Öne Çıkanlar İnsan Hakları Konseyi Dünya Ekonomik Forumu HRC Tess Lawrie DSÖ

CIA’NIN BİLDİĞİNİ MİT BİLİYOR MU?

- HER YIL 6-8 MİLYON İNSAN ÖLÜYOR!

Yazan Muammer KARABULUT

Hastalık zehirlenmedir. Önemli olan hastalığa neden olan etkenleri bulmaktır. İşte en büyük sıkıntı da burada başlıyor. Çünkü herkes tarafından olmasa da tüm hastalıkların asıl nedenleri biliniyor.  Ama büyük sanayi ve teknoloji geliştiricileri asıl hastalık nedenin de kendi ürünlerini görünce bu bilginin üstünün örtmek ve köreltilmesi için her türlü tedbiri alıyorlar. Ve bilimi de gizli kapaklı işleri için kullanıyorlar.  

Eğer işin içinde değilsen, bu türden konuları bulmak samanlıkta iğne aramaya benziyor. Bir de bu türden çalışmaların yapıldığı yerlerde olağanüstü güvenlik ve gizlilik var. İşte tam burada güçlü ülklelerin istihbarat kurumları da devreye giriyor ve ülkenin güçlü şirketlerinin koruyorlar. Günümüzde şirket demek, henüz Türkiye gibi ulus devletlerinde olmasa da  nerdeyse devlet yönetimine eş değer olduğu günleri yaşıyoruz.  CIA’nın yalnızca bir binadan oluşmadığı, çalışanların ise takım elbiseli kişiler olmadığı da bir gerçek. O zaman, şuanda yaşadığımız küresel içinde CIA’nın bilmeme olasılığı da yok. Ama asıl merak ettiğim ülkemizin stratejik kurumlarından olan MİT acaba bu yaşananları biliyor mu sorusu ilk akla gelendir. Eğer biliyorsa neden sessiz kalıyoruz. Bu ortamda dışarıya bilginin çıkması da kolay değil. Onu da biliyoruz. Ama belki tam olmasa da böylesi bir ortamda Covid-19 ile  yaşadıklarımızın kapısını aralayacak, 3 Aralık 2020 tarihinde Moderna’nın aşı çalışmalarını resmi olarak destekleyen CIA’in Biyolojik Silahlar ve Biyoterorizm ve benzeri  konularındaki kuruluşu olan BARDA’nın, radyasyona karşı koyabilen PEPTİT oluşturmak için, “Chrysalis BioTherapeutics”  ile ortaklık yaptığı haberi çıktı.  

Haberin devamında ise radyasyona maruz kalma, dolaşım sistemini oluşturan kan damarlarında hasar, iltihaplanmaya, aşırı kanamaya veya pıhtılaşmaya, SEPSİS ve çoklu organ yetmezliğine neden olmak üzere vücut üzerinde akut ve gecikmiş etkilere neden olacağı yazılıydı. 

Haber doğal olarak, ilk bakışta RADYASYON’un, AŞI ile PETİT ve özellikle SEPSİS hastalıkları konusunda bir bağ olabilir mi sorusunu sordurdu?   

Hatırlamamız gerekirse, EM Radyasyona maruz kalındığında DNA ipleri kırılır. Ve DNA yeniden şekillendiğinde, mutasyonlara yol açan, "hatalar" yapabilir. İşte kısaca özetlediğimiz bu eylem 5G ile tavanın tavanı yapacaktı.  Bu konuda araştırma yapan yetkin bilim insanlarını zere kadar tereddütü yoktu.  

O zaman bu kavramları araştırdığımızda bakalım karşımıza ne çıkacak?

-Tabii ki, “COVİD19” adı altında piyasaya sürülen pandemi yalanı gibi duruyor.  

  

İlk önce PETİT’e bakalım.  Peptitler tanımlanmış bir düzende, α-amino asitlerin birbirine bağlanmasıyla oluşan kısa polimerlerdir. Bir amino asit kalıntısı ile diğeri arasındaki bağ bir, "amit bağ" veya peptit bağı olarak bilinir. Proteinler polipeptit molekülleridir. Temel fark peptitlerin kısa, polipeptitlerin/proteinlerin ise uzun olmasıdır.

Peptit ve proteinler vücuttaki pek çok doğal sureci etkileme ve modifiye etme yetkinliğine sahip moleküllerdir. Çok basit değil mi? Eğer radyasyona karşı koyabilen PETİT’ler güçlendirilirse SEPSİS gibi daha bir çok hastalık tedavi edilebilecektir.

Burada yine karşımıza az bilinen SEBSİS çıkıyor. Onu da bir bakalım.

SEPSİS; BAĞIŞIKLIK SİSTEM ANARŞİSİ ve “ÇAĞIN VEBASI”

Sepsis bütün vücudu ilgilendiren bir hastalık olarak karşımıza çıktı.

Bazı tanımları ise;

-Sepsis, enfeksiyona karşı vücudun verdiği cevabın organlara zarar vermesiyle ortaya çıkar.

-Şok, organ yetmezlikleri ve özellikle de erken tanınıp tedavi edilmezse ölüme yol açar.

-Aşı, antibiyotik ve yoğun bakım uygulamalarındaki tüm ilerlemelere rağmen enfeksiyondan ölümün en sık nedeni.

-Sepsis olan hastaların yüzde 30-60’ı hastanede ölüyor.

-Dünyada her üç saniyede bir kişi sepsis nedeniyle kaybediliyor.

-Sepsis yüksekten düşme, trafik kazası, miyokard enfarktüsü, ağır enfeksiyon, bir grip virüsü, yine basit veya zor bir ameliyat gibi her hangi bir nedenle vücutta ciddi bir stres yaratan olaylar sonrasında da gelişebilir.

-Bunların etkisiyle aktive olan bağışıklık sisteminin olumsuz yönde çalışarak bir veya daha fazla organ yetmezliğine neden olabiliyor.

-Enfeksiyonun uzantısı olmayabilir. Ancak sepsise enfeksiyon eşlik eder. Burada bağışıklık sisteminin baş edememesi değil, bağışıklık sisteminin aşırı aktivasyonu veya yanlış kodlanması sonucunda oluşan savunma amaçlı bir takım maddelerin organizmayı hasarlandırması söz konusu.

-Bağışıklık sistem anarşisi de diyebiliriz. Organizmanın başına gelen her hangi büyük bir olay karşısında bağışıklık mekanizmasının şaşırması söz konusu.

-Sepsiste iç dinamikler ve dengeler bozulur. Sepsisin oluşmasında ileri derecede karmaşık bir takım döngüler söz konusu. Bütününde değerlendirildiğinde ise sepsis organizmanın tamamını ilgilendiren son derece karmaşık süreçler bütünüdür...

Sepsis: En fazla bakteriler, bazen de fungus(mantar) yada protozoalar (Mikroskopik tek hücreli canlılar) olmak üzere daima enfeksiyon nedeniyle gelişir. (AŞI İLE ÖNLENEBİLİR İNVAZİV BAKTERİYEL HASTALIKLARIN SÜRVEYANSI REHBERİ, Hazırlayan Prof. Dr. Ateş KARA)

Yapılan bir çalışmada da S. pneumoniae’nın toplum kökenli kan dolaşımı infeksiyonlarında en sık izole edilen bakteri olduğu ve erişkinlerde pnömokokal sepsis mortalitesinin %50’ye ulaştığı saptanmıştır. (Esel D, Doganay M, Alp E, Sumerkan B. Prospective evaluation of blood cultures in a Turkish university hospital: epidemiology, microbiology and patient outcome. Clin Microbiol Infect 2003;9:1038-44.)

HER YIL SEPSİS’DEN 6-8 MİLYON İNSAN ÖLÜYOR

Bu bağlamda her yıl yaklaşık 30 milyon kişi, ÇAĞIMIZIN VEBASI OLARAK BİLİNEN SEPSİS HASTASI OLUYOR! VE yaklaşık 6 ila 8 milyon kişinin de ölümüne neden oluyor. 

Küresel Sepsis Topluluğu’nun verilerine göre sepsis her yıl yaklaşık yüzde 8–13 oranında artış gösteriyor. Kalın bağırsak ve meme kanserinden ölümlerin toplamından daha fazla hasta sepsis nedeniyle kaybediliyor.

Sepsiste ölüm oranı ise %30 ila 70 arasında seyretmektedir.

Başka bir deyişle dolaşıma geçen birçok toksinin yarattığı bir kaos. Böyle olunca, dolaşımın ulaşabildiği her organda bir sorun çıkabilir. Solunum, dolaşım, böbrekler, karaciğer, kalp hepsi kaotik süreçlerin şiddetlenmesi veya kontrol altına alınamaması sonucunda yetmezliğe girebilir. Söz konusu ağır tabloya yakalanan hastaların yüzde 60’ından fazlası kaybediliyor.

HER ENFEKSİYON VARLIĞINDA SEPSİS GELİŞİR Mİ?

Toplum içerisinde oluşan sıradan enfeksiyonlarla kolay kolay sepsis gelişmez. Daha önceden herhangi bir sağlık problemi olmayan kişilerde gelişen sıradan enfeksiyonların sepsise dönüşmesi söz konusu olamaz.

Biruni Hastahanesi web sitesinde ise Sepsis için, “Çağımızın Vebası Sepsis” olarak geçiyordu. Yani bu kadar önemli ve adını çok az bildiğimiz bir hastalık varken,  ne idüğü belirsiz Covid-19 ile uğraşmak tabii ki ancak bir şeylerin üstünü örtmek ile ilgili olabilirdi.  

Sepsisin görülme sıklığı kalp, kanser, inme gibi diğer bilinen hastalıklarının görülme sıklığından daha fazla olduğu söyleniyordu!. Kalın barsak ve meme kanserinden ölümlerin toplamından daha fazla insan sepsis nedeniyle kaybediliyordu. Durum bu kadar ciddi iken biz Sepsis’i ne kadar biliyoruz? Dünyada olduğu gibi ülkemizde de sepsis hakkında çok az şey bilinmektedir. Yapılan araştırmalarda toplumun çok önemli bir kısmının sepsis kelimesini daha önceden hiç duymadığı anlaşılmıştır.

KİMLER SEPSİS RİSKİ ALTINDA?

Sepsis cins, yaş ayrımı gözetmez. Her yaş grubunda sepsis gelişebilir. Ancak hasta ile ilgili çeşitli faktörler sepsis gelişimini kolaylaştırır.

Bu faktörler;

- Bağışıklık sisteminin yetersiz olduğu ileri yaş ve 1 yaş altı çocuklar,

- Bağışıklık sistemini etkileyen aşırı stres, travmalar, ameliyatlar, ciddi yanıklar, kemoterapi tedavileri,

- Bağışıklık sistemini bozan diyabet, obezite, kanser ya da steroid gibi ilaç kullanımı olanlar,

- Kalp, solunum, karaciğer, üriner sistem gibi organ sistemlerinde kronik yetmezliği olan kişiler,

- Beslenme yetersizliği mevcut olan bakım hastaları,

- Hastanede yatmakta olan kişiler.

SEPSİS BELİRTİLERİ NELERDİR?

Bazen hekimler tarafından dahi anlaşılması, tespit edilmesi zor olabilir. Sepsisin tek bir belirti veya bulgusu yoktur. Birçok belirti ve bulgunun farklı kombinasyonlarla bir araya gelmesi ile belirti verir. Sepsis bir enfeksiyon hastalığı sonucunda ortaya çıktığından öncelikle kaynaklandığı organa bağlı enfeksiyon belirtileri olarak öksürük, balgam, boğaz ağrısı ya da ishal, kusma olabilmektedir. Buna ek olarak, titreme, ateş, halsizlik, ağrı, nemli veya terli cilt görülür. Ancak bu belirtiler dışında, aşırı halsizlikle birlikte şuurda bulanma, ateşin çok yüksek ya da çok düşük olması, sık nefes alıp verme, kalp atışında aşırı artış, tansiyon düşüklüğü, idrar yapmada azalma gibi organ yetersizlik belirtileri enfeksiyonun sepsise dönüşmekte olduğunu gösteren habercilerdir.

El yıkama, “en ucuz ve kolay” korunma yöntemidir.

Bilinçli antibiyotik kullanımı da önem taşıyor!..

Sepsis tedavisinde başarının önündeki en büyük engel antibiyotik direncidir. Hekim kontrolünde yapılmayan gereksiz antibiyotik tedavileri, mikropların birçok antibiyotiğe dirençli olmasına neden olmaktadır. Ne yazık ki; bu durum sepsisin ölümcül seyretmesinin ana nedeninden birisidir.

TÜRKİYE’DE SEPSİS’TEN ÖLEN KAÇ KİŞİYE COVİD-19 YAZILDI?

Bu bilgilerin hepsi, Türkiye’de SEPSİS’ten ölen kaç kişiye Covid-19 yazıldı, sorusunu sormak içindir.

Özellikle yaşlı nüfusun ve kanser vakalarının giderek artış gösterdiği gelişmekte olan ülkeler için artan bir tehlike olan sepsisin görülme sıklığı ne yazık ki son 20 yılda %140 oranında artış göstermiştir.

ABD’de sepsis ölümlerine Covid-19 yazıldığı biliniyor.

Bu gerçeği de Dr. Annie Bukacek’in şu ifadeleri ile öğreniyoruz. Bukacek, “Bir hasta COVID-19 için pozitifse ve pnömokokal sepsis gibi başka bir nedenden ölürse, kişinin COVID-19'dan değil, COVID-19 ile öldüğünü söylemek doğru kabul edilebilir.” diyordu.

Yine bu hastalarda ve immun sistemi baskılanmış olanlarda pnömokokal sepsis sıklığı artmaktadır.

Tüm bunların nedeni ise Prof. Emeritus Martin’in, “5G’nin Büyük Öngörülen Etkileri” başlıklı yazısında var. Bu, termal etkilerden voltaj kapılı kalsiyum kanalı  (VGCC), aktivasyonu yoluyla hareket eden EMF'lerin giderek şiddetli zatüre-pnömoni üreteceğini ve bu nedenle 5G radyasyonunun yanı sıra diğer EMF tiplerinin de pnömoni ölümlerini artırabileceğini öngörmektedir.

ELEKTROSMOGA(*) VE SAĞLIMIZ

Yine uluslararası alanda radyofrekans radyasyonu, elektromanyetik alanlar, kirli elektrik ve toprak akımı dahil olmak üzere çevresel kirleticilerin biyolojik etkileri üzerine eğitim ve araştırmalar yapan Prof. Magda Havaş,  "İnsanlar bizi her gün çevreleyen ‘elektrosmog’ (çeşitli kablosuz teknoloji biçimleri) miktarının farkında olmayabilir. Cep telefonu kullanımının sağlığımız üzerindeki etkilerine dair raporları izlerken, telsiz telefonları, akıllı sayaçları ve hatta muhtemelen arabalarımızı da düşünmeliyiz.” dedi.

Günümüzde  halk sağlığı, sürekli artan radyo frekans radyasyonu ve elektromanyetik alanlara maruz kalmaktan korumak için acil önlem alınması gerekmektedir. Bunun artık saklanacak bir tarafı kalmamıştır.

Bu bilgiler bile neleri sakladığımızı açıklamıyor mu?

(*) ELEKTROSMOGA;insan yapımı tüm elektromanyetik alanların yarattığı elektromanyetik kirliliğe verilen bir isim.

Kaynaklar:

https://homelandprepnews.com/stories/58287-barda-partnering-with-chrysalis-biotherapeutics-to-create-peptide-capable-of-countering-radiation/

https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/saglik/sepsis-nedir-40121251

https://www.birunihastanesi.com.tr/2154/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25879308/

https://www.ttb.org.tr/STED/sted1099/st10998.html

Anahtar Kelimeler:
SEPSİSMİTCIABARDA
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.