kendisine göre çeşitli anlayışların bulunması dolayısıle bu konuşmaya, bu terimle ne kastettiğimizi açıklayarak başlamamız uygun olacaktır. Herşeyden önce, başlangıçta, reddedilmesi gereken bir takım nosyonlar vardır. Dialog akademik bir tartışma değildir. Bir dinin doğru, diğerinin yanlış olduğunu ispatlama çabası olamaz.  Mukayeseli din çalışması değildir, bir müzede iki şeyin sergilenmesi gibi herhangi bir dine ait inanç veya pratiklerin  diğeriyle yan yana konulması de değildir. Veya hafifi konuşmalarla, rahatsız etmeyici ya da sorunsal olabilecek konuşmalardan uzak kalan bir çay partisi de değildir.”

Bunların hiçbirisi diolog değildir.  Bizim dialogla kastettiğimiz şey, esasta, açık bir zihinle gönül rızasıyla, diğer insanlarla bir araya gelmek, birlikte yürümek, birlikte çalışmak, konuşmak ve anlatmaktır. Kişinin,  içimizde saklı bulunan Tanrı’nın faaliyetlerine kendisini gönül rızasıyla açmasıdır, böylece diğer insanlarla ilişkiye geçmek mümkün olur.

Diolog kelimesi genellikle basit bir şekilde konuşma ve tartışmayı ima ettiği için bu kelimeden dinlerarası ilişkiler diye bahsetmek daha uygun olacaktır, çünkü kelime pek çok anlam almaya yatkın bir durumdadır. Dialog kavramı, günlük yaşamı, uzmanlar arasındaki tartışma ve çalışma konularını, sosyal meselelerde işbirliğini ve dini şekillerde bir göz atalım.

2- Hayatla ilgili Dialog:

Diologun en temel tipi bizim “hayat diologu” diye adlandıracağımız şeydir. Bu komşuda, evde, okulda, pazarda, fabrikada veya büroda bir hayat tarzı oluşturacak şekilde biraraya getirerek kendi dini kurallarında öğrendikleri değerleri, Müslümanların, Hristiyanların ya da başka dine mensup insanların yaşaması anlamına gelir. Onlar birbirine dostane davranırlar, çocuklarına büyük bir titizlikle göz kulak olurlar, fakirleri korurlar, hastalara ve yaşlılara saygı ve şafkatle dikkat ederler. Ayrı bir dinden, ırktan veya milliyetten olana tolerans gösterirler ve onları kabul ederler.  Toplumdaki  farklı gruplar arasında huzur ve uyumu sağlamaya çalışırlar.

Bir Müslüman bu yapar, çünkü onun dini ona bunu öğretir. Aynısı bir Hristiyan için de geçerlidir……….    …………… içerindeki en şeyle uygunluk gösterecek şekilde davrandığında dünyaya şu mesaj verilmiş olur, bu kişi iyi bir Hristiyan veya iyi bir Müslüman’dır. Bugün şehirlerimizde ve toplumlarımızdaki bu pluralistik yapıda gerçek bir dialog söz konusudur. İnsanın hayatın diolagu için özel bir öğrenime veya sağlam bir zemine ihtiyaç yoktur. Bir felsefe doktorununki kadar, ev kadını ya da bir işçinin de yeterlice uygulayabileceği bir şeydir bu dialog.

3-Uzmanlar arsında çalışma pratiği olarak dialog:

Biz Müslümanlar ve Hristiyanlar olarak bizim dini sorumluluklarımızın tamamen öteki dünya ile ilgili olduğunu söylemeliyiz. İbadet ettiğimiz Tanrı aynı zamanda toplumda kadın ve erkeklerin nasıl yaşayacakları konusuyla da ilgilidir. Tanrının iradesi kişisel eylemlerimize, ailedeki yaşama biçimimize ekonomik ilişkilerimize, toplumlarımızın aldığı şekilde ve hatta yaptığımız politik kararlara kadar bizimle ilişkidir.

Dünyamız devamlı, vicdan sahibi birinin ihmal edemeyeceği kadar yeni problemler üretmektedir. Tanrıya inana ve her şeyde onun iradesini arayan bizlerin bu karmaşık ve teknik problemleri çözmek üzere çareler bulacak planlar vardır. Bu kişinin basitçe iyi niyetle bunları çözebileceği anlamına gelmez. Uzmanların öğütlerine ve danışmanlığına ihtiyacımız var, kendi özel eğitimleri ve profesyonel tercümleri olanalr mantıklı ve sonuç alıcı çözümlere varmamızda bize yardım edeceklerdir.

Bu, Müslüman-Hristiyan dialog için en verimli alanlardan biridir. Benim başkanı olduğum Vatikan Dairesi her yıl Müslüman ve Hristiyanlar la ilgili konuları araştırmak üzere toplantılar ve çalışma oturumları düzenleterek temel İslam organizasyonlarla işbirliği içine girmektedir. Bu geçen birkaç yılda aile, çocuk hakları, toplumda kadının rolü, din ve milliyetçilik, dinin takdiminde medyanı rolü, toplumdaki gelişim, tolerans ve pluralizm için işbirliği konularında birlikte seminerler organize ettik. Bu seminerlerde, Hristiyan ve Müslüman uzmanlar ve akademisyenler Hristiyan ve İslam dinini be konuların çeşitli yönlerinde nasıl baktıklarını işlediler ve birlikte  hareket etmeyi salıvermenin yanında bu konu üzerinde nasıl bir ortak mesaj vermemiz gerektiği konusunda da uğraşıyoruz.

Şu an bizi ilgilendiren meselemiz yaşam değerleri ve aile hayatını koruma problemidir. Bu aylarda Müslüman ve Hristiyanlar, çocuk düşürme, aile planlamasındaki gelişigüzel metodların önlenmesine yardım etme konusunu geliştirmek politikası gibi meselelerde çalışma yapmak üzere pek çok ülkelerde bir araya gelmektedirler. Bu konular üzerine birlikte çalışarak, inandırıcı ve mantıklı önerilerle, devletin kurumlarında ve uluslararası ajanslarda inanların dikkatini bu konu üzerine çekmeyi ummaktadırlar.

4- Sosyal projelerde işbirliği

İşaret ettiğimiz gibi, eğer, kabul ettiğimiz dini değerler hakkında inandırıcı olacaksak çalışma esastır. Fakat işbirliğimiz kelimelerde kalmamalıdır, bu meseleler konusundaki tartışmalarımızı ve araştırmalarımız eyleme yön vermeli. Bu dünyayı daha iyi bir dünya yapmak için Müslümanlar ve Hristiyanlar gerçekten birlikte ne yapabilirler? İki cemaatin birlikte gerçekleştirdikleri pek çok sosyal projede örnek verilebilir.

Kısa bir zaman önce, Pakistan Hristiyan ve Müslümanlarca birlikte yapılmış bir cüzam hastanesini ziyaret ettim. Güney Filipinler’de iki cemaat, yaşlılar ve okul öncesi eğitim programı için bir bina yapımında kullanılmak üzere para temin edebilmek maksadıyla ortaklaşa balık tekneleri işletiyorlardı. Filistin sığınma kamplarında Müslüman doktor ve hemşireler Ana Teraza’ya rahipleri tarafından yönetilen klinik ve yetim yurtlarına karşılıksız olarak kendi zamanlarını ve uzmanlık tecrübelerini adıyorlardı.  Bunlar iyi niyet ve işbirliğinin birlikte neler yapılabileceğine dair yalnızca bir iki örnektir.

5-Dini tecrübenin karşılıklı olarak alıverişi:

Doğası gereği en nadir şekli olsa bile, bu dialog tarzı dialog tarzı dialog şekilleri içerisinde en gözde olanlardan biridir.  Burada Tanrının kendilerinden istediği şekilde derin bir sevgiyle iki inanan insanın paylaşımından bahsediyoruz. Onalrın nasıl ibadet ettiklerinden ve tanrının onarlın hayatına nasıl sızdığından bahsediyoruz. Bu paylaşma çeşitli büyük bir karşılıklı güven gerektirir. Hiçbirimiz iyi tanımdan ve bizim söyleyeceklerimizi saygıyla karşılayacağından emin olmadan karşımızdaki insana Tanrıyla olan içsel ilişkimizi açmaya hazır değilizdir. Bundan dolayı dini tecrübenin karşılıklı alışveriş , derin bir dini sorumluluğu, bu işle meşgul olanların açıklığı ve dostluğunu gerektirir.

II- DİNLERARASI İLİŞKİLERE DUYULAN İHTİYAÇ:

6- İnsanlar, dinler ve kültürle arasında daha hızlı ve daha kesin ilişkilerin olduğu bir çağda yaşıyoruz. Jet uçaklar, televizyon, fax, uluslararası turizm, dünya kongreleri, üniversite işbirlikleri gibi hayatın günlük özelliklerini düşünün. Bunların çoğu daha bu yüzyılın başında yoktu ve şimdilerde, büyük coğrafi mesafelerle ayrılan halkları ve kültürleri birbirine bağlayan hayatın ortak unsurları olmuşlardır.

İçinde yaşadığımız dünyada, dini pluralizim bir gerçektir. Bazen güç kullanarak, kimileri bir veya diğer dini grubun egemenliğini sağlamak üzere bir takım belli bölgeler yaratmak isteseler bile pluralizm gerçeği evrenseldir ve kolayca geriye dönebilecek bir süreç değildir. Modern hayata ait tüm faktörler iletişim, seyahat kolaylığı, ekonomik irtibatlar, uluslararası organizasyonlar halkların, kültürlerin ve dinlerin bir araya gelmesinin gelecek yıllarda hızla gelişeceğine işaret etmektedir. Pluralizm yalnızca bir gerçek değildir. Aynı zamanda hepimize zenginlik katacak bir güçtür. Diğerleriyle ilişkiye geçmek …….. inandığı şeyleri bilmek, nasıl yaşadıklarını gözlemlemek ufkumuzu genişletebilir., bizi yeni iç görüşler açabilir ve “diğerlerinin bizi gördüğü gibi kendimizi görmek” kendi kendini kritize etmede bize yardım edecek yollarla kendi kendimize meydan okumaya öğretir.

7- Aklı başında bir kişi  dini pluralizm gerçeği kabul edecektir. Dine beraberliğe güçle, fiziksel psikolojik ekonomik, politik, sosyal ve başka yollarla varamayız. Böyle zorlamalı birliktelik insanlar için değerli olmayacaktır. Din teklif edilmeli fakat mecbur edilmemelidir. Bireyin değeri ve şahsiyetine duyacağımız saygı o kişinin ………… …. İnandığı şeyle uyuşmuyarsak , onun inançlarına saygısızlık göstermemeliyiz, çünkü o kişinin bireysel saygınlığını tanıtmak durumundayım.

8- Vatandaşları işbirliğini ve uyumlu çalıştığı zaman köy, şehir devleti veya Milet iyi bir yol tutmuş demektir. Vatandaşları kendi aralarında problemlerle kilitlenmiş bir ülke veya şehrin ilerlemesi mümkün olabilir mi? Diğer etnil veya dini grupların nüfusunu “temizleme” amacında olan bir veya daha fazla grubun  içerisinde barındıran hangi toplum geleceğe ilerleyebilir? Dinler yeryüzündeki birlikteliği geliştirmeye ve mesela kamu hayatında gelişme, yozlaşma, uyuşturucu, AİDS ve ırksal anlaşmazlıklar gibi ortaya çıkan problemleri çözmede yardımcı olma sorumluluğuna sahiptirler. Yalnızca birlikte çalışarak bu ortak problemleri gerçekten altedebilriz. Dini ayrıklar bunalım ve tahribat ortaya çıkartan modern hayata ait unsurlara karşı ortak eylem yapmaktan bizi alıkoymamalıdır.

III- HRİSTİYAN-İSLAM DİALOĞUNU GEREKTİREN ÖZEL SEBEBLER:

9- Hristiyanlık ve İslam insanlığın %50’sini oluşturan bir inanan topluluğuna sahiptir. Bu ili din yeryüzündeki en yaygın dindir. Ayrıca her iki dinin bütünlüğü içinde hayatla ilgili, “yeryüzü şehri”nin oluşturulması  doğrultusunda rehberlik edebilecek  unsurlara ve değerlere sahip olarak güçlü ve geniş bir mesaj avrdır.

Tarihte iki dinin mensupları arasında, yanlış anlamalar ve gerginlikler, hatta savaşlar bile vuku bulmuştur. Çeşitli zamanlar ve mekanlarda her bir taraf diğerine anlayışsızlık göstermiştir. Biri diğerine asla güvenmemiştir.

10- Bugün Hristiyan ve Müslüman liderler kendi mensuplarına gerçek dinin komşusunu sevmeyi öğretmek olması gerektiğini göstermek yükümlülüğündedirler. İki din Hz. İsa’nın bizzat takipçilerine öğrettiği şu altın kuralı öğretir: “Diğerlerine daima sana davranılmasını istediğin gibi davran; şeriatın ve Peygamberin manası budur” (Matta, 7/12). Nevevi’nin Kırk hadisinde şöyle bir emir vardır: Kendin için istediğini kardeşin için de istemeyen hakiki mümin olamaz”.

11- Hem İslam hem de Hristiyanlık Tanrı’nın iradesine uymaya, ibadete, oruca ve zekat önem verir. Her iki din mnsubu olarak bizlere Tanrı’nın Son Gün hükmünü bekliyoruz. Bizi bağlayan bu temel ortak elemanlar 1985’te Fas Kazablanka şehrinde bir konuşmasında Papa Paul II tarafından da zikredilmiştir.

Hristiyanlar  ve Müslümanlar, inanlar ve insan olarak pek çok ortak şeye sahibiz. Bizim içim Hz. İbrahim Tanrı’ya bir iman modeli sunar, onun iradesine teslimi, müşfikliğine inanmışlığı bizim için bir örnektir. Aynı Tanrı’ya varolan bir Tanrı’ya dünyayı yaratan ve yaratıklarına mükemmenlik veren Tanrı’ya inanırız.

IV- DİNLERARASI DİOLAGUN PROBLEMLERİN VE ÇIKMAZLARI:

Dinlerarası ilişkilerde ortaya çıkan problemlerden biri tarihe dayalı anlaşmazlık ve yanlış anlamların izlerinin etkisizdir. Pekçok kimse için geçmişin ötesine geçmek, bir grubun diğerine karşı yaptığı hataları affetmek zordur. Sonuçta böyle insanlar kendilerini şu anda yaşayan iyi niyetli kişilerle ilişkili değil, fakat daha ziyade karşılıklı suçlamaların ve yanlış işlerin uzun bir geçmişine sahip olan geleneklerin temsilcileri olarak görmektedirler.

12- İkinci bir problem grup baskısıdır. Bu baskı kişinin grubunu memnun etmeyi arzulamasına, haklarını savunurken kendini inançlı ve gayretli biri olarak göstermesine yol açabilir.   Böylece, dünyanın çeşitli yerlerinde, yıllardan beri kapı komşusu olarak yaşayan insanların aynı okullara gittiklerini ve aynı pazarlardan alışveriş yaptıklarını savaş zamanlarındaysa birbirlerine düşman olabileceğini görüyoruz.

13- Dialoga üçüncü engel, kişinin diğerlerinin haklarını ihlal etmesine ve hatta zorba yollara başvurmasına yol açan aşırılar veya katı inançlardır. Bazı durumlarda, bu aşırıların toplumda iyi niyetle birinin dini görüşlerini egemen kılma arzusunu  ya da daha orijinal şekil olarak düşünülen otantik bir dine dönme arzusunu anlıyorum. Fakat iyi niyete dayalı bir insan diğer inananların haklarına saygı göstermekten insanı alıkoymamalıdır.

14- Dialoga yapılan diğer engeller işaret edilebilir. Diğerleri hakkında bilgisizlik yaygın bir problemdir. Diğerlerini anlamayanlar hakkında bilgisizlik yaygın bir problemdir. Diğerlerini  anlamayanlar başkalarına karşı bir güvensizlik geliştirirler. Diğerlerini damgalamak bununla ilişkilidir ve bu damgalananlar hep olumsuz karakteri paylaşırlar. Bundan dolayı diğer dinlerin idealleri ve realiteleri hakkında dini kurumların güçlü eğitim programlarına sahip olması bir koşuldur.

15- Abartılmış bir kendini savunma mekanizması olumlu bir dinlerarası ilişkiye engeldir. Grupların kendilerinin silahla güçlenmesi ve kontrolü elden bırakmamaları gerektiğini hissedebilirler. Aksi takdirde komşularının saldırılarına uğrayacaklardır. Bununla birlikte militaristlik tavır diğerlerinin güvensizlik hislerini artıracak ve böylece gerginlik ve silahlanma kızışacaktır.

16- Dialog engel konusunda işaret edilmesi gerekli olan unsur, kişinin dini konumuna politik, ırki veya sosyal meseleleri karıştırma olayıdır. Hırs, egemenlik veya nefret gibi düzeysiz sebeplerle dini yozlaştırmamak gereklidir ve dinin saflığını da korumak zorundayız.

V-NE YAPILABİLİR?

17- Diğerleri hakkında yalnızca okumak veya araştırma yapmak yeterli değildir. Diğer dinlerin müminleriyle bir araya gelmeliyiz. Onları  dinlemeliyiz. Bundan dolayı Türkiye’deki ilahiyat fakülteleri ve Roma’daki Katolik ilahiyat fakülteleri arasında akademik  alışverişler ve seminerler organize edilmesi için dua edeceğim. Ankara Üniversitesi ve Roma’daki Gregoryan Üniversitesi tarafından koordine edilen bu ortaklaşa öğretim üyesi ve talebe değişimleri ve seminer organizasyonları hem Hristiyanlara ve hem de Müslümanlara şahsi seviyede doğrudan ilişki ve değişim fırsatı verecektir.

18-İkinci olarak, dini çoğulculuk gerçeğini kabul etmeliyiz. Dünyamızda, insanlar sürekli hareket halindedirler. Almanayada ve Hollanda’da pek çok Müslüman Türk yaşamaktadır. Arabistan’da ve Birleşik Arap Emirliklerinde çok sayıda Hristiyan Filipin’li yaşamaktadır. Doğası gereği bugün dünyanın çoğulcu  olamayan bir parçası yoktur.  Irkçılıktan, insan haklarını çiğnemekten kaçınmak gerektiği gibi bu yeni realiteleri içericek şekilde tutumlarımızı, alışkanlıklarımızı, kanunlarımızı nasıl düzenleyebiliriz?

19- Bu durumun, beni üçüncü bir noktaya götürüyor. Hem bireyler ve hem de gruplar için özellikle dini özgürlükle başta olmak üzere diğer insanların haklarını kabul etmeli ve saymalıyız. Bununla ilgili olarak, kamuoyunda, yalnızca insan haklarının savunmasını değil aynı zamanda bu hakların gözetilmesini garantiye almak için dinlerarası ilişkileri de içeren bir işbirliği faaliyetine girmelidir.

20-Aynı zamanda, manevi hayatımızın içsel unsurlarında dini sınırları iyi ilişkilerle aşmayı geliştirebilmek için mümkün her şey vardır. Diğerleri için dua edebiliriz. Onları sevebiliriz. Ebeveynler ve öğretmenler, erken yaşarlından itibaren çocuklarına Tanrının Müslümanların, Hristiyanların ve diğer dinlerin takipçilerinin tanrısı olduğunu öğretebilirler.

21-Nihayetinde, Hristiyan ve Müslümanlar bazı modern toplumlarda olumsuz eğilimlere cevap verme imkanını birlikte araştırabilirler. “İsteğe bağlı boşanma”ya izin veren kanunlar tarafından aileye yapılan saldırılar, homosexualitenin meşru hale gelmesi, evlilik dışı ilişkiler buna örnektir. Çocuk düşürmeye izin verilmesi, tıbbın intihara yardımcı olması, (kitaplarla, dergilerle, filmlerle ve hatta televizyonla eve giren) kadını dejenere eden, sexi ticari amaca yönelten ve insan yaşamının değerini hiçe sayan pornografi, maddiyata aşırı bir hakimiyet ve refah toplumlarının “kullan at” tüketici kültürü yapısı hayata aykırı bir zihniyeti temsil eder.

Dini ve insani değerlere karşı bu tehditlerle ilgili olarak Müslümanlar ve Hristiyanlar ortak bir tavıra sahiptirler ve “post moderen” denilen kendi kendini tahrip eden eğilimlere karşı koymak ve pozitif ve kabul edilebilir değerler ve gelenekler inşa etmek üzere birlikte çalışabilirler.

SONUÇ:

21- Tanrıya inana dostlar, tarihin dönüm noktasını belirleyecek bu meydan okuma Tanrı’nın yarattığı bizler verilmiş bir ayrıcalıktır. Bizden beklenen Tanrı’nın bize sunmuş olduğu dinlerarası ilişkiler fırsatını heba etmememiz gerektiğidir. Çağrısına açık gönüllükle katılmamızda bize yardımcı olsun.                 

             

                

  

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Talat Yeniçeri 3 saat önce

Daha önce niye yazmadiniz

Avatar
Serhat 3 saat önce

Bakalım daha neler çıkacak ve bu bilgiler Google de yok onun için daha da iyi oldu. Belki yapay zeka bu makaleyi de kullanır. Sion zlerse.

Avatar
Yavuz Selim 2 saat önce

Elinize sağlık bu konunun boyle olması çok şık olmuş